|
|
Bölgeyi İsrail'den 'okumak'
Irak'ın yüz ölçümü ve nüfusu Filistin'den büyük. Irak'ı işgal eden Amerika bir küresel güç. Filistin'i işgal eden İsrail etrafı düşmanlarla çevrili küçük bir devletçik… Filistin'in cografi hacmi ve nüfusu Irak'la kıyaslanamayacak kadar önemsiz. Durum böyle olunca devasa bir ülkenin devasa düşmanı ve onun, devasa sorunlar yumağı bir bölgeye özgürlük getirme projesinin yanında Filistin sorunun konuşmak tuhaf karşılanabilir. Buna ragmen konuşulması gereken acil konular olabilir. Örneğin Amerikan dış işleri bakan yardımcısı Grossman, "kurulacak yeni Irak yönetiminin ilk işi"nin ne olduğunu bile tesbit etmiş: İsrail'i tanımak. İsrail savunma bakanı Şaul Mofaz, Amerika'nın Irak saldırısından sonra Suriye'den isteklerini içeren bir liste hazırladıklarını bildirdi. İsrailliler; Suriye'ye ültimatom anlamına gelen bu istek listesini Amerika üzerinden açıklamayı da uygun görmektelermiş. Bu durumda hemen şu soru akla geliyor: Saddam İsrail'in müttefiki olsaydı ve bir türlü bulunamayan kitle imha silahlarına sahip olsa bile Amerika'nın saldırısına hak eder miydi? Çeyrek yüzyıldır İsrail müttefiki Saddam rejimi altında inleyen Iraklılara özgürlük getirmeyi düşünebilir miydi Amerika? Tüm bunlar, geçmişe ait varsayımlar hanesine yazıp geçilemeyecek somut gerçeklikler. Çünkü bundan sonra bölgede oluşacak siyasi harita, bu sorulara verilecek muhtemel cevaplarla doğrudan ilgili bulunmaktadır. Küçük İsrail devleti, rakipsiz küresel güç durumundaki Amerika'yı adeta kendi çıkarları ve dar politikalarına kilitlemiş bulunuyor. Amerika'nın İsrail'den emir aldığını söyleyen dünya siyasetini bütüncül olarak okumakta zorlanan bakış açısı bir yana; Amerikan yönetiminde etkin siyaset yapımcıların İsrail ve Siyonizm ilişkisini göz önüne almadan da bu ülkenin Ortadoğuyu nasıl şekillendirmek istediğini okumanın mümkünü yok. Amerikan yönetimindeki, diplomatik bir dille şahinler olarak bilinen, kilit isimlerin İsrail'le olan "özel ilişkiler"i, Clinton zamanından beri yönetime kaubl ettirmek istedikleri Ortadoğu stratejinin açıklanan ana hatları belli iken bölgenin geleceğini biraz da İsrail açısından da okumamak sadece saflık olur. Özellikle ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentogon'da belirleyici noktalara gelen bu kadronun hazırladığı yeni Ortadoğunun kesinlikle İsrail'in istediği biçimde şekillenmesi öngörülmüştür. Her ne kadar Amerika'nın küresel stratejileri ile İsrail'in bölge stratejisi uyuşuyor gibi takdim edilse de ABD'nin küresel gücünü sürdürmeye yönelik yeni stratejisi ile her yönüyle marjinal bir gücün bölgeye yönelik niyetlerinin örtüşmesi tam bir çelişkidir. Amerika gibi küresel bir gücün İsrail gibi marjinal gücün çıkar alanına sıkıştırılmasının hiç bir teorik açıklaması olamaz. Ancak belli lobilerin ABD yönetimindeki etkisine bağlanabilir. Jeopolitiksizleş/tir/me Irak yerle bir edildiğine göre İsrail'i konuşma vakti gelmiştir. Önce dikkatlerden kaçan bir ayrıntıyı aktaralım. Amerikan füzeleri Irak'ı tarumar ederken İsrail de kendi yöntemlerince Filistin topraklarında güvenlik sağlamak için operasyonlar yapıyordu. Tıpkı Amerika gibi, ilk defa sivil yerleşim birimlerine karşı füze kullanması kimsenin tepkisi çekmedi. Fakat çok daha ciddi bir denemeyi bu arada gerçekleştirerek Filistin'e yönelik niyetini ortaya koydu. Bir Filistin kampını basan İsrail askerleri rutin armalarda yaptığı gibi tüm erkekleri kampın ortasına topladı. Tutuklandıklarını zanneden Filistinlileri araçlarla bindirip gecenin karanlığında yola çıkardılar. Bundan sonrası gelecek açısından dehşet verici. 3-4 km. uzaklıktaki başka bir kampa topluca nakletme işlemi sabaha karşı sürdü. Çünkü bu kısa mesafede molalar verilerek saatler süren işlemle, Filistinlilerin topluca sürülmelerinin provası yapıldı. Iraktan sonra "sıra Süriye'de mi" sorusunun bilinçli bir şekilde gündeme geldiği bir anda İsrail baklayı ağzından çıkardı. Başta Suriye olmak üzere düşman ülkelerin hizaya gelmesi isteniyordu. İsrail hükümetinin "Amerikalılara sunmayı uygun gördüğü" ayrıntılarını açıklamadığı istekler listesinden nasibini almayan ülke yok. İran'dan Suriye'ye, Lübnan'a kadar tüm ülkeler İsrail'e karşı 'sorumluluklarını' yerine getirmeliydiler; yoksa 'Amerika ne yapacağını bilir' demeye getiriyor. Tüm Ortadoğu bölgesi İsrail için adeta bir güvenlik kuşağı haline getiriliyor. Bölge ülkelerinin tümü bir anlamda jeopolitiksizleştiriliyor. Jeopolitik hesap yapma hakkı olan tek ülke kalıyor, o da İsrail. Bu 'jeopolitksizleştirme stratejisi'ne, sadece İsrail'in düşman bildiği ülkeler değil dost, hatta stratejik işbirliği yapmış bölge ülkeleri de dahil olmaktadır. Irak, İran, Lübnan, Suriye gibi İsrail'in tehdit unsuru saydığı ülkeler bir yana Türkiye, Ürdün gibi "dost" ülkelerin de jeopolitik olarak içlerinin boşaltılması öngörülmektedir. Tüm Ortadoğu bölgesini adeta bir tür 'güvenlik kuşağı' olarak boşaltmayı, edilgenleştirmeyi, birer mantar cumhuriyeti haline getirmeyi isteyen İsrail, dost ülkelere, sopa yemek istemiyorsanız benimle işbirliği yapın mesajını ABD üzerinden gönderiyor. İşgalci siyasetini sürdürmek adına, bölge ülkelerinin kaynaklarının yagmalanmasını, güçsüzleştirilmesini, ulusal onurlarının ayaklar altına alınmasını hedefleyen sinsi ve bir o kadar da tehlikeli bir strateji izliyor İsrail. İsrail dışişleri bakanın Irak saldırısının hemen ardından Türkiye'ye gelmesinin resmi gerekçeleri nasıl açıklanırsa açıklansın; bu ziyaret Suriye'ye yapılandan daha hafif olmayan bir tehdit içermektedir: Ya sev ya...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |