AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Tarihin yeniden başlaması

"Bush doktrini"nin ihtiva ettiği "liberal uygarlık" değerlerinin küresel çapta ihracı esasını öngören "ideolojik boyut" Fukuyama'nın "Son İnsan - Tarihin sonu" makalesinde işlediği iddiaya dayanır. Der ki Fukuyama:

"Tarihin sonuna yaklaştık mı gerçekten? Başka bir deyişle, insan yaşamında modern liberalizm bağlamında çözümlenemeyecek ve başka bir alternatif siyasal-ekonomik yapı tarafından çözümlenebilecek birtakım temel çelişkilerin varlığından söz edilebilir mi?"

İşte buradan Bush ve çevresi, tarihin sonuna geldiğimiz, liberal uygarlığın insanoğlunun ulaşacağı son uygarlık merhalesi olduğu ve buna asla karşı çıkılamayacağı, karşı çıkanların da düşman addedileceği değerlendirmesini ve "liberal uygarlık" adına gerektiğinde sıcak savaşı göze alan küresel çapta bir misyonerliğe soyunma "vazifesini çıkarır!" Değil mi ki Fukuyama, "Dünya tarihe gömülenler ve tarih sonrasında yaşayanlar olarak ikiye ayrılacak"tı. Öyleyse liberal uygarlık adına bu defin işlemini neden Bush ve adamları yapmasındı?! Nitekim o işe soyundular.

Oysa "modern liberalizm" adına küresel çapta savaşa soyunanlar, Fukuyama'yı biraz dikkatlice okusalardı orada "liberal tüketim toplumlarındaki manevi ve kişilik boşluğuyla birlikte gelen mutsuzluğun geniş bir biçimde kendisini gösterdiği" tesbitini görürler ve daha ötede şu ilginç satırlara rastlarlardı:

"Çağdaş liberalizm, güzel bir yaşamın doğası konusunda bir anlaşmaya varmayı bile başaramayan, tarihsel olarak dini açıdan zayıf bir temele dayanan ve hatta asgari düzeyde bile barış ve istikrarın ön koşullarını sağlayamayan bir yapılanmanın sonucudur."

Fukuyama, makalesinin sonunda bizzat kendine ait olan "Tarihin sonu" tezini de sorgular. Der ki:

Tarihin sonrası dönemde sanata da felsefeye de yer ve gerek olmayacak. Sadece insanlık tarihinin ürünlerinin sergilendiği müzelerle ve onların bakımlarıyla ilgilenilecek. Kendimde ve çevremdeki pekçok kişide tarihin varolduğu zamanlara yeniden dönülmesi için güçlü bir nostaljinin boy verdiğini sezinliyorum. Avrupa'da yaratılan uygarlık konusunda son derece çelişik ve karışık duygulara sahibim. Belki de tarihin sonunda, yüzyıllarca sürebilecek bir can sıkıntısı olasılığı, gelecekte tarihin bir kez daha yeniden başlamasına önayak olacak.

Fukuyama "tarih yeniden başlayabilir" diyor ve pek-çok kişi ile birlikte kendisinin de insan tarafının bu arayışta olduğunu hissettiriyor.

Fukuyama belki de asıl burada haklı. Belki de gene kendisinin söylediği gibi "daha çok tüketme arzusu" da tükenecek ve "liberal tüketim toplumlarında ortaya çıkan manevi ve kişilik boşluğuyla birlikte gelen mutsuzluk" tarihin motoru olacak, insanlığı yeni dönüşümlere götürecek...

Belki de dünya başkentlerinde, Amerika'nın vurduğu ülkelerle hiçbir ilişkileri olmamasına rağmen Amerika'yı ve savaşı protesto için ayaklanan insanlar, böyle bir insani refleksle harekete geçmektedirler ve "liberal uygarlığın" savaşla gün yüzüne çıkan saldırgan hüviyetine isyan etmektedirler.

-İnsanlar küresel çapta yaşanan adeletsizliği görüyor.

-Dünya zenginliğinin hep bir alana aktığını ve onların bugün de savaşlarla kontrol edilmek istendiğini görüyor.

-Uyuşturucunun, alkolün, intiharın, şiddetin modern liberal tüketim toplumlarında çığ gibi büyüdüğünü görüyor.

-Cinsellik savrulmasının ortaya çıkardığı aile çöküşünü, bununla birlikte küçük yaşta istismarları, yaşlılarda salgınlaşan intiharları görüyor.

-Benmerkezci bir çığırın, gittikçe insanı insana karşı daha sorumsuz kıldığını görüyor.

"Küresel isyan"da derinden derine, bu gidişe bir başkaldırının olduğunu ve daha derinde bir "insanlık arayışı"nın dile getirildiğini düşünmek neden mümkün olmasın!

Liberal uygarlık, insan doğası diye bir şeyi gündemine almıyor.

Liberal uygarlık insanın Yaratıcısı ile ilişkisi gibi, insanın varoluşundan bu yana gündeminde bulunan bir vakıayı önemsemiyor. Fukuyama "manevi ve kişilik boşluğuyla birlikte gelen mutsuzluk" diye bir şeye ulaşmış ama, sanki buradan çok çabuk geçmiş ve bunun nereden kaynaklandığı sorusu üzerinde yeterince durmamış. Oysa belki bugünün liberal tüketim toplumlarının ana meselesi bu: Hayatın anlamını bulamamak... Hayata anlam verecek bir değer üretememek. Ve ondan kaynaklanan savruluşlar... Buradan insani anlamda küresel bunalım çıkıyor.

Şunu söylemek neden yanlış olsun:

Bugün küresel çapta bir değer bunalımı yaşanıyor, bu bir ruhi açlık doğuruyor ve bunun temelinde insanın Yaratıcısı ile ilişkilerini sağlıklı düzenleyememesi yatıyor.

Neredeyse Bush'un tanrılığa soyunduğu bir dönemi yaşıyor dünya... Kendisini güçlü hissedenin Fir'avnlığa soyunduğu bir dünya... Dün Stalin'di, Hitler'di, bugün Bush, Şaron...

Yaratıcı, tam da bu Fir'avnlaşmayı önlemek için göndermişti dinlerini ve elçilerini...

Çünkü Fir'avnlaşma, geride kalan insanlar için köleleşme demekti.

İnsanı özgür yaratmıştı Yaratan, ve onun özündeki güzellik, özgür kalarak büyüyecekti... Firavunlar ve Bush'lar insan özgürlüğünü ortadan kaldıran pranga üreticileri idi.

Şu kesin ki böyle kalamaz insanoğlu.

Bu insanın doğasına aykırı. İnsan bunalır ve isyan eder bu sürece.

Bana göre tüm bu insani isyanların arayış ufkunda Yaratıcı ile yeniden iletişim kurma çabası var. Bir yeni dünya düzeni tutkusu var. "Allah'ın özgür yarattığı insanı kim köleleştirecek!"

Yaratıcı, insanla iletişimini İslam'la kurdu...

Bütün peygamberler İslam'ı getirdi insanoğluna....

İslam, Hazreti Muhammed (s.a.)'in tebliğ ettiği dinin has - özel" ismi değil sadece... Bütün ilahi çağrılar özde İslam diye nitelenir. Hazreti İbrahim'in, Hazreti İsa'nın, Hazreti Musa'nın çağrısı da İslam'dı.

İslam insan yaşadıkça yaşayacak ve insanı bekleyecek. Birileri çıkıp İslam'la insanın arayışını buluşturacak.

Saddam'ın yenilgisini İslam'ın yenilgisi gibi algılayıp üzülenler var.

Müslümanlar üzgün görünüyor.

Oysa buna gerek yok. Bush'u da kurtaracak bir çağrı lazım bugün.

Hazreti Muhammed Bizans Kralı'na "İslam ol kurtul" çağrısını göndermişti. Belki de bunu anlamak gerekiyor bugün, İslam-dünya ilişkisini değerlendirirken... Hazreti Peygamber'e ne kadar benziyor İslamımız ve ne kadar yürek bütünlüğü ile inanıyoruz İslam'ın gerçek bir kurtuluş olduğuna...

Bush'a "İslam ol kurtul" mesajı çekecek bir itmi'nana ulaştığı zaman Müslümanlar, yüreklerinde hiçbir üzüntü kalmayacak. Tarih her zaman yeniden başlayabilir.


15 Nisan 2003
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED