T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 ARALIK 2005 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Vecdi AKYÜZ

Kul hakları dolayısıyla tövbe ve helalleşme

(Dünden devam)
B) Hak Sahibi Belirsiz/leşmiş Haram Mal: Hak sahibi belli olmakla birlikte, bulunmasından ümit kesilmiş, mirasçı bırakmadan ölmüş veya hak sahiplerinin çokluğundan dolayı teker teker bulup teslim zorluğu ortaya çıkarak hak sahibi belirsizleşebilir. Bu durumda, malın, özel veya kamu malı olmasına göre hareket edilir: a) Özel Mal: Hak sahibi belirsizleşmiş haram mal, hak sahibi adına fakir fukaraya sadaka olarak verilir. Bu tasadduk işleminden dolayı, haram malı elinde tutmuş olan kişi, herhangi bir sevap beklentisi içinde olmaz. b) Kamu Malı: Malın belli bir sahibi yoksa, helalleşmek ve aklanmak için bu haram malın bütün müslümanların yararlandıkları hayır ve hizmetlere harcanması gerekir.

Bazı durumlarda haram malı hak sahibine veya mirasçılarına teslim etmek, haramdan aklanmak isteyenin can ve mal güvenliği açısından tehlikeli sonuçlar doğurabilecek özellikler taşıyabilir. Haklarını tam alamadıkları, uzun yıllar yokluk çektikleri gibi gerekçelerle, aklanmak isteyen iyi niyetli tövbekâr kişiyi âdeta haraca bağlayıp sömürmeye çalışmak buna örnek verilebilir. Bu durumda da, hak sahibi belirsizleşmiş gibi hareket etmekte yarar vardır.

Bütün bunları yapma imkânı yoksa, mal sahibinin ve kendisinin affedilmesi için bol bol dua edilir.

* * *

Değerli okurumuz İsmail Ezedin'in sorusu üzerine ele almaya başladığımız günahtan kurtuluş, tövbe ve helalleşme düzeneğiyle ilgili yazılarımızı inşallah bugün tamamlıyoruz. Dünkü yazıda malî kul haklarını ele almıştık. Bugün ise diğer kul haklarını ve helalleşmenin temelini ve işlevlerini ele alacağız.

Malî Olmayan Kul Hakları

Nefsî (Bedenî) Kul Hakları: Adam öldürmek veya yaralayıp bir uzvunu telef etmek nefsî kul haklarıdır. Önce Allah'a tövbe edilir, sonra da hak sahibi veya mirasçılarının kararına göre hareket edilir. Dünya hükümleri açısından hak sahibi veya mirasçıları cinayet işleyeni veya yaralayanı affedebilir, mal (tazminat) karşılığında sulh yapabilir ya da mahkemede dava açıp cezalandırılması talebinde bulunabilir. Bu konuda, hak sahibinin veya mirasçılarının ihkâk-ı hak (kan davası) hakkı yoktur.

Irzî (Şeref ve Namusla İlgili) Kul Hakları: Gıybet (Hucurât, 49/12), iftira, iffetli kadınlara iftira atmak (Nûr, 24/4, 11, 23), alay, sövme, tahkir ve tezyif dolayısıyla doğan haklar, bu tür haklar arasında yer alır. Yüce Allah'a tövbe etmek ve hak sahibiyle helalleşmek gerekir.

Mahremî Kul Hakları: Başkasının eşine ve çocuğuna hıyanet etmek, mahremî kul hakkıdır. Tövbe ve istiğfar edilir.

Dinî Kul Hakları: İnsanların dinî bilgi öğrenmelerine ve ibadet etmelerine engel olmak, müslümanlara kâfir ve fâsık demek (Buharî, edeb, 6103), dinî kul haklarındandır. Bunlar için, Allah'a tövbe etmek ve ilgililerle helalleşmek gerekir.

Uzun yıllar helal-haram demeden insanların haklarını çiğneyip mallarını kendi mallarına katanlar, ben artık tövbe ettim deyip, yalnızca bu kuru tövbeyle ne vicdanlarını, ne de başkalarının haklarını temizleyebilirler. Yapmaları gereken, ayrıntılarını açıklamaya çalıştığımız "günah/tövbe/hakkı sahibine iade/helalleşme düzeneği" çerçevesi içinde hareket etmektir.

Helalleşmenin Temeli, İşlevi ve Sonuçları

Kul haklarıyla ilgili helalleşme, hakkı çiğnenen insan tarafından hakkı iade edilerek veya dünyada ya da ahirette talepte bulunmayarak hakkından vazgeçmekten, dolayısıyla da bu vazgeçişin Allah'ın affına vesile olacağından ibarettir. Çünkü iyilikler, kötülükleri yok eder. (Hûd, 11/115) Hak sahibinden usûlüne uygun biçimde helallik isteyen, iyi niyetini ve davranışını göstermiş, hakkı sahibine teslim etmiş demektir. Yoksa, helalleşme sonucunda Allah'ın affetmesi zorunluluğu doğar gibi bir düşünce yanlıştır. Bütün bu iyi davranışlar sonucunda, affının engin olduğunu bildiren Yüce Allah'ın dilerse helalleşilmiş kul haklarını affedeceği umulabilir. Helalleşilmemiş kul hakları konusunda Yüce Allah'ın hakkı çiğneyen ile hak sahibi arasında sevap-günah denkleştirmesi yapacağı (yaptığı haksızlık oranında onun iyiliklerinden alınıp hak sahibine verilir; yiliği yoksa, hak sahibinin günahlarından alınıp haksızlık edene yükletilir) hadislerde belirtilmektedir. (Buharî, mezâlim, 10) Bu yetki, tamamen Allah'ındır.

Günahtan tövbe, hakkı sahibine geri verme ve helalleşmeye mecbur kalmaktan ve başvurmaktan çok, öncelikle elden geldiğince kul hakkını çiğnememek ve kul hakkı yememek titizliği ve inceliği gösterilmelidir. Bütün titizliğe rağmen kul hakkı çiğneme durumu sözkonusu olursa, usûlüne uygun biçimde tövbe, hakkı sahibine iade ve helalleşme, Müslümanların sulh yapmalarını ve kardeşlik bağlarını sürdürmelerini yeniden sağlayabilir. Dargınlığın ve gerginliğin sürdürülmesi, bireysel ve toplumsal huzuru zedeler.

Cenaze namazı kılındıktan sonra, imam efendinin veya konuşma yapan başka birinin cemaatten haklarını helal etmelerini istemesi, hak sahibinin ölendeki vazgeçilebilecek ufak tefek ve manevî haklarıyla ilgilidir. Bu helalleşme, bütün hakların düştüğü anlamına gelmez. Ama her şeye rağmen, tüm haklarından vazgeçmek, yine de kişilerin kendi doğal haklarıdır.

Kul haklarıyla ilgili helalleşme konusunda, şöyle bir genel değerlendirme yapabiliriz: Kişilerden usûlüne uygun biçimde helallik almaya çalışmak, şirk olmaz. Bilakis, imanın ve hakkaniyetin getirdiği kardeşlik bağının bir gereğidir. Ama hakkı sahibine iade etmeksizin kuru bir helalleşme talebi ve bu konuda ısrar da doğru değildir. Aklanma ve helalleşme konusunda, ayrıca tövbe edip Allah'a yakarmak da gerekir. Usûlüne uygun biçimde helalleşmeye ve hakkı sahibine vermeye rağmen, "eğer kişi hakkını helal etmezse, Allah affetmez demek", kesinlikle doğru değildir. Ahiretteki nihaî af yetkisi, tamamen Allah'ındır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi