|
|
Anahtar sözcük
Cuma günü Irak'ın kuzeyindeki merkezlerinden gözaltına alınarak Bağdat'a götürülen Türk subay ve astsubayları, dün sabah saatlarında, eski yerlerine geri götürüldüler. Aradan geçen yaklaşık 60 saat boyunca yaşananlar Türk-Amerikan ilişkilerinde her zaman varlığını hissettirecek... Umarız, Washington, olayın Türkiye'de açtığı derin psikolojik izlerin farkındadır ve hassasiyete uygun davranmayı becerir... O 60 saat içerisinde en fazla işitilen 'istihbarat' sözcüğü oldu. Olayı meydana geldikten sonra öğrendiği anlaşılan Washington, Türkiye'deki muhataplarına, "Bir istihbarat sonucu" deyip durdular... Olaydan hemen sonra da, "Amerikalılar askerlerimizin Kuzey Irak'ın Kürt valisine suikast düzenleyeceği istihbaratını almış" haberi medyaya ulaşmıştı... Bu iki cümlede de 'anahtar sözcük', gördüğünüz gibi, 'istihbarat'... İddianın saçmalığı ortada. Ancak, yine de, 'istihbarat' sözcüğünü mercek altına almakta yarar var... Sebebi şu: İsrail istihbarat örgütleriyle irtibatlı olduğu ve genellikle doğru haberler verdiği bilinen 'DebkaNet' internet sitesi, geçtiğimiz günlerde, içinde 'Kuzey Irak' ve 'istihbarat' sözcüklerinin geçtiği bir haberi okurlarına duyurdu. Habere göre, Amerikalılar, biri Musul'un kuzeyinde diğeri de Bağdat'ın Saadun mahallesinde olmak üzere iki 'istihbarat kenti' kuruyorlarmış. Bu iki kent, Türkiye'deki elektronik gözler ve kulakların yerini alacakmış. Tamamlandığında dörtbin personelin çalışacağı bu kentlerin görevi de, Irak'ın kuzeyindeki gaz ve petrolü Akdeniz'deki tesislere ulaştıran boruları korumak olacakmış... İlginç değil mi? Böylesine dev tesislerin Irak'ta kuruluyor olması Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor. Tesisler 'istihbarat' görevi yapacaklarına göre, görev alanlarına Türkiye de girecek demektir. Türkiye'nin içine dönük dinleme faaliyeti herhalde 'dostça' bir davranış sayılamaz. Savaştan önce, Washington'dan, ABD'nin askerî varlığının uzun yıllar bölgede kalacağı yolunda açıklamalar yapılmaktaydı; haber doğruysa, dev istihbarat tesislerinin kurulması o açıklamaları teyit ediyor. Elektronik göz ve kulaklarını bölgeye yönlendirecek ABD, Irak'ın petrolü üzerine oturacak ve bölgenin diğer ülkelerini de denetimi altında tutacaktır. Bu ihtimal, savaş öncesinde bu sütunda tereddütle dile getirdiğimiz en kötü senaryoların gerçek olma ihtimalinin büyüdüğüne işaret ediyor. ABD'nin Irak'a demokrasi getirme, Irak halkını refaha kavuşturma yönünde görünür bir çabası yok; buna karşılık, Amerikan askerleri, ülkeyi uzun yıllar işgalleri altında tutacak hazırlıklarını sürdürüyorlar ve esas yığınağı da ülkenin petrol zengini bölgelerine yapıyorlar... ABD askerî komuta heyetinin, yıllardan beri Irak'ın kuzeyindeki Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne ait özel harekât timi merkezinden rahatsızlık duymalarına, bu yüzden, şaşırmamak gerekiyor... Türkiye'de bazı kişiler, savaş öncesinde başlayan psikolojik harekâtın bir uzantısı olarak, Irak'a yönelik niyetleri Amerika'nın 'bölgeye demokrasi getirme' arzusu olarak yansıtmışlardı. Gerçeğin bu olmadığı artık iyice anlaşılıyor. ABD, uzun zaman gergef gibi işlenmiş bir 'emperyal proje'yi yerine getirmek üzere kendisini bir savaş makinasına çevirdi. O savaş makinası, kollarının uzandığı ülkelerin 'değer' ifade eden kaynaklarını kendisinin yaptığı gibi başka ülkelere de iştahla bakıyor. 'Müttefik' saydığı ülkelere dehşet saçmaktan da geri durmuyor o savaş makinası... Son kriz Türk-Amerikan ilişkilerinde bir 'güven' bunalımına yol açtı; ama olan-biten her şey, ABD ile aynı cephede saf tutan bütün ülkeler için birer ders teşkil etmelidir...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |