T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 9 ARALIK 2005 CUMA | ||
|
(Dünden devam)
Bazı durumlarda haram malı hak sahibine veya mirasçılarına teslim etmek, haramdan aklanmak isteyenin can ve mal güvenliği açısından tehlikeli sonuçlar doğurabilecek özellikler taşıyabilir. Haklarını tam alamadıkları, uzun yıllar yokluk çektikleri gibi gerekçelerle, aklanmak isteyen iyi niyetli tövbekâr kişiyi âdeta haraca bağlayıp sömürmeye çalışmak buna örnek verilebilir. Bu durumda da, hak sahibi belirsizleşmiş gibi hareket etmekte yarar vardır. Bütün bunları yapma imkânı yoksa, mal sahibinin ve kendisinin affedilmesi için bol bol dua edilir.
Değerli okurumuz İsmail Ezedin'in sorusu üzerine ele almaya başladığımız günahtan kurtuluş, tövbe ve helalleşme düzeneğiyle ilgili yazılarımızı inşallah bugün tamamlıyoruz. Dünkü yazıda malî kul haklarını ele almıştık. Bugün ise diğer kul haklarını ve helalleşmenin temelini ve işlevlerini ele alacağız.
Malî Olmayan Kul Hakları Nefsî (Bedenî) Kul Hakları: Adam öldürmek veya yaralayıp bir uzvunu telef etmek nefsî kul haklarıdır. Önce Allah'a tövbe edilir, sonra da hak sahibi veya mirasçılarının kararına göre hareket edilir. Dünya hükümleri açısından hak sahibi veya mirasçıları cinayet işleyeni veya yaralayanı affedebilir, mal (tazminat) karşılığında sulh yapabilir ya da mahkemede dava açıp cezalandırılması talebinde bulunabilir. Bu konuda, hak sahibinin veya mirasçılarının ihkâk-ı hak (kan davası) hakkı yoktur. Irzî (Şeref ve Namusla İlgili) Kul Hakları: Gıybet (Hucurât, 49/12), iftira, iffetli kadınlara iftira atmak (Nûr, 24/4, 11, 23), alay, sövme, tahkir ve tezyif dolayısıyla doğan haklar, bu tür haklar arasında yer alır. Yüce Allah'a tövbe etmek ve hak sahibiyle helalleşmek gerekir. Mahremî Kul Hakları: Başkasının eşine ve çocuğuna hıyanet etmek, mahremî kul hakkıdır. Tövbe ve istiğfar edilir. Dinî Kul Hakları: İnsanların dinî bilgi öğrenmelerine ve ibadet etmelerine engel olmak, müslümanlara kâfir ve fâsık demek (Buharî, edeb, 6103), dinî kul haklarındandır. Bunlar için, Allah'a tövbe etmek ve ilgililerle helalleşmek gerekir. Uzun yıllar helal-haram demeden insanların haklarını çiğneyip mallarını kendi mallarına katanlar, ben artık tövbe ettim deyip, yalnızca bu kuru tövbeyle ne vicdanlarını, ne de başkalarının haklarını temizleyebilirler. Yapmaları gereken, ayrıntılarını açıklamaya çalıştığımız "günah/tövbe/hakkı sahibine iade/helalleşme düzeneği" çerçevesi içinde hareket etmektir.
Helalleşmenin Temeli, İşlevi ve Sonuçları Kul haklarıyla ilgili helalleşme, hakkı çiğnenen insan tarafından hakkı iade edilerek veya dünyada ya da ahirette talepte bulunmayarak hakkından vazgeçmekten, dolayısıyla da bu vazgeçişin Allah'ın affına vesile olacağından ibarettir. Çünkü iyilikler, kötülükleri yok eder. (Hûd, 11/115) Hak sahibinden usûlüne uygun biçimde helallik isteyen, iyi niyetini ve davranışını göstermiş, hakkı sahibine teslim etmiş demektir. Yoksa, helalleşme sonucunda Allah'ın affetmesi zorunluluğu doğar gibi bir düşünce yanlıştır. Bütün bu iyi davranışlar sonucunda, affının engin olduğunu bildiren Yüce Allah'ın dilerse helalleşilmiş kul haklarını affedeceği umulabilir. Helalleşilmemiş kul hakları konusunda Yüce Allah'ın hakkı çiğneyen ile hak sahibi arasında sevap-günah denkleştirmesi yapacağı (yaptığı haksızlık oranında onun iyiliklerinden alınıp hak sahibine verilir; yiliği yoksa, hak sahibinin günahlarından alınıp haksızlık edene yükletilir) hadislerde belirtilmektedir. (Buharî, mezâlim, 10) Bu yetki, tamamen Allah'ındır. Günahtan tövbe, hakkı sahibine geri verme ve helalleşmeye mecbur kalmaktan ve başvurmaktan çok, öncelikle elden geldiğince kul hakkını çiğnememek ve kul hakkı yememek titizliği ve inceliği gösterilmelidir. Bütün titizliğe rağmen kul hakkı çiğneme durumu sözkonusu olursa, usûlüne uygun biçimde tövbe, hakkı sahibine iade ve helalleşme, Müslümanların sulh yapmalarını ve kardeşlik bağlarını sürdürmelerini yeniden sağlayabilir. Dargınlığın ve gerginliğin sürdürülmesi, bireysel ve toplumsal huzuru zedeler. Cenaze namazı kılındıktan sonra, imam efendinin veya konuşma yapan başka birinin cemaatten haklarını helal etmelerini istemesi, hak sahibinin ölendeki vazgeçilebilecek ufak tefek ve manevî haklarıyla ilgilidir. Bu helalleşme, bütün hakların düştüğü anlamına gelmez. Ama her şeye rağmen, tüm haklarından vazgeçmek, yine de kişilerin kendi doğal haklarıdır. Kul haklarıyla ilgili helalleşme konusunda, şöyle bir genel değerlendirme yapabiliriz: Kişilerden usûlüne uygun biçimde helallik almaya çalışmak, şirk olmaz. Bilakis, imanın ve hakkaniyetin getirdiği kardeşlik bağının bir gereğidir. Ama hakkı sahibine iade etmeksizin kuru bir helalleşme talebi ve bu konuda ısrar da doğru değildir. Aklanma ve helalleşme konusunda, ayrıca tövbe edip Allah'a yakarmak da gerekir. Usûlüne uygun biçimde helalleşmeye ve hakkı sahibine vermeye rağmen, "eğer kişi hakkını helal etmezse, Allah affetmez demek", kesinlikle doğru değildir. Ahiretteki nihaî af yetkisi, tamamen Allah'ındır.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |