AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Küldeki kıvılcım

Gazete kağıdının o kendine has kokusunu kalemimle birlikte kadife kaplı çıkına atıp bodrumdaki sandığa bırakalı iki sene oldu. İki sene boyunca yazmak isteyip de yazamadığımdan dolayı beyin hücrelerimin paslı köşelerine hapis olmuş o kadar çok duygu ve düşünce var ki şu anda gözlerimin önünden geçen. Hepsi de bu apansız hürriyetin coşkulu sarhoşluğu içinde kendini öne atıyor dikkatimi çekmek için. Nereden nasıl başlayacağımı bilemiyorum.

Bundan sonra Salı ve Çarşamba günleri yeniden bu sayfada, karşınızda, zihnimi, düşüncelerimi ve tahminlerimi, duygularımın ince çizgileriyle süsleyerek sizlere açacağım. Ekonomiden bahsedecek, politikaları yorumlayacak, (kişilere dokunmadan) gelişmeleri takip edeceğiz. Bir gün piyasa hazretlerini misafir edecek, kamu düzenini bozmadan tüm tekellere dokunduracağız. Ertesi gün, ekonomi politikalarını davet edecek, bürokrasiden dem vuracağız. Faizler, endeksler, enflasyon, büyüme ve döviz, masadaki çerezlerimiz olacak. Türkiye'de siyaseti meze etmeden ekonomiyi hazmedemeyeceğimiz için zaman zaman deplasmanda da oynayacak, ABD'ye kızacak, Irak'a ağlayacağız. Köprünün altından çok sular akmışa benziyor, bir düşelim yola bakalım Hak ne çıkara karşımıza.

....

Türkiye bugün, kalemimi masaya koyup yazmaya ara verdiğim günden çok daha farklı bir noktada. O dönemin şartlarında kurulmuş olan liberal söylem, İslami diyebileceğimiz hassasiyeti barındıran insanları, farklı hassasiyetleri önemseyenlerle beraber bir koalisyon çatısı altında bir araya getirmiş, böylece ülkenin mayasından bir türlü silinip atılamayan dini bilince belli bir meşruiyet zemini kazandırmış, ancak bunu yaparken de sistemin hazmedemediği bazı hususların törpülenmesine çalışmıştı. Bu koalisyon çatısı bugün çözülmüş gözükmektedir. ABD'nin "emperyalist" olarak algılanan son harekatı, henüz hiçbir tarafın hazmedemediği çok farklı bir koalisyona sebep olmuş gözüküyor. "Yankee Go Home" sloganı altında birleşen eski tüfek solcularla mütedeyyin kitlenin oluşturduğu bu yeni cephe karşısında, ilginçtir bir araya geleceğini asla tahayyül edemediğimiz, derin devletçilerle liberallerin koalisyonunu görmekteyiz. Bu karşılaşmada etrafta uçuşan "statükocu", "bağnaz", "satılmış", "mandacı" gibi yakıştırmaların kimi hedef aldığını artık takip edemez olduk. Muhafazakar kimdir, radikal kim anlamak mümkün değil artık. Bunu bir kenara not ettik. Bu değişimi iyi yakalamamız lazım.

Bu arada iktidar da değişmiş bu ülkede; pencereler açılmış, havalandırılmış her taraf. 28 Şubat'ın gölgesinde yetişen bizim gibi yorumcuların alışık olmadığı bir oksijen oranına sahip bugünün entelektüel iklimi. Ciğerlerimi yakmıyor değil bu hava değişikliği. İktidarın muktedirliğini yeniden mercek altına yatıran bir kısım yorumcunun aksine, Türkiye sathına yayılan görünürdeki yalpalanmaları, değişimi zorlayan dinamiklerin öncü sarsıntıları olarak yorumlama gibi zaafımın olduğunu şimdiden itiraf etmeliyim. Avrupa Birliği, Kıbrıs, vergi barışı, tezkere ve benzeri konulardaki gelişmeleri, bu dinamiklerden hareketle değerlendirme gibi bir takıntımın oluştuğunu baştan paylaşmak isterim sizlerle. Bu değişimin dinamiklerini de iyi yakalamamız lazım.

Güneydeki komşumuz, sözüm ona yıllardır destekçimiz, hamimiz, müttefikimiz, ila ahir, olan ABD'nin istilasına uğramış ben burada yokken. Bir tarafta, koalisyona katılmamakla Türkiye'nin çok şey yitirdiğini, bölgedeki yeni yapılanmada artık söz sahibi olamadığımızı, gelişmelerin Türkiye için artık tehdit oluşturduğunu, ülkenin "alî menfaatlerine" aykırı olduğunu, "ahmaklığımız" yüzünden yıllardır bizi kanatları altında muhafaza eden ABD'nin dostluğunu kaybetmiş olduğumuzu ileri sürenler kalem oynatıyor. ABD'nin her halükarda Türkiye'ye muhtaç olduğunu, bu savaşın BM tarafından onanmadığını, tamamen ABD'nin kendi menfaatleri icabı yapıldığını, zulme iştirak edilmemesi gerektiğini, ABD'nin Irak bataklığında gömüleceğini, başarsa bile Türkiye'ye zaten zırnık koklatmayacağını iddia edenler, direnmeye çalışıyor her gün TV ekranları ve gazete köşelerinden başlatılan bu taarruza. Bağdat'ın düşmesiyle birlikte, koalisyona dahil olmak isteyenlerin "reel politik" seslerinin, savaş karşıtlarının hayal kırıklığı içinde titreyen seslerini bastırdığı şu ortamda, daha baştan kaybedenlerin safına katılmak ve küllerden parlayacak kıvılcımı ateşlemek için burada olduğumun da altını çizmeliyim. Kırmızı çizgiler değişecek diyorlar. Varsın değişsin, bu değişimi okuyabiliyor ve kendimizde değişimi değiştirecek gücü görüyorsak, ne gam.


15 Nisan 2003
Salı
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED