T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Baba' sözü dinleme, isyankâr ol!

Öyle anlaşılıyor ki "Baba"nın yine "babalarının üstünde olduğu" bir günmüş... Esiyor gürlüyor, anlat babam anlat.... "Savaş önlenemez" diye babalanmalar mı ararsınız, "Yükselen bayrak inmez" diye atıp tutmalar mı?

Gerçekten de bazı insanlar onca tecrübeye rağmen milim değişmiyor.... Hep aynı "vülgat", yani hep aynı "terane".... Doğru dürüst yöneltilen soruları yine bildiğin gibi anlamaya ve cevaplamaya devam... Fakat bu arada, kendine "büyük düşünür" havası vermeyi de unutmayacaksın... Yani sanki her şey gelip geçici, ama senin işaret ettiğin her husus bin hikmet yüklü... Ağzından çıkan sözler önem ve kalıcılık açısından incir çekirdeğini bile doldurmayacak nitelikte olsa bile, "büyük rehber" rolünü oynamaya devam... Öyle bir ülke ve dünya tasavvuru ki, dönüp dolaşıp "Küçük olsun benim olsun" (Gülay Göktürk) anlayışının bir milim ötesine geçemiyor.

"Kıbrıs'taki kavga Helenizmle, Türk Milliyetçiliğinin kavgasıdır"mış... "Bizim için Edirne neyse, Kıbrıs da odur"muş... Olsunmuş, 1950'lerde "Türkiye'nin Kıbrıs diye bir meselesi yoktur"sa da, "bayrak" artık madem ki yükseldiğine göre bir daha inmezmiş... "İlle de anlaşalım" diyenlere "Bu kadar da dişilik olmaz!"(?) demek lazım gelirmiş... "Biz", "herkes kendi yerinde kendi kindini idare etsin, bir daha birbirimize karışmayalım. Çünkü, bir daha karışmak kan demektir" diyormuşuz...

Yani "kulesi"nden dışarıya bir adım atmamaya neredeyse yeminli bir "Baba"yla karşı karşıyayız...

"Baba"da akıl çok; yeter ki talep olsun... Hangi meselenin aydınlığa kavuşturulmasını istiyorsunuz? "Sağcılık", Kur'an'dan bazı ayetlerin tefsiri, "iktidar olmak-muktedir olmak" sorunsalı (bu konuda özellikle mütehassıs), 28 Şubat'ın mâna ve ehemmiyeti, "Devlet nedir?" sorusunun açıklanması, "resmi ideoloji" meselesi, canınız ne isterse...

"Adam, orucunu da tutuyor, namazını da kılıyor, hacca da gidiyor, bayramını da yapıyor, her şeyini yapıyor. Hiç bunda bir şey yok. Ama bunu eğer devletin hayatında uygulamaya kalkarsanız, birtakım şeyler patlak verirse, o koruma hissi yeniden devletten başlayarak, halkın birçok kesiminde ortaya çıkar" diyor. Sanırsınız ki, ortalık "devlet"e oruç tutturup, namaz kıldırıp, Hacca yollayıp, bayram yaptırmak isteyen insanlardan geçilmiyor! Ve hemen arkasından, aslında hiçbir şey demeyen şu "dolu" cümleler: "Türkiye rahattır bu konuda. Rahatsız olanlar vardır. Ama büyük kitleler rahattır."(!) Ne demekse!

Serdar Arseven'in izlenimleri özellikle önemliydi. Arseven, yoruma geçmeden önce "Baba"nın şu sözlerini aktarmış: "Müslümanlık hem dünyayı hem de âhireti tanzim etmiştir. Hırıstiyanlık ise sadece âhireti tanzim etmiştir! Mâide Sûresi'nin kırk ikinci ayetinden kırk sekizinci ayetine kadar 'Allah'ın emriyle haraket etmeyen kâfirdir, zâlimdir' diye arka arkaya yazılı. Ceza nasıl olacak, borç nasıl olacak, kadın hakları nasıl olacak, hepsi tanzim edilmiş."

Arseven, "Baba"nın bu sözlerini şöyle değerlendirmiş: "Hırıstiyanlığın sadece âhireti tanzim ettiğine ilişkin 'yanlış değerlendirme'den yola çıkan Demirel, Türkiye'deki antidemokratik uygulamalara da mazeret üretmiş oluyor. Şöyle bir 'zımni mesaj' çıkıyor ortaya: - Batı rahat, zira onların dinlerinde dünyevi talep yok. İslam ise âhiretin yanı sıra dünyayla da ilgilendiği için devletin sınırlamalar getirmesi tabiidir, hatta zarurudir!.."

Arseven çok haklı; "lim"" diye kapısına varılan bir kimseden bu derece harcıâlem bir yorum dinlemek gerçekten de çok şaşırtıcı. "Laik kesim"in yıllardır dilinden düşmeyen bu harcıâlem yorumu dinlemek için "kule"ye gitmeye ne gerek var? Açarsın sıcacık evinde Cumhuriyet'i ve okursun Demirtaş Ceyhun'un yeni başlayan yazı dizisini olur biter! Ben Arseven'in yerinde olsaydım, "Baba"nın içinde içinden çıkılmaz "antinomiler" barındıran bu sözlerinden sonra şu cümleyi de eklerdim: "Baba'ya göre seçim aziz milletimizindir... Ya sadece âhireti tanzim eden Hırıstiyanlık ve dolayısıyla demokrasi, laiklik; ya da "ahiret gibi bu dünyayı da tanzim etmek isteyen ve dolayısıyla demokrasi ve laiklikle bağdaşmayan Müslümanlık ve 'karanlık çağ'? Seçim aziz milletimizindir!"

Son olarak, cevaplaması ricasıyla "Baba"ya mutlaka yöneltilmesi gereken (bu soruyu mesela heyetin en genç üyesi pekâla sorabilirdi) ama ne yazık ki unutulan bir soruyu da biz hatırlatalım: Bugünden baktığımızda, "Verdimse verdim, ne olmuş yani!" açıklamanızın felsefi / tarihsel yorumunu yapar mısınız?


3 Şubat 2003
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED