|
|
Şenol hoca ile Sergen'e bir çift lafım var
Geçen hafta milli maç öncesi morallerine dokunur diye yazmadığımız iki olayı bu haftaya ertelemiştik hatırlar mısınız? O günkü sözlerimiz Şenol Hoca ile Sergen'e idi. Şimdi kısa keseyim. Bu kadar milliyetçi ve ülke genelinde "TÜRKLÜK" kavramı üzerinde birleştirici bir kişiliğe sahip Şenol Hoca İngiltere maçı öncesi Şükrü Saraçoğlu Stadı'nı kasdederek "ANADOLU'DA HİÇ KAYBETMEDİK" diye laflar etti. Şenol Hoca bunu sürç-ü lisan kabul ediyorum, sen Anadolu-Rumeli diye ayırım yapan adam değilsin. Türk vatanının her yanı, Edirne'den Kars'a kadar ANADOLU'dur, bilesin. Sergen'e gelince; önceki hafta Chelsea galibiyetinden sonra büyük değil, kocaman laflar etti. En iyi becerdiği şeyleri sıraladı. Başta futbol vardı. El hak, zaman zaman futbolun profesörü olduğunu ispatlıyor, ona pek laf edilmez. Yüzmesi tartışılır. Bir de seksten bahsetmiş; bu tehlikeli laf. Maazallah bir hatun çıkar, gazetenin ya da TV'nin birinde yüzüne bir band çektirir "YAAA NE DİYOR BU? NE ÇABUK UNUTTU YATAKTAN KAÇTIĞINI..." filan gibilerde senaryolarla adama feleğini şaşırttırırlar haberin olsun! Beşiktaş'a bir kaleci lazım
Biliyorsunuz Beşiktaş kalecisi Cordoba bir sakatlık geçirdi, tedavi ediliyor. Lucescu hoca da fırsattan istifade yedek kalecilere oynama şansı veriyor. Buraya kadar iyi de sonrası kötü. Cordoba'nın yedeği Ramazan her yer aldığı maçta hatalar yaptı ve az da olsa eleştirildi. Ama bu fiziği güçlü, temiz ahlaklı sporcu başarısızlığını kendine dert etmiş ki geçen hafta Romanya'da bir sinir krizi geçirip soyunma odasında arkadaşlarına saldırmış. Gerçek şu ki Beşiktaş kalesi, Ramazan'a birkaç boy büyük geliyor. Kaleciler zamanla olgunlaşarak yetişmez, KALECİ DOĞAR! Cihat Arman, Turgay Şeren, Varol Ürkmez, Özcan Arkoç, Ali Artuner gibi dev isimler 15-16 yaşlarında iken takımlarının kalelerine geçtiler ve müstesna yıldızlar oldular. Sözün özü bir Dünya Kulübü olma yolundaki Beşiktaş'ın acilen gepgenç yeni bir CORDOBA bulması gerek. Benden söylemesi... Sevgili Alpay sen misyoner misin?
İngiltere'yi yenemedik. Ama baraj maçları için şanslı kur'a çektik, Letonya ile eşleştik. Bu İngiltere maçı, öncesiyle, 90+4 dakikalık oyunuyla, devre arasıyla ve müsabaka sonrasıyla kitap gibi bir şey. Maç öncesi akıl ve mantık YERDEN OYNAMAYI tavsiye ediyordu. Bizim delikanlılar bunun tersini yaptılar; pas hatalarımız da gırla gitti, Allah'tan yenilmedik. Bir de hakem değişikliğinden sonra spor medyası "Collina ile kazanırız, onunla hiç kaybetmedik, yaşasın Collina" da birleşip adamı kariyerini koruma mecburiyetine sokunca İŞ BİTTİ. Ama Allah'ı var, bu İtalyan muhteşem bir hakem ve futbolcuların tümüne öz bir baba gibi müşfik. Sahaya çıkış tünelindeki yumruklu kapışmaya müdahale tarzı da mükemmel; keşke daha yıllarca hakemlik yapsa da örnek olsa. Beckham'ın penaltıyı kaçırdığı saniyelerin hemen ardından Alpay'ın yerden kalkmaya çalışan bu futbolcunun yanına gidip yüzüne doğru eğilerek birşeyler söylemesi ve Beckham'ın da kalkarken Alpay'ın yüzüne hafif tertip kafa atması olayını da iyi algılamalıyız. Alpay'a sorarsanız "Yukarıda Allah var" demiş. Arkadaş sen din adamı mısın, misyoner misin, Beckham'ı inanca mı davet ediyorsun? 10 metre geriden koşup İngiliz'e "ALLAH"ı hatırlatman için nasıl bir sebep vardı ki? Alpay neden olayları kaşıyor? Beckham da melek değil tabii; "Anama küfür etti" diyor. Ah be Alpay sen ne zaman mükemmel futbolculuğunu zaman zaman gölgeleyen bu işlerden vazgeçeceksin? Nitekim bu yüzden İngiltere'de de başın dertte. Maçtan sonra her kafadan bir ses çıktı. Doğruları yazanlar ve konuşanlar da vardı, tersini iddia edenler de. İşi futbol olmayanlardan bir kişi dobra dobra doğruyu söyledi; o da Başbakan Sayın Erdoğan'dı. "MİLLİ TAKIM BUGÜN VASATTI; İŞİN DOĞRUSU BU" dedi. Haaa biliyorsunuz değil mi, Başbakanımızın başarılı bir amatör futbolculuk dönemi var, futbolu biliyor. Geri kalanlar boş! Eski şöhretleri doya doya seyrettim
Geçen pazar günü Florya Çiroz kapalı halı saha tesislerinde Avrupa'dakileri aratmayacak şık bir futbol turnuvası yapıldı. İstanbul Alman Konsolosluğu mensuplarından Frank Grube'nin gerçekleştirdiği ve "UÇAN HALI KUPASI-2003" adını taşıyan turnuvaya İstanbul'daki bir dolu konsoloslukla, Lufthansa ve British Counsil takımları, ayrıca Beşiktaş ve G.Saray'ın eski şöhretleri katıldı. Programda yer almasına rağmen F.Bahçeliler gelemedi. Futbola doyamamışların mücadelesi gibi gördüğüm turnuva cidden nostalji dolu olarak bende derin bir iz bıraktı. Özellikle eleme turunda A.B.D. Konsolosluğu 1. takımını, Lufthansa'yı ve Fransız Konsolosluğu'nu yenerek çeyrek finale çıkan, orada da Flaying Carpet'i 8-0'la geçip yarı finalde A.B.D. Konsolosluğu 2. takımını 7-0 mağlup eden Beşiktaş'ın eski yıldızlarla dolu, Şifo Mehmetli, Atom Karınca Rızalı, Ulvili, Gökhanlı, Takoz Recepli, Süleymanlı, Küçük ve Büyük Haluklu, Hakan ve Bülent Albayraklı takımı beni 15-20 yıl önceki günlere götürdü. Beri yanda Metin Yıldızlı, Furkanlı, Cenkli, Turgay Kazancılı, Buraklı, Cihatlı G. Saraylı şöhretler de eski günlerden örnekler verdiler. Şampiyonluğu, Avusturya Konsolosluğu takımını 8-2 yenen Beşiktaş kazandı. Avusturya 2., G.Saray 3. oldu. Bu güzel turnuva ile ilgili yazılı basında tek kelime görmeyince şöyle içimden eski dostlarımı değerlendirmek geldi, ne yapayım?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |