T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 5 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fikri AKYÜZ

Başbakan Erdoğan bunu yaparsa Cumhurbaşkanı olur(!)

Zekâsı tavan yapmış olan birilerine bakılırsa, Tayyip Erdoğan içki içmeye başlar ve eşinin başını açarsa Cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelecek yıl oturabilir ve böylece o koltuğa bir "yobaz" oturmamış olur!

İşte bu saçma bakışın tahakkümünden kurtulmak için, değişimi ve demokratik kültürü önceleyen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'ten vatandaş olarak küçük bir talebim var.

Bu talep, milli eğitim müfredatına kelimelerin ve kavramların epistemolojik, sosyolojik, kültürel ve siyasal anlamlarını öğreten ama "sadece bunları öğreten" bir dersin konulmasıdır; konulsun ki, herkes önüne gelen herkese şiddet yoluyla "ders vermesin"! Çünkü Türkiye'de çıkan tüm "hır"ların temelinde, kelimeler ve kavramların "resmini çekememek" yatıyor.

Örneğin; muhafazakârlık, tutuculuk, konservatizm, radikalizm, irtica, moralizm, fundamantelizm gibi kavramlar hep birbirine karıştırılır.

Tıpkı, milliyetçilik, vatanseverlik, ırkçılık, Turancılık, faşizm, ülkücülük, ulusalcılık, nazizm gibi kavramların birbirine karıştırılması gibi..

Yukarıdaki kavramları somut olarak açalım: Örneğin; bir insan dini inancı nedeniyle alkollü içki içmiyorsa, o kişi muhafazakârdır.

İçki içmiyorsa ama içkinin yasaklanmasına karşı çıkıyorsa, liberaldir.

İçki içiyorsa ve içki içmeyenlerin inancına saygı duyuyorsa, o kişi demokrattır.

İçki içiyorsa ve içki içmeyenlere mürteci diyorsa, o kişi yobazdır.

İçki içmiyorsa ve içki içenlere sözlü ya da fiziki tacizde bulunuyorsa, fundamentalisttir.

Dolayısıyla, ilk iki paragraftaki tipolojiyi aynı bünyede barındırmak mümkündür; örneğin Başbakan Tayyip Erdoğan kişi olarak muhafazakardır ama içkinin külliyen yasaklanmaması noktasındaki devlet iradesini yansıtmak anlamında liberal bir tatbikat sergilemektedir; doğrusu da budur.

Yukarıda belirtilen diğer kategoriye gelirsek: Türklerin büyük bir millet olduğunu söylemek, milliyetçiliktir.

Türkler dışındaki tüm milletlerin kötü olduğunu seslendirmek, ırkçılıktır.

Tüm Türklerin bir vatan toprağı altında birleşmesini savunmak, Turancılıktır.

Türk olmayanlara şiddet uygulamak, faşizmdir.

Türk olmayanları yok etmek, nazizmdir.

Etnik kökenine bakılmaksızın Türkiye'de yaşayan herkese eşit mesafede bakmak, vatanseverliktir.

Tabii, "ulusalcılık" akımını ayrı değerlendirmek gerekiyor.. Ulusalcılık kelime anlamı olarak milliyetçilikle aynıdır, ama siyasal anlamı faklıdır. Ulusalcılık; bazen milliyetçilik, bazen vatanseverlik, bazen faşizm, bazen de ırkçılıktır. Yani ne olduğu belli değildir. Oysa milliyetçiliğin, vatanseverliğin bir temeli ve anlamı vardır.

"Ülkücülük" kavramını da ayrı değerlendirmek gerekiyor. Örneğin her ülkücü milliyetçidir, ama her milliyetçi ülkücü değildir.

"Şekli anlamda" bir örnek daha vermek gerekirse: Örneğin; bütün dinsizler laiklik ilkesini benimserler; ama laiklik prensibini benimseyen herkes ateist değildir.

Ama halkımızın çoğunluğu hâlâ, Yahudilik, Musevilik ve Siyonizm arasındaki farkı bile ne yazık ki bilmiyor.

Örneğin; her Yahudi'yi Musevi; her Musevi'yi de Siyonist sanıyoruz. Oysa biliyoruz ki her Müslüman, Türk olmadığı gibi; her Türk de Turancı değildir. (Bu iki paragrafı alt alta yazdığım için, Turancılıkla Siyonizm'in aynı anlamda olduğunu söylemiyorum. Ne yazık ki, bu gibi alengirli, çetrefil konularda kalem oynatırken parantez açmak "idrak sefaletine" karşı bir nevi mendirek vazifesi görmektedir; mazur görünüz.)

Unutmadan şunu da ekleyeyim: Daha fazla kımız içerek daha fazla milliyetçi; daha fazla zemzem suyu içerek daha fazla Müslüman; daha fazla alkollü içki içerek daha fazla çağdaş olacağını zanneden kişi ise, pek tabii ki eblehtir.

Tabii, her seçimde "üstüne soğuk su içerek" daha fazla sosyal demokrat olduğunu düşünenler de var.

Tıp doktoru Haluk Koç'un ihtisas alanına giriyor ama belirteyim ki, daha fazla soğuk su içmenin daha fazla erken seçim istemeye de yol açtığı "tıbben" olmasa bile "siyaseten" sabittir!


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi