Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Bugün, Boğaz'ın Avrupa kıyısında bir cami turuna çıkıyoruz. Nargilecileriyle ünlü Tophane'den başlayan yolculuğumuz ancak Dolmabahçe Sarayı'na kadar sürüyor. Bu kısa mesafede sıralanan ikisi klâsik (Kılıç Ali Paşa ve Fındıklı Molla Çelebi camileri), ikisi de Geç Dönem Osmanlı Mimarisi'ne (Nusretiye ve Dolmabahçe camileri) ait dört camiden ilki olan Kılıç Ali Paşa Camii'ndeyiz. Cami, medrese, türbe, sebil ve hamam ile küçük bir külliye olan eser, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından 1581 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmış. Sinan'ın yaşlılık dönemi son eserlerinden olan cami, kurucusunun denizci olması hasebiyle denize doldurulan toprak üzerine inşa edilmiş. Yani yakın zamana kadar sahildeymiş. Ancak, şehir topoğrafyasındaki değişiklikler yüzünden bugün kıyıdan biraz uzakta bulunuyor. PENCERELER SURELERLE TAÇLANMIŞ Tam bir dikdörtgen biçiminde olan caminin plânı, Ayasofya'nın plânına benziyor. Cami için minyatür bir Ayasofya denilebilir. Tarihçi İlber Ortaylı'nın da yazdığı gibi, Ayasofya'yı en çok anlayan ve özümseyen kişi Mimar Sinan'dı. Kılıç Ali Paşa Camii ile de Ayasofya'ya yeni bir yorum kazandırdı. Tarih boyunca önemli bir değişikliğe uğramadan günümüze gelen camiyi, dört mermer fil ayağına oturan büyük kubbe ile kıble ve kapı tarafındaki iki yarım kubbe örtüyor. Dört köşede de birer küçük kubbe yer alıyor. Camiyi çevreleyen geniş avluda sekiz mermer sütunlu ve kubbeli bir şadırvan var. Aşağı doğru meyilli bir sundurma ile kapatılan son cemaat yerinin pencere üstlerindeki çini panolarda ve kapı üzerinde ayetler yazılı. Kıble kapısından içeri girdiğimiz anda çiçek motifleriyle süslü renkli nefis çiniler ve bunların üzerine sırma kalem gibi işlenmiş Kur'an ayetleri karşılıyor bizi. Büyük kubbenin 24 penceresi ile birlikte toplam l47 penceresi var. Sağda, solda ve mihrap çıkıntısında yer alan büyük pencerelerin üzeri Fatiha, Ayetel Kürsi ve Bakara sureleriyle süslenmiş. Mihrabın üzerinde ve renkli üst pencerelerin ortasındaysa hat sanatının mükemmel örnekleri yer alıyor. Müezzin mahfilinin tavanı da çiçek ve yaprak motifleriyle süslü. Büyüleyici bir iç mekâna sahip cami, mutlaka görülmesi gereken bir yer. Özellikle çay bahçelerinde oturup nargilelerini bu camiye doğru fokurdatanlar tarafından gezilmeli. Eminiz ki ziyaret sonrasında oturdukları yerden burayı seyrederken nargilelerini daha bir keyifle fokurdatacaklardır. Hamamın hikayesi
Külliyenin kullanılmayan medrese binası ve hamamı bahçe dışında, caminin sağ tarafında bulunuyor. Hamamın güzel bir hikâyesi var. Caminin temelleri atılırken bir işçi, elindeki taşı ustanın yanına kadar getirir, ustaya vermeden tekrar geri götürürmüş. Usta beşinci seferden sonra işçinin kolundan tutup "Bir şey mi var? Taşı kaç seferdir getirip götürüyorsun ama bir türlü bırakmıyorsun" deyince, genç işçi kızara bozara: "Ustam bu gece şeytana aldanmışım. Sabah kalktığımda gusül abdesti almam gerektiği halde yıkanamadım. Bu yüzden taşı kutsal mabede koyamıyorum. Sıkıntım bundan" karşılığını vermiş. Usta derinden sarsılmış. Kaptan-ı Derya bu olayı duyunca caminin inşaatını durdurup hemen yanına hamam ve tuvaletleri inşa ettirmiş.
|
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |