T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
S İ N E M A 9 ARALIK 2005 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

SİNEMA
Ali Murat GÜVEN

Ölmek mi zor, öldürmek mi?

'Kendini savunma hakkı'nın nerede başlayıp nerede bitmesi gerektiğini sorgulayan "Şiddetin Tarihçesi", ülkemizde yaşanan bu yöndeki tartışmalara da belli ölçüde ışık tutuyor.

HAFTANIN FİLMİ
Şiddetin Tarihçesi
(History of Violence)

2005 / ABD Yapımı
Yönetmen: David Cronenberg
Oyuncular: Viggo Mortensen, Maria Bello, Ed Harris, William Hurt, Ashton Holmes, Peter McNeill
Özel Sınırlamalar: ABD / MPAA Kurumu Rated R sertifikası (17 yaşından küçükler ebeveynlerinin ve ya da erişkin bir kişinin gözetiminde izleyebilir)
Süresi: 96 dakika
Uluslararası İzleyicisi Yargısı: 7.6 / 10 (Kaynak: İnternet Movie Database)
Dağıtıcı: Warner Bros
Şiddet Şiddet Şiddet Cinsellik Sömürüsü Cinsellik Sömürüsü Argo Argo Argo

Charles Bronson'un 1974 tarihli kült filmi "Öldürme Arzusu" (Death Wish), sinemada şiddet üzerine yapılmış filmler arasında öteden beri en sevdiğim örnektir. Zaman buldukça da "puma bakışlı adam"ın bu etkileyici oyunculuk gösterisine DVD'den dönüp dönüp yeniden göz atarım. Gerçi diyeceksiniz ki sinemada şiddet üzerine yapılmış filmlerin kıtlığı mı başladı? Zaten çekilen her on filmin yedisi şiddet üzerine!

Haklısınız, ama bu filmi ayrıcalıklı kılan yön, yasalara saygılı, ahlâkî değerleri gelişmiş, kendi işinde gücündeki sıradan vatandaşların sokaklarda acımasız bir şiddetle karşılaştıklarında, arkalarında devletin gücünü ve şefkatini yeterince hissedemiyor oluşlarıydı. O filmde, Paul Kersey adlı kariyer sahibi bir mühendisi ve aynen bu modelde bir aile babasını canlandıran Bronson, gündüz vakti evine giren bir grup serserinin kızına ve karısına sırayla tecavüz etmesi, ardından da hayat arkadaşını öldürüp kızını komaya sokmasıyla insanî açıdan mutasyona uğruyor ve satın aldığı bir silahla geceleri sokaklarda rasgele serseri avına çıkıyordu.

Kendi alanında bir zirveyi temsil eden bu film, hukukçular tarafından tüm dünyada yıllar yılı tartışıldı, "insanları yasaların emirlerinden uzaklaşıp kendi bireysel hukuklarını oluşturmaya teşvik ettiği" gerekçesiyle de sık sık suçlandı. Ama gerek filmin başrol oyuncusu Bronson, gerekse de yönetmeni Michael Winner bu gibi sorulara gayet mânidar bir cevap vermişlerdi: "Benzer bir olayı sizler de yaşama talihsizliğine uğrarsanız, o durumda yüzünüzün hâlini görmek isterdik! Bakalım, öfkeyle yerinizden fırlayıp en yakınınızdaki bir silahı kapıyor musunuz, yoksa kapmıyor musunuz?"

"Öldürme Arzusu" o kadar önemli bir hukukî (ve de psikolojik) soruna parmak basıyordu ki ilerleyen yıllarda neredeyse bir film olmaktan çıktı ve senaryosu hukukçular açısından başlıbaşına bir referans metne dönüştü.

Polisin yetkilerini iyiden iyiye kısıtlayan (ya da kısıtladığı ileri sürülen) yeni yasaların çok ciddi tartışmalara yol açtığı, "gece yarısı eve giren bir hırsızın doğrudan yatak odasına dalmaması durumunda, o evin salonunda bile ayağından vurulsa, kendisini vuran ev sahibinin suçlu duruma düşeceği" gibi absürd hukuksal metinlerin havalarda uçuştuğu bir dönemde, "Şiddetin Tarihçesi" bana, Bronson'un sinema tarihine derin bir çentik atmış olan bu polisiye-gerilim klasiğini hatırlattı.

Kanadalı yönetmen David Cronenberg, filmografisi zigzaglarla dolu ve bazen gerçekten de "manyaklaşan" bir sinemacı. Kimi filmleri ("Varoluş", 1999) Matrix'ten bile önce sanal gerçeklik kavramını gündeme getirecek kadar ileri görüşlü ve teknik-estetik düzey açısından zirveyi zorlarken, diğer bazı filmleri ise ("Çarpışma", 1996) insanların "trafik kazası geçirip yaralanmış, kan revan içinde yerde kıvranan insanlara cinsel arzu duyma takıntıları"nı ("Oha!" dediğinizi duyar gibi oluyorum) ele alacak kadar psikopatça bir ruh hâlinin yansımalarını taşıyor. Bu açıdan kendi adıma, bazı filmlerini sevsem mi, yoksa külliyen nefret mi etsem hâlâ net bir karar veremediğim yönetmenlerden biri o. Tıpkı geçen hafta "Oliver Twist"iyle gündeme getirdiğimiz Roman Polanski gibi o da sinema dünyasının kafası karışık yönetmenleri arasında müstesna bir yere sahip…

Ancak, gördüğüm odur ki Cronenberg bu son filminde öyle çok fazla uçmamış ve herkesin rahatça anlayabileceği (ayrıca da kabullenebileceği!) nitelikte gayet duru ve kayda değer bir öykü anlatmış. Kafeteryasına giren hırsızlar karşısında kendisini savunmak için silaha davranan Indianalı tezgahtar Tom Stall (Viggo Mortensen), çıkan çatışmada adamları öldürür. Şiddeti aklının ucundan bile geçirmediği bir anda kendisini ve müşterilerini koruma refleksiyle katil olan bu kendi hâlindeki adam, birkaç saat içinde onu ve ailesini çepeçevre kuşatan bir kâbusun tam orta yerine düşer. Kamuoyu ve medya, kendini savunduğu için "Stall'ı tutanlar" ve "yaptığının yanlış olduğunu ileri sürüp onu canilikle suçlayanlar" şeklinde ikiye bölünmüştür. Hırsızlar kafeteryada can vererek doğrudan doğruya "öteki taraf"taki yargılamaya giderken, genç adam ise herkesin bilip bilmeden konuştuğu bu önyargılı atmosferde bir günde kirlenen hayatını yeniden aklamak üzere tekrar tekrar ölüp dirilecektir.

"Yüzüklerin Efendisi"nden tanıdığımız Viggo Mortensen "esnaf Stall" rolünde gerçekten iyi. Ayrıca, ona eşlik eden Ed Harris ve William Hurt gibi eski tüfek oyuncuların performansları da dört dörtlük. Öyküyü çok tuttum, çünkü Stall ve ailesinin yaşadığı trajedi, gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan gündelik polisiye olaylar gözönüne getirildiğinde son derece mümkün ve de düşündürücü. Hele de ülkemizde AB uyum yasalarının çıkmasıyla birlikte "kaçan hırsızı ayağından vurduğu için mahkemeye verilen polislerin" ortaya çıkmaya başladığı düşünülürse!

"Şiddetin Tarihçesi", izleyiciye "Bu olay benim başıma gelseydi acaba ne yapardım" sorusunu sorduran, senaryosu üzerinde özenle çalışılmış çizgi üstü bir yapıt; öyküsü, oyuncuları ve görsel kalitesiyle hafta sonunun en iyi seyirliği. Buna karşılık, biz yine de değerlendirmemize geleneksel uyarımızı yapmadan son noktayı koymayalım. Sinemasal şiddete ve -çok az olsa da- müstehcenlik içeren sahnelere tahamülünüz (ya da hoşgörünüz) varsa izleyin. Aksi durumda bazı bölümler keyfinizi kaçırabilir. Ayrıca, bu bir erişkin öyküsü, çocuklarınızı uzak tutun. Onlar için bu hafta sonu "Cesur Civciv" ya da "Milyonlar" gibi birbirinden güzel iki seçenek mevcut...

YÜREĞİMİZİ DELİP GEÇEN FİLMLER
"Şimdi artık şehadet zamanıdır!"

"Malcolm X"in kilit cümlesi işte buydu. Zenci olmaktan utandığı için saçlarını yakıcı bir asitle düzleştirmeye çalışan Harlemli uyuşturucu ve kadın satıcısının, yirminci yüzyılın en büyük Müslüman devrimcilerinden birine dönüşmesinin tüyleri diken diken eden öyküsünü yâd ediyoruz bu hafta…

İnsanlar, ütopyalarını gerçeğe dönüştürebilmek için bir ömür boyu çalışır, didinir, inandıkları değerler uğruna ölesiye savaşırlar. Ama bazen öyle bir ân gelir ki bu dünyayı aslında kendi iradelerimizin yönlendirmediğini, her türlü fânî iradenin üzerinde bir ilâhî irade olduğunu fark ederiz. İşte bu da insanın kendisini "Yaradan'ın takdirine kayıtsız şartsız teslim etme ânı"dır.

"Malcolm X", sinema tarihinde bu teslimiyet ânını en iyi betimleyen film olarak belleklerimize kazındı. 202 dakika süren ve her karesi insanın boğazında acı bir düğümlenmeye sebep olan bu destansı başyapıtın sonlarına doğru, ölümsüz mücahit Malik el-Şahbaz, artık o büyük teslimiyet gününün geldiğini ve yaratıcısının kendisini yanında görmek istediğini hisseder. Bu dakikadan sonra uğraşmakta olduğu bütün dünya işleri bir anda anlamını yitirecektir. Hattâ, canından çok sevdiği eşi ve çocukları bile…

Türkçe Adı: "Malcolm X"
Orijinal Adı: "Malcolm X"
Yapım Yılı: 1992
Ülke: ABD
Süre: 202 dakika
Yönetmen: Spike Lee
Senaryo: Arnold Pearl, Spike Lee
Müzik: Timothy Barnwell, Terence Blanchard, Speech
Görüntü Yönetimi: Ernest R. Dickerson Kurgu: Barry Alexander Brown
Oyuncular: Denzel Washington, Angela Basset, Albert Hall, Al Freeman JR, Delroy Rindo, Spike Lee, Theresa Randle
Uluslararası İzleyici Yargısı: 7.5 / 10 (Kaynak: Internet Movie Database)
Ekibiyle vedalaşır, gözleri donuklaşmış bir vaziyette konferans salonunun kulisinden dışarı çıkıp kürsüye gelir ve konuşmasına başlamak üzereyken suikastçilerin mermileriyle delik deşik edilir. Ölürken gıkını bile çıkarmaz; çünkü hiç kimse söylememesine rağmen olacakları gayet iyi bilmektedir. Emperyalist ve ırkçı bir düzenin bitmez tükenmez baskıları, medyanın saldırgan tutumu, etrafında cirit atan hainlerin provokasyonları, parasızlık, aile üyelerini yitirme korkusu… Herşey bir anda tarih olur. O artık bir 'şehit'tir ve herşeyin en iyisini bilen Allah, böyle olmasını istemiştir.

Malcolm'un, mürşidi Elijah Muhammed'i ilk gördüğü anda, kanının son damlasına kadar teslim olmuş bir mürit itaatiyle yanında hafiften eğilerek durduğu, heyecandan tir tir titrediği ve gözlerinden istemsiz yaşlar süzüldüğü o ünlü sahneyi görmeden gerçek bir sinemasever olunması son derece güç…

YENİ ŞAFAK / SİNE-BULMACA
11 Eylül saldırılarının ardından "İslâm'a örtülü ve dolaylı bir dille hakaret etme" geleneğini terkedip "doğrudan saldırı" dönemine geçen Hollywood'da, bu yeni dönemin anılan nitelikler itibarıyla en kaba saba ve saldırgan filmini hatırlamanızı isteyeceğiz sizden…

Afrika ülkelerinden Nijerya'da Müslüman bir subay askerî darbe yapar ve yanına ordu içindeki diğer Müslüman askerleri de alarak ülkede acımasız bir "Hıristiyan avı" başlatır. İnsan haklarının yılmaz savunucusu ABD'li deniz piyadesi teğmen Waters (tabiî ki Bruce Willis!) ve adamları da ırzlarına geçilen, koyun gibi boğazlanan ve topraklarından sürülen masum Hıristiyanları koruyabilmek için âmirlerinden izin almadan, sırf kendi vicdanlarının sesini dinleyerek iç savaş hâlindeki bu ülkeye gizlice sızarlar.

Konu hakkındaki kısa açıklamamız, nasıl bir filmle karşı karşıya olduğunuzu herhalde yeterince ele veriyor. 2003 yapım tarihli bu filmin Türkçe adını, orijinal İngilizce adını, yönetmeninin ve baş kadın oyuncusunun adlarını 2001kubrick@e-kolay.net adresine gönderen okurlarımız arasından bilgisayar programının rasgele yapacağı bir seçimle üç okurumuz, Alexander Payne'in yönettiği ve başrolünde Jack Nicholson'ın unutulmaz bir oyunculuk gösterisi ortaya koyduğu 2002 yapımı "Schmidt Hakkında" adlı filmin birer DVD'sini kazanacaktır. Kazanan okurlarımıza armağanlarını taahhütlü posta yoluyla ileteceğiz. O nedenle, cevaplarınıza adınızı, soyadınızı ve eksiksiz mektup adresinizi eklemeyi lütfen unutmayınız.

GEÇEN HAFTANIN CEVAPLARI
2 Aralık 2005 Cuma günü sorduğumuz sorunun doğru cevapları şöyle:

- "Kızım Olmadan Asla"
- "Not Without My Daughter"
- Yönetmen: Brian Gilbert
- Baş Kadın Oyuncu: Sally Field

Yarışmamıza yurt çapında toplam 87 katılım gerçekleşti ve bunlardan 75'i yukarıdaki cevapları eksiksiz olarak içermekteydi. 8 Aralık 2005 saat 13.00 itibarıyla bilgisayar programının rasgele seçtiği talihlilerimiz:

- Mutlu Alkan / Adıyaman
- Metin Özdamarlar / Diyarbakır
- Aysun Sevinç / İstanbul

Bütün katılımcılara teşekkür ederiz. Talihlilerimizin armağan DVD'leri ("Uzak", Yön: Nuri Bilge Ceylan) taahhütlü postayla adreslerine gönderilmiştir. Unutmayın; bu köşenin amacı hem eğlenmek, hem seçkin filmler kazanmak, hem de "öğrenmek ve hiç unutmamak!"
Yeni katılımlarınızı bekliyoruz.



  DİĞER YAZILAR
  • Sinema Sayfası - 2 Aralık 2005 Cuma
  • Sinema Sayfası - 25 Kasım 2005 Cuma
  • Geri dön   Yazdır   Yukarı


    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi