|
|
Avukat Numan Güzey güreşin seçkin sevdalısı
Milli Sporumuz güreş, giderek gazete sayfalarından düşüyor. Başlıbaşına sanayii haline gelen "futbol"un ağırlığı diger yarışma dallarını sildi-süpürdü. Fakat geleneklerine bağlı ülkelerde durum böyle değil. Sözün gelişi Japonya'da tv yayınlarında ve günlük gazetelerde "Sumo" güreşi daima başköşede yer alıyor. Japonlar'ın bir sözü var: "Milletler törelerini yaşatabildikleri sürece yaşar" şeklinde. İnsan ömrü gibi elbette milletlerin de bir ömrü var. Tarih sayfalarında bunu görüyoruz. Kurtdereli Mehmed'in şöyle dediğini biliyorum: "Pehlivanı ana doğurur." Bana da güreşi hem anam hem babam sevdirdi. Anadolumuzun pekçok yöresinde hala güreş, ibadet edermişcesine izlenir. Yağlı, karakucak kapışmaları mı yapılacak, meydan "ip"le çevrilir. Hiç kimse bu "ip"in arkasında oturmaz, gider biletini alır, kızgın güneş altında bazan sekiz, bazan on saat, kozların paylaşılmasını takip eder. Güreşçilerimiz kendilerine "pir" olarak Hazreti Hamza'yı seçmişlerdir. Pehlivanlığın dini motiflerle süslü olması olağanüstü zenginliğini gösterir. Japonlar'ın Sumo'ları da onların inançları olan "Şinto" dini akideleriyle doludur. Osmanlı Orduları'nda daima "Pehlivan Bölükleri" vardı, ağır silahları taşırlardı. Bunun bilincinde olan ve bu kültürümüzün yaşaması için gayret sarfeden pekçok kişi tanıdım. Mesela Vehbi Koç mesela Simtel Güreş Kulübü'nü kuran ve geçen yıl hayata veda eden Ümit Özkan, herikisi de önemli işadamıydı ve Milli Sporumuza daima kol-kanat gererlerdi. Akıp-geçen zaman içersinde elle tutulabilen nadir şeylerden biri spor yarışmalarındaki "zaman"dır. Üçyüzyıl önce 30 senede yapılabilen gezinin benzerini günümüzde çok çok beş saatte gerçekleştirmek mümkün. Fakat güreşte, futbolda, diger spor yarışmalarında belirlenen saat ya da dakikalar geçmek bilmez. Futbolda son dakikalar bazan öyle olur ki, helecandan aramızdan ayrılanlar olmuştur. Buna "fücceten ölüm!" denir. Beş dakikalık bir güreş kapışmasının beş asır gibi geldiği çok olmuştur. Zamanın elde tutulması, yaşanması spor yarışmalarını sanayiileştirdi. Sadece Vehbi Koç, Ümit Özkan mı? Hayır! Güreşe gönülden vurgun öyle kişilerle tanıştım ki, burada adlarını saymakla bitiremem. Bunlardan biri Numan Güzey'dir. Kendisini tanıdığımda Tünel'de tezgah açıp "diş macunu" satıyordu. Büyüdü, iki fakülte bitirdi, hem de en yüksek dereceden, sonra avukat oldu. Bu Konya Bozkır doğumlu, ekmeğini taştan çıkartan, güreş için adeta canını verecek derecede sevgi dolu olan dostu, Dünya, Olimpiyad, Avrupa Şampiyonaları'nda İngiliz, Fransız, Macar, Rumen, Arap, İranlı pehlivanlarla konuşurken hep görürüm. Bu dilleri de çok iyi bilir. Başkan Erdoğan'la birlikte fotoğrafını gazetelerde gördüğümde bunları hatırladım. Kulakları çınlasın!.. MUHARREM CANDAŞ
Üniversite diplomalı ilk şampiyonumuz Muharrem Candaş'tı. Stockholm'de Dünya Şampiyonu (1950) oldu. İsmail Habib Sevük, yaşadığı dönemin bir numaralı güreş savunucusuydu, milletvekilliği de yaptı. Avukat Levent Erdoğan, Karamürsel'de Yağlı Güreş Kulübü kurdu. Avukat Numan Güzey, mesaisinin önemli bölümünü güreş sporuna ayıran altın kalpli sporseverlerdendir. Devlet Başkanlarımız da Milli Sporumuza büyük önem verdiler. Dünyanın en önemli şampiyonları Polis, Harp Akademileri'nde, üniversitelerde yetişti. Ne yazık ki pekçok ülkede olduğu gibi saydığım bu fikir yuvalarımızda bırakalım güreşi, diger sporlara da nedense fazla yer verilmiyor. Avukat Numan Güzey gibi Avukat Remzi Aydın da güreşe vurgundur. Her ikisi de Güreş Federasyonu Hukuk Kurulu'nda çalışıyorlar. Kültürümüzün bir parçası olan Milli Spor adını taşıyan güreşin yayın organlarında daha fazla yer alması, "Milletler kültürlerini yaşatabildikleri sürece yaşadıklarına göre" hepimizin arzusu olmalı...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |