|
|
Cevabını kimsenin bilemediği soru
Amerika'nın Irak'a müdahalesi Türk dış politikasına ilişkin bütün paradigmaları da gün yüzüne çıkardı. Kimi sağlam, kimi kırık-dökük bu geleneksel politik argüman ve önceliklerin Türkiye'yi bulunduğu coğrafyada daha ne kadar güvende kılabileceği tartışma konusu haline geldi. En az bunun kadar önemli olan bir başka konu da bazı ülkeler hatta gruplar bölgede avantaj kazanırken Türkiye'nin yine geleneksel "kazanmasan da kaybetme politikası" sonucu yerinde saymasıdır. Irak'ta Amerika ile birlikte İngiltere, İsrail ve Kürt gruplar pozisyon kazanırken Türkiye mevcudu korusa bile pozisyonunu geriletmiş olacaktır. Zira, mevcudu korumak herkes aynı şeyi yaparsa anlamlıdır. Savaş işte bu temel politik unsurların sorgulanması ihtiyacının artık ertelenemez olduğunu ortaya koyuyor. Ancak, mevcut politikanın yenilenmesinin yolu kesinlikle tümüyle agresif bir yeni yol çizmekten de geçmiyor. Kürt devleti konusu bu durum için bulunmaz bir örnektir...
Korku ve endişe
Politika çok net. Türkiye, Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına karşıdır. Hatta, Kürtler'in federatif ya da özerk ya da otonom bir yapıya ulaşmasına da karşıdır. Peki, Türkiye buna neden karşıdır? Sorunun kesin, net ve anlaşılır bir cevabı bulunmamaktadır. Sadece, herkesin zihninde böyle bir oluşumun Türkiye'nin Güneydoğu'sundaki Kürt nüfus için cazibe merkezi olacağı ve istikbalde de sınırın öte yakasıyla birleşme potansiyelinin aktif hale gelebileceği endişesi yatıyor. Rasyonel bir cevap yoktur. Ortada sadece, Türkiye'yi kolaylıkla kışkırtabilecek, endişelendirebilecek ve kızdıracak bir korku vardır. "Kürt devleti" deyiminin bizi ne kadar telaşlandırdığı Irak işgali öncesinde görüldü, şimdi de görülmektedir. Kerkük'te Türk bayrağı yakan iki çapulcu bile Türkiye'de gündem oluşturabilmekte, Başbakan'dan muhalefet liderine kadar herkesin söylemine oturabilmektedir. Kürt devleti bizim, böylesine kolay provoke edilebilen bir yumuşak karnımızdır. Amerika da bunu çok iyi bildiğinden, koskoca bir Irak işgalini bizim için Peşmerge sorununa indirgemeyi başarmış ve "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar!" politik hedefleri olan bir ülkeyi bölgedeki Kürt gruplarla eşitlemeyi başarmıştır. Tabloya, sahte bir Türkmen katliamı endişesi de eklenince Türkiye'nin başka bir politik hareket alanı kalmamıştır. Barzani, ortadaki eşitliği açıkça dile getirmektedir: "Türkiye'nin Kuzey Irak'a müdahale etmemesi karşılığında Musul ve Kerkük'e girmeme konusunda Amerikalılar'a söz verdik."
Bir kez aksi düşünülse...
İkisi de Türkiye pasaportu taşıyan Barzani ve Talabani'nin Türkiye ile ilişkileri bugün son derece mesafelidir. Yıllardır Ankara'ya gelip giden, birçok ihtiyaçlarını buradan temin eden iki Kürt lider de Ankara tarafından güvenilmez, çıkarcı hatta yalancı olarak görülmektedir. Nasıl tanımlandıklarının farkındadırlar ve aynı şekilde onlar da Ankara'ya karşı müthiş bir güvensizlik duymaktadırlar. Bu tablonun akla getireceği soru şudur: Neden, bu kadar yakın temas imkanımız olan ve çıkarları bize bağlı iki liderin, Türkiye'ye bağımlılığı bir türlü temin edilememiştir? Yıllardır bunun için onlarca kez zemin ve fırsat doğmuş olmasına rağmen Barzani ve Talabani'nin hâlâ neden Türkiye'nin düşmanı kategorisinde bulundukları, üzerinde düşünülmesi gereken bir sorundur. Düşünülmelidir çünkü, bu düşmanlık onlardan çok bize zarar vermektedir. Oysa, bir kez olsun; Irak'ta Türkiye'nin güdümünde ve denetiminde bir Kürt devleti ya da otonomisi kurulabileceği akıl edilebilseydi tablo bugünkünden çok farklı olacaktı. O "pazarlık gücü" denilen şey Türkiye lehine artmış olacak, Kürtler İngilizler'in, Amerikalılar'ın ya da İsrailliler'in değil, aynı dini ve tarihi bağları paylaştıkları Türkiye'nin safında olacaklardı. Bunu aklımızdan bile geçirmedik ve cevabını dürüstçe vermediğimiz soruların gölgesinde büyük devlet olmayı hayal edip durduk. Irak'tan sonra şimdi sırada Suriye görünüyor. Amerika muhtemelen, bizi orada da Beşşar'ın babası Hafız Esad'ın Hatay'ı içine alan hayal mahsulü haritaları göstererek bloke edecek. Nasıl olsa, bizde o korku da var!
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |