AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Başarının anahtarı

Tanzimattan bu yana memleketin kurtuluşu için formül arayanlar şu noktada birleşmiştir: Avrupa'nın bikr-i fikri (yenilikçi düüncesi, ilmi, fenni) ile Asya'nın akl-ı pîrânesini (bilgeliğini, tecrübesini) birleştirmek.

Burada bir "sentez" teklifi var.

Başarının anahtarı aranırken Fatih Terim'in Galatasaray'da yaptıkları her zaman için geriye dönüp incelenmeye değer.

Bu tecrübe neye dayanıyordu.

Bir bakıma yukarıdaki formülün kendi şartlarında yeniden üretilmesine.

Nasıl mı? Şöyle: Fatih Hoca takıma bir iskelet, bir temel, bir omurga oluşturmak üzere birbirlerini tanıyan, aynı dili kullanan ve bu sebeple anlaşmaları kolay olan; aynı ülke ve ekolden gelen dört adam aldı. Hagi, Popescu, Filipescu ve Adrian. Bunlar tecrübeli, ismi-cismi belli futbolculardı. Bunlara aynı karakterde (tecrübeli) bir de Taffarel'i ekleyin. Öte yandan gençleri getirdi: Emre, Okan, Ümit, Küçük Hakan v.b.

Böylece helva yapılacak unsurlar biraraya getirilmiş oluyordu. Yani yeni bir sentez. Tam bu noktada hocanın kimya bilgisi devreye giriyor. Neyi nasıl kullanacak. Hangi unsurdan ne zaman kaç ölçek alacak?

Elbette ki hiçbir mekanizma kendi kendine işlemez. Ona ilk hareketi verecek bir muharrik unsur gerekmektedir. Ve bu kurulu saatin bir sisteme ihtiyacı vardır.

Takımın başındaki hoca ne işe yarar; diye sorulduğunda yukarıdaki tarif ettiğimiz hayat iksirinin formülünü bulmaya yarar diyebiliriz.

Başarının anahtarını arayanlar eldeki unsurlardan yeni bir sentez yapmak istiyorlarsa bu formülü mutlaka bulmalıdır.

Ve şurası hiç akıldan çıkarılmasın:

Hazır formül yoktur.

Bu hastalığın ilacı eczanede satılmaz.

İlaç usta hekim tarafından bizzat karılacak, bizzat (teşbihte hata olmaz) icat edilecektir. Hani ne derler: Amerikayı yeniden keşfe lüzum yoktur. Bu hüküm konumuz için yalın kat ve geçersiz bir hükümdür. Biz tersini söylüyoruz. Amerika her yeni kuruluş için kendi şartları içinde yeniden keşfedilecektir. Her usta kaptan gemisini Amerika'ya ayrı bir rota çizerek götürebilir.

Nitekim Fatih Hoca'dan sonra takımın başına gelen Lucescu ayrı bir formül bulmuş, ayrı bir yol izlemiş (Bu sebeple sayısız tenkide uğramış) ancak sezon sonunda takımı hedefe ulaştırmıştır.

Bu sezon lige renk getiren Gençlerbirliği futbol tutkunlarına Beşiktaş ile oynadığı kupa maçı gibi zevkli bir doksan dakikayı da Kadıköy de yaşattı.

Fenerbahçe'nin onur savaşı gençlerin omuzu üzerine yıkılmıştı. Gençler dişi-tırnağa geçirerek bu yükü taşıdı ve galibiyeti uzatmalarda kaybetti.

Fenerbahçe'nin puan sıralamasındaki yeri, Oğuz Çetin'in ayrılışı, alınan kötü sonuçlar, bardaktan boşanır gibi yağan yağmur taraftarı engellememiş, trübünler dolmuştu. Bu taraftar ve bu gençler Yönetim'e ve Yönetimin seçeceği hocaya bir ışık yakıyor, bir yön gösteriyor.

Bakalım yeni gelen hoca bu ışığı farkedebilecek mi? Bir formül bulabilecek mi?


15 Nisan 2003
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED