Geçen hafta içerisinde bir gün, Irak savaşının en kızgın günlerinde, ABD savunma bakanı Donald Rumsfeld'in düzenlediği basın toplantısında söylediklerini aktarmak için Oval Ofis'e giren bir danışman, George W. Bush'a, "Savunma bakanınız Suriye'yi tehdit etti" demiş. New York Times, ABD başkanı Bush'un, danışmanın bu cümlesine, masadan başını kaldırıp "İyi" demekle yetindiğini yazıyor... Bu tek sözcüklük tepkiden sonra işine devam etmiş Bush...

Savaş sonrası ilk pazar günü, Bush'un kendisi de kameralar önünde Suriye'yi tehdit eden bir konuşma yaptı. Washington'da ipleri elinde tutan şahin ekibin üyeleri, ABD başkanının o konuşmasını dinlerken, "İyi" demekle mi yetinmişlerdir?

Dünyayı altüst ederek kendi 'dünyayı fetih' planlarını hayata geçirmek üzere yola çıkan 'savaş lobisi', Irak'ı dize getirdikten sonra daha da coştu. Kimi, Irak'a savaşın gerçek sebeplerini hatırlayarak, "Hedefte Yaser Arafat ve Filistin var" açıklamasını yapıyor; kimi Bush'un bir yıl önce ilân ettiği 'şer ekseni' içinde yer alan ülkelerin adlarını anıyor... Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmamış bir savaşı dünyaya kabul ettirmiş olmanın verdiği güvenle, Washington, istediği hedefe saldırabilecek durumda. Irak savaşının az zâyiatla bitmesi ve Bağdat'ta fazla bir direnişle karşılaşılmaması, Amerikan silâhlı kuvvetlerinin de iştahını kabartmışa benziyor...

Bugüne kadar meydana gelen gelişmeler her şeyin kitabına uygun gittiğinin işareti. 1992 yılında Baba Bush'un başkanlıktan ayrılmak zorunda kalmasıyla yarıda kalan bir proje, 12 yıl aradan sonra, bölüm bölüm uygulamaya konuldu. 2000 yılı öncesinde, Bill Clinton'a da dikkate alması için baskılar yapılan bir proje bu. 2000 başkanlık seçimleri öncesinde, şimdiki yönetimde kilit noktaları işgal eden 'savaş lobisi' üyelerinin rapor haline getirdiği proje, ABD'yi bir 'cihan imparatorluğu' gibi yeniden dizayn etmeyi amaçlıyor.

Projenin ilk adımı, 11 Eylül uğursuz eylemlerinin sağladığı bahaneyle, Afganistan'da atıldı. Afganistan'ın asıl hedef olmadığı açık: ABD desteğiyle oluşan Karzai yönetimi ülkenin bütününde kanun hâkimiyeti kuramadı, ama ABD ve müttefiklerinin buna aldırdığı yok. Önemli olan, Afganistan ve etrafında kurulan Amerikan üsleri... Irak ise daha önemli bir hedef Washington için; orada sağlanan askerî üstünlüğü devamlı kılmak için ülkenin bütün direnç unsurları teker teker kırılıyor. Iraklıların onurlarıyla oynamanın, devletin kurumsal yapılarının yok edilmesinin başka bir anlamı yok...

Irak'ta elde edilen sonuç, henüz yapısal düzenlemeler gerçekleştirilmemiş olsa bile, şahinlerin başka hedeflere uzanmalarına engel teşkil etmiyor. Tam tersine, 2000 tarihli proje, 'eş zamanlı' ikiden fazla savaşın yürütülebilebileceği felsefesi üzerine oturuyor. Henüz birinde sonuç alamamışken ikinci, üçüncü, dördüncü ülkelere tehditler savurma o felsefe yüzünden... Washington, istediği sonucu almak için bir ülkeye sadece 'tehdit' yöneltmenin yeteceği bir ortam oluşturmanın peşinde.

Tehdit edilmek için bir ülkenin elinde kitle imha silâhları bulunması gerekmiyor; Saddam'ın elinde o silâhlardan yoktu, olsaydı da kullanmaya cesaret edemezdi. Filistin-İsrail ihtilâfında ezilen tarafın lideri Yaser Arafat ve kendisinden istenenleri büyük çapta yerine getirdiğine de kuşku yok. Suriye'de Beşşar Esad yönetimi Batı ile iyi ilişkiler peşinde; İran ise yıllardan beri 'uyumlu' bir ülke olduğunu kabul ettirmeye çalışıyor.

Irak'a savaş açma gerekçeleri doğru çıkmayan ABD, şimdi de, aleyhinde hiçbir gerekçeye sahip olmadığı başka ülkeleri tehdit ediyor... Dünyanın gelinen bu noktada sergilediği sessizlik ise gerçekten ürkütücü... Savaş lobisinin, Irak'tan sonra sıraya soktuklarıyla işi bittiğinde, dikkatini başka ülkelere çevireceğini düşünen pek yok...

Bu kadar çaresizlik çok fazla.

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

AboneFormu

MesajFormu