AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
"Bizi bu işe karıştırmayın"

Başbakan Erdoğan, Van'daki olaylar için "Bu işe beni ve arkadaşlarımı bulaştırmasınlar. Ne ben ne de arkadaşlarım bu işe bulaştık" diyerek, hükümetin tutuklama olayıyla bir ilgisi olmadığını söyledi. Yani meydanı YÖK ile yargıya bıraktı. Doğrusu da bu. YÖK yargıyı es geçerek hükümeti karşısına alıyor ki, bu sadece hedef saptırmaktır. Hükümete karşı yargıyı siyasallaştırma iddiasıyla bildiri yayınlayan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ise nedendir bilinmez ne yargıyı, ne de hakimlerini savunmak için sesini çıkarıyor.

Aslında ortada birbirine karışan üç konu var: 1. Rektör Aşkın'ın tutuklanması ve yargılanma süreci, 2.YÖK'ün yargıya ve hükümete meydan okuyan gösterileri, 3. Müsteşar Dinçer'e YÖK'ün verdiği ceza.

Hükümetin ilk konuyla hiçbir ilgisi yok, ama YÖK'ün yargıyı hiçe sayan ve hükümete meydan okuyan tavrıyla, Dinçer'in durumu hükümeti bir şekilde ilgilendiriyor.

YÖK'ün son zamanlarda "kriz üretim merkezi" gibi kendini konumlandırması, ülkenin huzur ve selametini düşünen hükümeti elbette ilgilendirmelidir.

Öncelikle iki tespit yapmak gerekir:

1. Eğer bir sistemin kendi kurumları birbirine saygı duymaz ve birbiriyle didişirse, o sistemin geleceği karanlık demektir.

Her sistem bir iç bütünlük içinde işler, bir uzuv kendi başına buyruk hale gelirse, orada sistemin varlık sebebi tehlikeye girer.

Demokratik parlamenter sistemler de "kuvvetler ayrılığı" mantığıyla benzer bir uyuma dayanmak durumundadır. Eğer yargı, yürütmeye, yürütme yasamaya kulak asmaz, bildiğini okursa orada sürekli kriz var demektir ki, "kriz" demek "sistemsizlik" demektir.

2. Eğer bir siyasal sistemde çeşitli kurumlar siyasi parti gibi kendilerini konumlandırıp, iktidar-muhalefet ilişkisi içinde yer almaya çalışırsa, orada demokrasi güç kaybediyor demektir.

Bugüne kadar yaşanan sun'i krizlerin ve gerilimlerin baş sebebi siyasal sistemin sağlıklı şekilde işleyememesi, bazı kurumların siyasal taraf haline gelerek kutuplaşma üretmesiydi.

Bu kadar tecrübe yaşadıktan sonra yeniden filmi başa sarıp, Türkiye'yi fakirleştiren, otoriterleştiren, güçsüzleştiren eski alışkanlıklara dönmek bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Son dönemde AK Parti'nin iktidar olarak giderek güçlenmesi ve realiteyle uyuşmayan söylemler üreten muhalefetin çaptan düşerek iktidar-muhalefet ilişkisini zaafa uğratması tespit edilmesi gereken bir durumdur.

Medyadan, iş çevrelerine ve sivil örgütlere kadar hükümetin politikalarıyla Türkiye'nin menfaatleri arasında kurulan bağ sebebiyle verilen destek, "muhalefetin anlamsızlaşması" gibi bir sıkıntıyı da doğurmuştur. Ancak bu, muhalefet partilerinin biraz daha gerçekçi söylemler üretmeleriyle aşılabilecek bir sorundur.

Hiçbir kurumun kalkarak iktidar odaklı bir mücadeleye girişmesi, siyasetin aktörü gibi davranması yarar sağlamaz.

Onlarca yıldır cumhuriyeti koruma misyonunu kendisine biçen kurumların dahi Türkiye'nin menfaatleri için son derece sorumluluk sahibi ve serinkanlı davrandığı bir ortamda bazı kurumların yeniden gerilim tohumları ekmesi kabul edilemez.

Yargıya karşı güvensizlik meydana getirmek ve yargıyı ipotek altına almaya çalışmak Türkiye Cumhuriyeti'nin en gerekli kurumlarından birini boşa düşürmek anlamını taşır. Devlet ciddiyeti ve kamusal sorumluluk sahibi hiç kimse böyle bir duruma malzeme olmamalıdır.

Van'da yaşanan olaydan hükümet-YÖK gerginliği üretilmesi çok anlamsızdır. Hükümetin, bir rektörün cezaevine girmesinden kendisine göre elde edebileceği hiçbir yarar yoktur, olamaz da. Bunu hükümetten bilmek, çok zorlama bir yorumdur.

Yargı camiasının kendi güvenirliliğini sorgulayan bu duruma sessiz kalması üzüntü vericidir. Yapılan gösterinin en çok zarar vereceği kurum yargıdır.

Diğer üzülecek bir durum da üniversite rektörlerinin sessizliğidir.

"Gözünün üstünde kaşın var" basitliğinde çıkartılan kavgalarda "konu mankeni" olmak, saygıdeğer rektörlerimiz için kabul edilemez bir durum olmalıdır.

Bir mahallede her gün aynı adam kavga çıkartıyorsa, durup da düşünmek gerekir.

Türkiye'nin yeni bir gelişme ivmesi yakaladığı sıçrama döneminde klasik kutuplaşmaları kaşımak kimsenin yararına değildir.


24 Ekim 2005
Pazartesi
 
YASİN DOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya
| Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan
| Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED