|
|
Gelme tezkere
Son 20 yılda dünyada gelişen olaylara şöyle bir göz atın. Kaybeden taraf hep İslam ülkeleri, kazanan taraf da hep başta ABD olmak üzere Batı ülkeleridir. Olaylar gündeme geldiğinde Batı (özellikle de ABD) kullanmak istediği ülkeyi yanına çekebilmek için türlü vaatlerde bulunur, hatta söz verir. İşi bitince bir de bakarsınız ki kendisi çıkarını korumuş ama o ülke zarar etmiş. Mesela, Irak'ın İran'a saldırtıldığı dönemde Irak, İran ve Körfez ülkeleri kaybetmiş başta ABD olmak üzere Batı kazanmıştı. Körfez krizinde bütün Körfez ülkeleri Türkiye de dahil olmak üzere büyük zararlara uğramış ama kazanan taraf Batı ve ABD olmuştur. Hatta ABD, askerlerinin içtiği cola paralarını bile tahsil etmiştir. Şimdi ortaya çıkan Irak krizinde neresinden bakarsanız bakın, bölge ülkeleri zarardîde olacaktır. Zararlar elbette ki sadece ekonomik değildir. Bölge ülkeleri her şeyden önce büyük bir insan zayiatına uğrayacaktır. Irak'ın diğer şehirleri bir yana sadece Bağdat'ta 100 bin civarında insanın hayatını kaybedeceği tahmin edilmektedir. Ortaya çıkacak sakatlar ve özürlüler olayın öteki yüzü. Savaş sırasında ortaya çıkacak göç dalgası için Türkiye ve İran'ın hazırlıklarına bakılırsa yüzbinlerce insanın da yerinden yurdundan edileceği anlaşılmaktadır. ABD'nin önce 48 saat yoğun bir hava saldırısıyla Irak'ı bombalayacağı gözönünde bulundurulursa, şehirlerde büyük bir tahribatın ortaya çıkacağı, bunun yanısıra bombalanan bölgelerde tabiatın uzun yıllar sağlıklı bir hayata elverişsiz hale geleceği de tahmin edilmektedir. Bunlar olayın sadece somut olarak görülen kısmı. Bir de işin siyasi sonuçları var ki henüz hiç kimse net olarak bu konuda bir şey söylemiyor. Irak'ın bölünmesi, yeni oluşumların ortaya çıkması, kaynakların taksimi ve muhtemel şiddet olayları konusunda çok ciddi sorular hâlâ cevapsızdır. İşin bu boyutu Türkiye'yi çok yakından ilgilendiriyor. Bu soruların tahminî cevapları maalesef ürkütücüdür. Bu noktada hükümetimizin fevkalade bir başarı gösterdiğine ve tutarlı politikalar takip ettiğine, hem ülke hem de bölge insanının çıkarlarını ön planda tuttuğuna, sorunun barışçı yollarla çözülmesi için gereken çalışmayı fazlasıyla yaptığına bütün dünya şahit olmuştur. Türk hükümeti gerekeni fazlasıyla yapmıştır ama maalesef ABD Türkiye'nin önemli bir müttefiki olduğu için zor durumdadır. ABD hem müttefikimiz hem de dünyanın kanun kural tanımaz bir gücüdür! Vurmaya karar vermiş. Gerekçe saydığı kitle imha silahları kimseyi ikna etmiyor. Çünkü aynı ABD bölgede kitle imha silahları konusunda dünyanın beşinci ülkesi hakkında sesini çıkarmıyor. Üstelik bu ülke hiçbir BM kararına uymazken her gün onlarca insanın hayatına malolan operasyonlar düzenliyor. Dahası, Kuzey Kore ABD'yi nükleer saldırı yapmakla tehdit ederken ABD bu ülke ile sorunlarını barışçı yollarla çözeceğini söylüyor. Sıra Irak'a gelince hiçbir inandırıcı delil olmamasına rağmen bu ülkeyi vurmaya kararlı görünüyor. Artık bütün dünya biliyor ki ABD bu harekatı silahsızlandırma kılıfı altında kendi ekonomik hegemonyasını pekiştirmek amacıyla yapmaktadır. ABD'nin bu kararlılığını frenleyen tek faktör Türk hükümetinin akılcı ve tutarlı politikası olmuştur. Ancak ABD'nin ne pahasına olursa olsun vurmakta kararlı olması Türkiye'yi zora sokmuştur. ABD hukuki meşruiyeti henüz oluşmamış bu kirli savaşa Türkiye'yi de sokma gayreti içindedir. Bunu da AK Parti hükümeti gibi toplumsal tepkiyi en aza indirecek muhafazakar bir iktidara yaptırmaya çalışıyor. Başbakanımız Abdullah Gül ve hükümet üyelerinin savaş yanlısı olmadıklarını biliyoruz. Bugün gelinen nokta hükümetin arzu ettiği nokta değildir. Çünkü olay dünya çapında bir olaydır ve Türkiye bu olayın parçalarından biridir. Önemli bir parçasıdır. Türkiye'ye rağmen çıkması muhtemel bu savaş sırasında ve sonrasında Türkiye'nin çıkarlarını korumak için ordumuzun Kuzey Irak'a geçmesi bir zaruret olarak görülüyor. Hem muhtemel göç dalgasını oralarda karşılamak, hem bölgede ülkemizi ilgilendiren hareketleri yakından takip etmek hem de muhtemel terör girişimlerinin önüne geçmek için bu gerekli. Hükümetin bu talebi Meclis'ten ittifakla geçecek bir taleptir. Ama ABD askerinin ülkemiz topraklarından intikaline ilişkin üçüncü tezkerenin Meclis'ten geçmesi hem Türkiye'yi, hem hükümeti hem de AK Parti'yi dünya kamuoyunda zora sokacaktır. Savaş sonrası Türkiye'nin zorda kalacağını söyleyen uzmanlar, bunun yerine savaştan sonra bu zor nasıl aşılır ona kafa yorsalar daha iyi olmaz mı?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |