T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 5 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİTESİ | ||
|
Bugün "Cemil Meriç" dendiğinde akla gelen, 70'li, 80'li yılların Meriç'idir; 60'lı yılların Meriç'i henüz keşfedilmeyi bekliyor. 40'lı ve 50'li yılların Cemil Meriç'inden hakkıyla haber veren bir kaynağı, evet, bir tek kaynağı bugün değil tesbit, tahayyül bile mümkün değildir ne yazık ki. Neden? Çünkü Meriç, hâlâ çocukça ilgiler tarafından tüketilmektedir de ondan. Tercüme ve tenkid edebiyatımıza katkıları açısından nisyana terkedilen Meriç'i, meçhulün karanlıklarından çıkarmak için bugün elimizde bir "Cemil Meriç Haritası" bulunsaydı ne iyi olurdu, ama yok! Bu fakîr de "yoksa yok olalım" demektense, bu muhayyel haritaya katkıda bulunmak amacıyla bir iki belgeyi okurlarının dikkatine sunmayı bir vazife telâkki etti. Cemil Meriç'in kendisi bile Balzac'tan çevirdiği "Altın Gözlü Kız" romanı hakkında ilk yazıyı Refik Halid Karay'ın yazdığını zannediyordu. Oysa bu zann tamamen yanlıştı. Çünkü aşağıda, bu kitap hakkında yazılan, "Mansur Tekin" imzalı ilk makaleyi okuyacaksınız: - "Yeni bir Balzac tercümesi karşısındayız. Vak'anın sadeliği, şahısların azlığı ve hâdiselerin yalnız bir mihver etrafında dönmesi itibariyle bu esere 'roman' değil, "büyük bir hikâye" denebilir. Bibliyoğrafya mecmuasında tercüme tenkidlerini okuduğumuz Cemil Meriç, kendisi de bir tercüme vermek suretiyle tenkidin kolay, bizzat başarmanın güç olduğu iddiasına cevap vermiş oluyor. 184 sahifelik eserin 76 sahifesi Balzac hakkındaki malûmata tahsis edilmiştir. Şimdiye kadar Balzac'a dair en fazla tafsilât bu eserde verilmiştir. Mütercim bu malûmatı muhtelif mehazlardan toplamışsa da heyet-i umumiyesi, iyi bir terkip vücuda gelmesi için kâfi zaman bulunamadığı intibaını veriyor. Daha ziyade başvurduğu eserlerin planına uyarak verilen bu malûmatın eklenti yerleri kendini belli etmektedir. Cemil Meriç'in dimağında ve kaleminde bütün bu bilgiler birbirine kaynaşmış bir yekpârelik kazansaydı çok zevkli olurdu. Umumiyetle sosyal meselelerle alâkadar olan mütefekkirler Balzac'ı tetebbûya şâyan bulurlar. Filvâki Balzac'ta devrinin bütün hâkim ihtiraslarını bulmak mümkündür: Şöhret ve para hırsı yüzünden insanların katlandıkları mihnetler, hayatta kadınların oynadıkları rol, hasislikler, tamâlar, aile hayatı içinde bu haricî âmillerin tesirleri uzun uzadıya tahlil ediliyor. 19'uncu asrın başından ortasına kadar Fransız içtimaî hayatını tanımak için, Balzac, sosyologlara zengin materyal vermektedir. Mütercimin de Balzac'a olan büyük sevgisi bundan doğmuş olsa gerektir. Fakat işte Balzac'ın kıymeti, fikrimizce bu kadardır; yani zengin bir malzeme deposu olmasındadır. Zira Balzac, bu hâkim ihtirasların yaptığı tahribatı tasvir etmekle beraber bunlardan bir netice çıkarmaz. Âdeta insanlığın ezelî ve ebedî mukadderatını bu yolda görür. "Ne yapalım, böyle yaratılmışız, çaresiz bunlara katlanacağız" demek ister gibi bir tavrı vardır. İnsanlık için bu ihtiraslardan, bu bayağılıklardan kurtulmayı temin edecek bir devri, Balzac ne düşünmüş, ne de telkine çalışmıştır. Bu itibarla Balzac'ı okuyan ve dünya meseleleri hakkında muayyen bir görüşü olmayan bir adamın dimağında, içinde çırpındığımız bayağılıkların insan fıtratı için âdeta tabiî bir nizam olduğu akidesi perçinleşir. Balzac'ın başka türlü düşündüğü isbat edilemez. Çünkü tedkik edilirse, kendi hayatındaki başlıca saikin de zenginlik hırsı olduğu meydana çıkıyor. Cemil Meriç'in hususî ve süslüce bir üslûbu var. Bunu bilhassa tercüme tenkidlerinde gördük. Bazen eskimiş kelimelere iltifat ediyor. Meselâ bugün artık terkettiğimiz muavveç kelimesini kullanıyor. Bu zaafa mukabil Fransızca ekspresyonlara Türkçe ekspresyonlar bulmakta muvaffakiyeti var. Bunlar da üslûba bir canlılık veriyor ve tercüme havasını ortadan kaldırıyor. Altın Gözlü Kız ve Balzac hakkında, böyle bir mecmuanın dar hududları içinde fazla bir şey söylemeye imkân yoktur. Bir İngiliz zenginin sefahet âleminde yaşarken muhtelif memleketlerde edindiği iki çocuğun, birbirinin kardeşi olduğunun farkında olmayan bir erkekle bir kızın, bir genç kıza karşı duydukları alâka dolayısıyla hikâyenin sonunda birbirleriyle karşılaşmaları, mevzûun esasını teşkil ediyor. Realist bir roman olmaktan ziyade bir masal çeşnisi taşıyan bu hikâye içinde bile muharrir yer yer muhite, cemiyete ait doküman mahiyetinde tafsilât vermek fırsatını bulmuştur. Mütercimin Balzac hakkındaki etüd kısmında tesbit ettiğine göre, bu kitap şimdiye kadar çıkan Balzac tercümelerinin 7'ncisidir. Muharrire duyduğu hususî sempati ile belki Cemil Meriç bu seriye yeni rakamlar da ilâve edecektir. Ve bunu beklemek de hakkımızdır." Bu yazı, 40'lı yılların Cemil Meriç'i hakkındaydı, nasip olursa, yarın da 50'li yılların Cemil Meriç'i hakkında kaleme alınmış bir başkasıyla tanışacaksınız.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |