T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 9 ARALIK 2005 CUMA | ||
|
Ak Parti'de ne oluyor? İki milletvekilinin Meclis'te çıkışı pek çok kişiye bu soruyu sorduruyor. Ak Parti politikalarına dönük akıl almaz eleştirilerin gündemi belirlediği bir medya ortamında yapıldığı için, çıkışlar, iktidara yakın çevrelerde kaygılı, 'erken seçim' senaryosu peşinden koşanlar için ise 'sevinçli' bir bekleyişe yol açtı. Merak edilen, iki milletvekilini başkalarının da izleyip izlemeyeceği... Parti çevrelerinin ne düşündüğünü tahmin etmek zor değil. Herhangi bir Ak Parti yetkilisinin ağzından bizzat işitmiş değiliz, ancak geçmişte başka partiler yöneticilerinin benzer durumlara ne teşhis koyduğunu iyi hatırlıyoruz: Bakanlık beklentisi... Yeniden aday gösterilmeme endişesi... Kıskançlık... Güç odaklarıyla içli dışlılık... Başka partilerle anlaşma... İki milletvekilinin çıkışında bu mülâhazaların biri -hatta hepsi birden- doğru olabilir. Milletvekilleri ilgi bekler, bakanlık bekler, yeniden aday gösterilip seçilmeyi bekler; kendilerine ilgi gösterenlerle onlar da ilgilenirler. Şimdiki çıkışların ardında da bu tür bir ruh hali yatıyor olabilir. Bugün Ak Parti'de yaşanana benzer durumlarla geçmişin bütün partileri -hiç istisnasız- iktidarlarının bir döneminde karşılaşmışlardı. Menderes'i, "Siz her istediğinizi yapabilirsiniz" noktasına getirmişti DP Meclis grubu; kısa bir tereddüt geçirse bile, rahmetli, eleştirilen bütün bakanlarının kellesini alarak fırtınayı atlatabilmişti... Demirel, kendisinin gelip geçici sandığı ilk fırtınada çatısından kopan kiremitleri seyretmekle yetinmişti; 12 Mart'a (1971) öyle geldi Türkiye. Turgut Özal da, Menderes gibi, grubun ufunetini suyundan giderek alma yöntemini benimsemişti; bakanlarını sık değiştirmesinin sebebi budur... Her yiğidin ayrı bir yoğurt yeyişi var. Bakalım Ak Parti bu son çıkışlara nasıl tepki verecek? İlk akla gelen, muhtemelen Ak Parti yöneticilerinin de düşündüğü yöntem, çıkış yapanların 'biletlerini kesmek'tir. Bir-iki milletvekiline baştan koyacağınız sert tavır, ibret yerine geçerek diğerlerinin hareketlerini sınırlayabilir, gruptaki huzursuzları daha uyumlu davranmaya sevk edebilir... Peki ya, bu tür bir davranış tarzı zaten beklenen bir karşılıksa? Bu soru, çıkış yapan milletvekillerinin büyük bir planın parçası olduğu hissini uyandırabilir, uyandırmasın; siyasette bir çok gelişme aktörlerinin bile her şeyin farkında olmadığı bir bulanık ortamda yaşanıyor olabilir... Daha derin düşünme gereken bir ortamdayız: Yaklaşık bir aydır medyanın sürdürdüğü kampanya, hiç kuşkunuz olmasın, yalnızca Türkiye'de bazı zihinleri bulandırmakla kalmadı, Ak Parti'yi olumlu değerlendiren bazı dış çevrelerin zihninde de soru işaretlerine yol açtı. Dikkat edilsin, yalnız Ak Parti içinden değişik sesler çıkmıyor şu günlerde, Avrupa Birliği'nden de aykırı açıklamalar geliyor... Belli ki, orada da, bir AK Parti yorgunluğu yaşanıyor... Bugünlerde meydana gelen her gelişme, daha önce defalarca ifade ettiğimiz üzere, Ak Parti tarafından beş yıla göre planlanmış iktidarın ömrünü kısaltmayı amaçlıyor. Bir sonraki cumhurbaşkanını bu Meclis'e seçtirmeme planının bir parçası olarak görülebilir son gelişmeler; erken götürülecek bir seçimden ikiden fazla partinin temsil edileceği bir Meclis ve mümkünse Ak Parti'siz bir iktidar çıkarma aynı senaryonun diğer parçalarıdır... Birinde başarılı olurlarsa, senaryoyu yazanların diğer safhalar için iştahları kabaracaktır... Dördüncü yılına giren iktidarı süresince hiç bugünkü kadar ciddi bir kuşatmayla karşılaşmamış olsa da, Ak Parti, son üç yılda, bazen sert esmiş rüzgârlarda, teknesini, kıvrak manevralarla, sahil-i selâmete eriştirme becerisi gösterebilmişti. Bu defa fırtına kapıda ve daha usta bir kaptanlık gerekiyor...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |