|
|
'Pandora'nın
kutusu' açıldı...
Ankara'da dün meydana gelen bombalama eylemi yürekleri ağızlara getirebilirdi; bereket, acemilik sonucu sadece eylemcinin hayatına mal oldu. Ancak, eylemin biçimi, Türkiye'yi karıştırma ve istikrarsızlaştırma niyetinin varlığına işaret ediyor. Daha dikkatli olunması gereken bir döneme giriyoruz. Bizi ilgilendiren coğrafya, geçen hafta, ölümcül eylemlere sahne oldu. Önce Riyad kentinde aynı anda birkaç yerde bombalar patladı; hedef Suudi Arabistan'da yaşayan yabancılardı. Eylemlerde 34 kişi hayatını kaybetti. Ardından Fas'ın turistik Kazablanka kentinde bombalama eylemi görüldü; oradaki ölü sayısı ise 50'nin üzerinde. İsrail'de de, son üç gün içerisinde dört ayrı yerde 'intihar saldırıları' meydana geldi. Ankara'da plan aşamasında kalan, eylemci dışında ölüme yol açmayan eylem de bunların üzerine geldi. Elbette her ülkenin terörü doğuran kendine özgü şartları var; Suudi Arabistan, Fas, İsrail ve Türkiye her bakımdan birbirlerinden çok farklı ülkeler. Nitekim, Suudi Arabistan'daki eylemler Üsame bin Laden'in el-Kaide örgütüne mal edildiği halde, İngiliz vatandaşlarının da işin içine karıştıkları anlaşılan İsrail'deki eylemler için adres olarak 'Hamas' örgütü gösterildi. Fas'ta yeni bir örgütten söz ediliyor. Türkiye'deki eylem, polise göre, DHKP-C'nin imzasını taşıyor... Ancak, yine de, bu eylemleri birbirine bağlayan bir ortak nokta var: ABD'nin Irak operasyonu ve ardından bir 'işgalci güç' olarak bölgeye yerleşmesi, İslâm Dünyası'nı eylemlere eskisinden daha açık hale getirdi. Yukarıdaki tabloda hiç yer almayan bir dizi öldürme vakası da işgal altındaki Irak'ta yaşanıyor. ABD ve İngiltere, savaş sonrasında 'terör eylemi' sayılabilecek olaylarda kaybedilen hayatların kaydını tutmuyor; ama bilinen orada da ölü sayısının az olmadığı... Teröre mâzeret biçmenin yanlışlığı biliniyor; o tuzağa asla düşmek niyetinde değiliz. Ancak, yine de, terörü besleyen ortamı ve şartları iyi değerlendirmek gerekiyor. Irak'a savaş, bugünleri öngörebilenler tarafından, 'Pandora'nın kutusu'nu açacak vahim bir yanlışlık olarak görülebilmişti; şimdi o kutudan etrafa saçılan şer unsurlarla baş etmek zorundayız. İslâm Dünyası'ndaki huzursuzluğun kaynağında, ABD'nin Irak'a karşı başlattığı savaşta 'meşruiyet' kaygısı gütmemesi ve 'gerekçe' olarak kullanılan 'kitle imha silâhları'nın varlığının ispat edilememesi önemli bir yer işgal ediyor. İsrail'in işgalci politikalarını sürdürmesi de terörü azdıran bir etkiye sahip. Sadece ABD'nin kendisi değil, ABD ile birlikte hareket eden ülkeler de 'hedef' halinde bugün. Bu şablona uymasa bile, Türkiye de, örtülü 'istikrarsızlaştırma' operasyonlarına muhatap edilmek isteniyor. 'Pandora'nın kutusu'nu açanlar büyük bir sorumsuzluk sergilediler. Bütün göstergeler, savaş sonrası gelişmelerin planlandığı gibi gitmediğine işaret ediyor. Onlar yüzünden dünya teröre daha açık bir hal aldı. Zararın bir yerinden dönülmesi şart; yanlışlığı daha fazla sürdürmenin bir âlemi yok çünkü... ABD, bir 'yabancı güç' olarak, bu bölgede kalıcı bir düzen kurmakta zorlanacaktır. Şimdilik sesi çıkmayanlar bile, bir süre sonra, itirazlarını daha yüksek sesle ifade etmeye başlayacaklar. Her geçen gün zorluklar ve o zorlukların kapıya dayadığı sorunlar daha da artacak. Washington'daki burunları kaf dağında mâceracı kadroyu sağduyu çizgisine getirmek herhalde kolay değil; ancak, derhal devreye girilmesi gereken günlere girdiğimiz de kesin. Bir yandan terörü sınırlarından içeri sokmamak, bir yandan da bölgeyi kana boğacak uğursuz gelişmeleri önleyebilmek için, Türkiye, daha aktif bir düzenleyici görev üstlenmelidir. Bu coğrafyanın kaderi kan ve gözyaşı olmamalı...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |