AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Muhalefet ne iş yapacak?
17 Aralık'ta müzakere tarihi için net bir tarih alındı. Artık rota belli, bundan sonra neler yapılacağı, nasıl bir güzergah izlenceği nesnel bir takvime bağlanmış oldu. Elbette hükümetin işleri sadece AB müktesabatıyla sınırlı değil. Bir yandan IMF ile ilişkiler daha rasyonel bir çerçeveye oturtulurken, bir yandan da bölgemizdeki stratejik coğrafyada komşularımızla "güven" temeline dayalı ekonomik anlaşmalar ve diplomatik mutabakatlar yapılıyor. Bütün bunlar olurken, geçmişteki "yolsuzluk iddiaları" ile ilgili olarak hem siyasette, hem de askeri cenahta, bugüne kadar hiç alışkın olmadığımız "hukuki" bir takvim işliyor. Bu süreç sonuç alıcı bir kararlılıkta sürdürülebilir mi bilinmez ama, yine de her şeye rağmen olumlu bir gelişme... Kısacası işler şimdilik yolunda gidiyor. Birileri bu gidişten pek memnun olmasa da, AK Parti iktidarı, geçmiş hükümetlerin hiç de iyi sınav vermediği pek çok konuda işleri başarıyla götürüyor. İyi güzel de, peki bu ülkede muhalefet ne iş yapacak? Çünkü, küresel dünyada oturup her Allah'ın günü 'her şey ne kadar kötüye gidiyor' diye muhalefet yapılmıyor artık. Hele AK Parti hükümeti gibi "devrimci" bir iktidar karşısında, ayağı yere basan projeler üretmeden, referansları itibariyle faşizme meyyal, bir takım "milliyetçi" reflekslerle muhalefet yapmak hiç mümkün değil. Şu anda Türkiye'de varolduğu sanılan muhalefet, eğer buna muhalefet denilirse, iki kanaldan yürütülüyor. Bunlardan birisi, şu anda Meclis'te prosödür gereği varolan kağıt üzerindeki "resmi" muhalefet, diğeri ise millet iradesine dayanmayan, bundan sonra da hiçbir zaman millet iradesiyle buluşma şansı olmayan "derin vehimler"in muhalefeti. İkinci grup, adından da anlaşılacağı gibi daha çok korkulardan ve vehimlerden besleniyor. Bu grubun içinde Ülkücü- milliyetçi unsurlardan 'ulusalcı' solculara, emekli paşalardan yine emekli yargı mensuplarına kadar pek çok "yedek aktör" yer alıyor. Bu kesimin, arkasında "zinde" destekler olmadığı sürece ciddi bir muhalefet oluşturması da, sonuç alması da mümkün değil. CHP ise, bu "ulusalcı güçler"in gölgesinden bir türlü kurtulamıyor. Mesela, Avrupa Birliği konusunda, AK Parti'nin AB yürüyüşüne de ışık tutabilecek çağdaş demokratik bir vizyon ortaya koyması beklenirken, CHP ulusalcı güçlerle "otoriter gelenek" arsında savrulup duruyor. Bu bağlamda, CHP'nin Avrupa'daki benzerleriyle demokratik bir "akrabalığı"nın olduğunu söylemek mümkün değil. Kimbilir belki de, 2004'e veda edip 2005'e merhaba derken, yeni yılda daha 'demokratik' bir sola ve muhalefete de merhaba deriz.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |