T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
D Ü Ş Ü N C E G Ü N D E M İ | 8 ARALIK 2005 PERŞEMBE | ||
|
Bir medeniyet yürüyüşü
Batı hegemonyasından kurtulabilmenin yolu, ekonomik, bilimsel ve kültürel düzlemlerde hayata geçirilecek bir medeniyet atılımını gerçekleştirebilmekten geçiyor. Doğu Konferansı girişimi de yeni bir medeniyet sıçramasını hedefiliyor.
İstanbul, 10-13 Kasım tarihlerinde, Osmanlı'nın yıkılışı ve hilafetin kaldırılışından bu yana, dört gün süren önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Bu, İslâm medeniyetinin üç sacayağını temsil eden Arap, Türk ve İranlı temsilcilerin yanısıra, Pakistan ve Orta Asya coğrafyasındaki ülkelerden gelen aydınların katılımıyla gerçekleştirilen "Doğu Konferansı" toplantısıydı. Toplantının gayesi: "Batı" işgallerine tepki vermek ve Doğu'ya derinliğini, dünya tarihindeki konumunu ve rolünü yeniden kazandıracak bir medeniyet arayışına soyunmak. Bu toplantıyla, İslâm dünyasında büyük bir hayal gerçekleşmiş oldu. İKÖ, Bağlantısızlar, Güney Diyalogu, 77 Bloğu ve BM çatısı altında yapılan faaliyetler, arzulanan şeyleri gerçekleştirmekten uzaktı. Oysa bu toplantıya öncülük eden Mehmet Bekaroğlu, Dr. Hayri Kırbaşoğlu ve Halil İbrahim Sarıoğlu gibi Türk aydınlar, İslâm ülkeleri arasındaki ilişkilerin çerçevesinin Batı tarafından belirlendiği ve sınırlandırıldığı gerçeğinden hareketle Doğu Konferansı hareketini başlatma ihtiyacı duymuşlar. Bu Türk aydınlar grubu, Batı hegemonyasından kurtulabilmenin yolunun, ekonomik, bilimsel ve kültürel düzlemlerde hayata geçirilecek bir medeniyet atılımını gerçekleştirmekten geçtiğini düşünüyorlar. Bu, hükümetleri aşan kuruluşların üstlenebileceği bir çabadır. Bu girişim, Doğu dünyasında önce, bir ihya hareketi başlatmayı, ardından da yeni bir medeniyet sıçraması gerçekleştirmeyi hedefliyor. İşte bu bilinç, Kemalist Türkiye'yi Batı'ya bağımlı kılan hastalıklı yapıdan kurtaracak bir bilinçtir. Ayrıca Türkiye'ye Avrupa'dan yapılan baskılara bir karşı çıkıştır. Hatta Batı hegemonyasının ve küstahlığının İslâm dünyasına geçiş kapısı olmuş klasik Türk rolüne, Türkiye'nin Siyonist projeye bağlılığına ve Türk hükümetinin İslâm dünyası ile İsrail arasında ilişkileri meşrulaştırma köprüsü olarak oynadığı role -İsrail ve Pakistan'ı buluşturma gibi girişimlere- karşı güçlü bir haykırışı temsil ediyor. Türkiye'nin Doğu'ya yönelirken, biz, Siyonistlerle doğal ilişkiler kurma, Arapların birliğini çözme ve BOP için millî ve medeniyet kimliğinden vazgeçilmesi taleplerine boyun eğerek Batıya yönelmeye çalışıyoruz! Önce Ribat, ardından Manama'da düzenlenen "Gelecek Forumu" toplantılarıyla bu çözülme genişliyor. Oysa bu adımlar, "Doğu rüzgarı"nın yeniden esmesini durduracak yanlış adımlardır. *Dr. Muhammed Said İdris'in (Mısır'daki El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde uzman) El-Haliç gazetesinde, 17 Kasım 2005'te yayımlanan yazısı.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |