Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Laik kolonizatörler
Muazzam hacimli işlere imza atmış tarihçilerimizden Ömer Lütfi Barkan'ın yaptığı görünüşte küçük ama sonuçları itibariye büyük yanlışlıklardan biri, Balkanlara, Tuna boylarına, hulâsa Avrupa'nın içlerine kadar İslâm'ın ebed-müddet ruhunu taşıyan evlâd-ı fatihân'ı "derviş kolonizatörler" diye tarif etmesiydi. Barkan'dan sonra, Osmanlı'nın akıncıları, uçbeyleri evlâdı fâtihan hep "derviş kolonizatörler" olarak adlandırılır oldu. Burada ilginç birkaç çelişkiye dikkat çekmek gerekiyor: "Derviş kolonizatör" nitelemesi, çok yanlış, bön ve berbat, vurdumduymaz ve salaş bir nitelemedir. Bu bir cinayettir aslında. Evet cinayet dedim. Barkan Hoca, muazzam hacimli işlere imza atmıştır da, acaba muazzam işlere imza atmış mıdır, çok emin değilim doğrusu. Barkan Hoca'nın hakkını yemek, emeğini gözardı etmek istemem tabii ki. Ama evlâd-ı fatihân-ı derviş kolonizatör yapacak bir tarihçi, bu toplumun ruhunu muaazam bir şekilde kavrayamamış bir tarihçidir. Oysa -mesela- bir Büyük Sinan'ı Büyük Sinan yapan şey, yalnızca iyi bir mimar olması değil, aslında takva, gönül ve ruh sahibi muhteşem bir mümin olması, dolayısıyla bu toplumun ruhunu, bu topluma bu ruhu bahşeden İslâm'ın sarıp sarmalayıcı ruhunu, evrensel vaadlerini, sınır tanımayan, fizik ve metafizik dünyaları aynı anda kuşatan ufuklarını çok iyi kavramış, özümsemiş ve içselleştirmiş olmasıydı. Eğer İslâm'ın ruhunu iliklerinde hissetmemiş olsaydı, İslâm'ın hakikat, insan, kâinât ve Yaratıcı tasavvurlarını nezih, nefis ve zarif bir dille taşa aktaramaz, ruh üfleyerek taşla gerçekleştirilen hem fizik hem de metafizik aşk, coşku ve anlam şarkısını bestelemeyi ve hayata geçirmeyi başaramazdı. Benzer bir şeyi tüm diğer öncülerden de beklemek hakkımız. Ömer Lütfi Barkan, "modern" tarihçiliğimizin kurucularından biri olması hasebiyle bir öncü kişidir. Ama Barkan'ın da tanık olduğu ve eserine yansıttığı gibi Osmanlı Türkiyesi son demlerinde ruhunu yitirdiği için ruhunu teslim edip bu dünyadan göçtü; bu dünyadan göçerken kendi evlatları tarafından tarumâr edilen o asîl ruhunu da birlikte alıp götürdü: Kimbilir belki de yerde kalacağı korkusuyla. İşte Barkan, kendi ellerimizle o asîl ruhumuzu yitirmeye, ruhsuzlaşmaya başladığımız zamanların ürünü ve çocuğu bir tarihçimiz/di. O yüzden evlâd-ı fatihan-ı derviş kolonizatör diye tarif etti. Benim merak ettiğim şey, evlâd-ı fâtihâna, yani kefereyi fecerenin yaptığı gibi işgal ederek yakıp yıkmak değil aksine kalpleri fethetmek, kalpleri yeni bir dünyaya, yepyeni bir ufka, yepyeni bir ruha açmaktan başka bir derdi, tasası, kaygısı, dünyevî beklentisi olmayan o uçbeylerine, gönül erlerine ve yürek ülkesinin mimarlarına kolonizatör (sömürücü) derken Barkan Hoca'nın yüreğinin sızlayıp sızlamadığı veya neler hissettiği meselesi… Derviş/ten, kolonizatör olur mu?! Dünyadan el etek çekmiş, Allah aşkıyla ülke ülke dolaşan hak ve hakîkat dostlarına ve yolcularına kolonizatör denir mi, denebilir mi, bunu hangi vicdan kabul edebilir ki! Oysa biz ne kadar güzel, enfes bir isim koymuşuz: Evlâd-ı fâtihân. Önce de, sonra da yalnızca kalpleri fetheden fetihçi çocuklar. İşgal ve sömürgeleştirme değil. Evlâd-ı fatihan'ı "kolonizatör" yapan zihniyetin nevzuhûr, yönsüz, köksüz, asalak ve salak çocukları, şimdi, Batılıların bile yapamayacakları, yapmaya cesaret edemeyecekleri, ama bizim çıkarperest, dünyaperest bazı elitlerimize kolonizatörlük vazifesi ve "laik kolonizatör" paye-i şerifesi vererek ülkenin bizzat yerli kolonizatörlerine (beyaz Türkler'e; yani bu ülkeden Müslümanlığın kökünü kazıyarak ve böylelikle ülkeyi iddialarından vazgeçirerek Batı'nın kolonisi hâline getirmeye çalışan laik kolonizatörlere ) yaptırıyorlar. TÜSİAD, neden işiyle uğraşmaz da, milletle uğraşır, milletin kimliğinin İslâm'a kaymasını, İmam-Hatiplerin önünün sanki açılıyormuş gibi yapılmasını Batılılara şikâyet eder? Neden? TÜSİAD, bu ülkenin mi, yoksa başka bir yerin mi örgütü? Peki ya YÖK? Ne işe yarar YÖK? Hiçbir işe yaramaz; laik kolonizatörlük yapmaktan başka. O yüzden hukuk-mukuk tanımıyor. Mesele, sadece YÖK, TÜSİAD meselesi filan değil. Hızla ve her alanda laikleştirilen ve İslâm'dan uzaklaştırılan Türkiye, bizzat kendi çocukları, yani laik kolonizatörler tarafından Batı'ya teslim ediliyor. Meselenin püf noktası burası. Laik kolonizatörlar, fetih çocukları olamazlar. En fazla Kunta-Kinte olabilirler. Laik kolonizatörlar, aslî olan her şeyi, kendi süflî çıkarları uğruna fedâ etmekten çekinmedikleri için hiçbir yeri fethedemezler. Hiçbir zaman koridor açamazlar, hep bariyer olurlar, bariyer! Yazık, çok yazık! Bir millet laikleştirilerek kendi iddialarından vazgeçiriliyor; laik kolonizatörlere dönüşen dinozorlar tarafından Batılılara (Batı kültürüne, değerlerine, hayat tarzına) teslim edilerek ülke içerden teslim ediliyor. Böylelikle bir millet yok ediliyor. Adaletle, hakkaniyetle, hoşgörüyle, Allah ve insan sevgisiyle dünya tarihine yön vermiş bu aziz millete yazık oluyor! Nereden nereye? Ne kadar traji-komik değil mi?
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |