İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın Ayetullah Ali Hamaney'e atfen tekrar ettiği "İsrail haritadan silinmeli" sözü, İran'ın yeni dönem siyasetinin eskiye gore daha radikal ve hamasi olacağını gösteriyor.

Son dönemde yalnızlaştırılmaya çalışılan ve ABD'nin siyasal tasalludu altında kalan İran'ın Ahmedinecad ile nasıl bir çıkış kapısı aralayacağı merak ediliyordu. Ahmedinecad, yaptığı çıkışlarla yeni bir rol üstlenmek yerine "oyunu kökünden reddeden" bir tutum takınacağını gösterdi.

Bu da bir tarzdır elbette. Ama Ahmedinecad'ın bu politikasının İran ve bölge açısından nasıl bir netice doğuracağı da iyi hesap edilmelidir.

İsrail'in haritadan silinmesi gerektiğini söyleyen ve İsrail'le ilişki kuran ülkeleri eleştirerek, dolaylı olarak onlara gözdağı veren bu tavır, çok iyi hesap edilmiş bir tavra benzemiyor. Acemilik kokan bu çıkış, İran karşıtı cephenin işini kolaylaştıracaktır.

İran Cumhurbaşkanı'nın, henüz yeni seçimden çıkmış olmasına rağmen, sadece iç kamuoyunu düşünerek hamasi mesajlar vermesi, planlı bir tavrı yansıtmıyor gibi görünüyor.

İsrail'e tepki duymak, neredeyse bölge insanının temel bir duruşu haline gelmiştir. Ancak bu tepkinin "antisemitizme" varan bir Yahudi düşmanlığına dönüşmesi, dini açıdan da tartışmalı, kontrolsüz bir söylemdir.

Bu sözün önüne arkasına bir politika sığdırmak zor görünüyor. Özellikle İsrail'le ilişki kuran devletlere yönelik sözler, İran gibi ciddi bir devlet geleneğine ve diplomasi anlayışına sahip olan bir ülkenin yöneticisine hiç uygun düşmüyor.

Türkiye'nin Suriye ve İran konusunda ABD'yle aynı çizgide yer almadığı, ABD'nin bölgeye yönelik operasyonlarına sıcak bakmadığı biliniyor.

Türkiye'nin gözettiği bu hassasiyete karşı İran yönetiminin pervasız ve gayrıdiplomatik bu tavrı hiç de akılcı değildir.

Nükleer silah tartışmalarında iddiaları gerçekçi bulmadığını defalarca söyleyen Başbakan Erdoğan'ın ilk kez İran'a uyarıda bulunarak, "siyasal itidal" çağrısı yapması iyi okunmalıdır.

ABD'den sonra bugüne kadar kendisini destekleyen bir kısım Avrupa ülkelerini de karşısına alan, iyi ilişki kurmaya çalışan Türkiye'yi rahatsız eden, Arap ligi başta olarak İslam dünyasının kuruluşlarını da yanında göremeyen İran'ın bu çıkışları "siyasal akıl" ve "siyasal basiret" konusunda bir yetersizlik yaşadığını ortaya koyuyor.

İsrail-Filistin konusunda bugüne kadar hiçbir varlık gösteremeyen Ortadoğu ve İslam ülkelerinin İran'ın bu çıkışları etrafında birleşmesi gibi bir seçenek de yok.

Bu konuda izlenen yanlış politilar sonucu giderek küçülen ve özgürlük alanı daralan Filistin'in insani bir yaşam konusunda hergeçen gün geriye gitmesi, artık gerçekten bu insanları düşünen bir yaklaşımı gerekli kılıyor.

Türkiye'nin son dönemdeki çabaları Filistinlilere nefes aldırmayı amaçlıyor. Filistin Organize Sanayi Bölgesi'ni yeniden kurmayı üstlenen Türkiye'nin Filistin'in bir devlet olarak kurumsallaşması için gösterdiği çabayı keşke hamaset yapan bölge ülkeleri de gösterseydi.

Filistin'de mücadele veren insanların İran'ın İslam anlayışını ne kadar benimseyeceği ayrı bir tartışma konusudur, ama hiç değilse bu ülkeler Filistin halkının ve devletinin selameti için somut bir adım atmalıdır.

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın çıkışını aratmayacak tavırlar İsrail yönetiminden de geliyor. Geçen hafta içinde Filistin kentlerine yönelik operasyonlar sürerken, İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz'ın 'bu kuşak Filistinlilerle daimi barış anlaşması yapılması şansının çok az' olduğunu söylemesi ve Mahmud Abbas'ı "şovmen" olarak niteleyerek topa tutması, İsrail yönetiminin de kolay kolay iflah olmayacağını gösteriyor. Arafat'tan sonra Abbas'ı da suçlamaktan çekinmeyerek, bir nesli yok sayan İsrail yönetimi huy olarak uzlaşmaz ve sorunlu, barıştan yana olamayacak bir görüntü veriyor.

Ahmedinecad'ın gayrıpolitik ve gayrıdiplomatik bu tavrı bölgede karanlık hesapları olanların işine yarayacaktır. Ümit ederiz, bir an önce daha gerçekçi bir zemine gelir.

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan