|
|
"ABD özür dilemedi" ne manaya geliyor?
Silahlı Kuvvetler Özel Harekat Timi mensuplarının Kuzey Irak'ta ABD askerleri tarafından gözaltına alınmaları ile ilgili kriz, beklendigi gibi sonuçlandı. Olayı konuşmak üzere toplanan Türk-Amerikan ortak komisyonu, ABD'nin Türkiye'den özür dilemesini gerektirecek bir durum olmadığı sonucuna vardı. ABD'nin özellikle Bush yönetimi ile birlikte dünyaya dayatmaya çalıştığı yeni düzenin kuralları arasında biliyoruz ki özür dileme, yanlışları kabul etme diye bir kavram bulunmuyor. ABD, Afganistan'da da Irak'ta da, dünyanın baska bölgelerinde hep bunu yapıyor. Önce infaz edip sonra yargılıyor. Hatta, Afganistan'da yakalanan Taliban ve El Kaide mensuplarına yapılan insanlık dışı muameleye bakıldığında yargılamıyor bile. Onları insan yerine bile koymuyor. Hiçbir statüye sokmamakta kendini haklı görüyor. Bu konuda kimseyi de dinlemiyor. Irak'ta da Amerika sürekli insan hakları ihlallerinde bulunuyor. Günahsız insanlari, silahsız sivilleri öldürüyor. Yakaladıklarına insanlık dışı işlemler uyguluyor. İste bütün bunlara baktığımızda ABD'nin Kuzey Irak'ta Türk askerlerine yönelik uygulamalarını fazla yadırgamamak gerekir. İşin içinde, ABD'nin reddedilen tezkere dolayısıyla Türkiye'ye, özellikle de açıkça eleştirdiği Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik açığa vurulmamış tepkileri olabilir. Türk askerini Kuzey Irak'tan çıkarmaya yönelik bir menavra olabilir. Kuzey Irak'a ilişkin planlarını rahatça uygulayabilmek için o bölgenin siyasi istikrara kavuşturulması amacıyla geleceğe yönelik planları olabilir. Bunların hepsi tartışılan, konuşulan şeyler. Biz bunlara katılsak da katılmasak da birer vakıa... Dolayısıyla, ABD'nin, özel timin gözaltına alınması olayını, bir suikasti önlemeyi amaçlayan muazzam bir olay haline getirmiş olması da çok mümkün. Bu operasyonla ABD'nin, Türkiye'nin, Türk ordusunun gücünün Kürtler'in gözünde eski değerin kaybetmesini amaçlamiş olabileceği dahi söylenebilir. Bütün bunları kabul ederek ya da varsayarak olaya dönersek; bu olay şahsen bende, Anerika'nin çirkin yüzünü göstermesinden çok, Türkiye`deki derin devletin soruşturulmasona olanak tanıması açısından bir fırsat sayılması gerektigi inancını pekiştirmiştir. ABD gözaltı olayı nedeniyle özür dilemeyi reddederek, bir yandan pervasızlığını bir kere daha ilan etmekle birlikte bir yandan da Türkiye'yi töhmet altında bırakmıştır. ABD'li yetkililerin imalı açıklamalarına ve ABD'nin saygın bazı gazeteleinde çıkan heberlere bakılırsa Türkiye Kuzey Irak'ta suçüstünde yakalanmıştır. Bir yandan Kerkük'un Kürt valisine yönelik bir suikast girişimi ile, bir yandan da bölgede çesitli sabotajlar yaparak, olaylar çıkararak o bölgeyi istikrarsızlaştırmayı planlamakla suçlanmaktadır. Bence işin özü buradadır. Türk tarafi işin şekli üzerinde durarak, tutuklamanın yapılışı, gözlatına alınma olayındaki yakışıksızlıklar ve bir müttefikten beklenmeyen tavırları ön plana çıkarmıştır. İkili görüşmelerde mutlaka başka şeyler de konuşmuş olmalıdırlar. Benim burada üzerinde durmak istedigim nokta, için şekli değil, özüyle ilgili olandır ve bu konu Türkiye'nin en önemli meseleleri arasındadir. Dikkat edilirse, olayla ilgili olarak ABD'lilerin ortaya attığı suçlamalara karşı Türkiye fazla bir karşılık veremedi. Yetkililer, Genelkurmay Başkanı dahil olmak üzere meseleyi alttan alan açıklamalar yaptılar. Sanki iddiaların doğruluğunu kabullenir gibi bir durum söz konusuydu. Nitekim Türkiye, Türkmen Cephesi'nin binasinda bulunan çok sayıda patlayıcıların ve silahların varlığını kabul de etti... Reddedemezdi, çünkü ABD askeleri baskında bu silah ve muhimmatı da alıp götürmüşlerdi. Yani ortada deliller mevcuttu. Doğrudan Genelkurmay'a bağlı bir özel birliğin sınır ötesinde suikast ve sabotaj eylemleri planlayıp sonra da bizzat uygulamaya girişmesi kararının nasıl ve hangi kurullarda verildiği, bu karardan ve uygulamadan hangi devlet yetkililerinin haberi olduğu meseleleri hiç tartışılmadı. Bu konuda yazıp çizen mesklektaşlarımız da işin bu tarafına girmiyorlar. Türkiye'deki derin devletin derin operasyon timinin varlığı, kuruluş amaçları ve şimdiye kadar yaptığı eylemler nedense hiç konuşulmuyor. Bu konu da Türkiye'deki diğer tabu haline getirilmiş meseleler gibi derin bir sessizliğe terkedilmek isteniyor. Şimdi ABD'nin Türkiye'den özür dilemeyi reddetmesi üzerine elimize bir şans geçmiş oluyor. Bu vesileyle bu özel birliğin varlığı tartışılmaya açılmalı ve bu birliğin karar mekanizmaları, yapısı ve geçmiş eylemleri sorgulanmalıdır. Bu kolay bir sey değil kuşkusuz. Ve biz de böyle bir şeyin, Türkiye'de hemen herşeyin değişmesi anlamına gelecek kadar büyük bir olay olacağını bilecek kadar gerçekçiyiz. Buna rağmen, Kuzey Irak'ta özel tim mensuplarınin ABD'li askerler tarafından yakalanışları olayının, bu özel ve gizli gücün varlığını gündeme getirmiş olduğuna inandığımı da soylemeliyim. Türkiye mutlaka o günleri de görecek, buna inanıyorum.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |