|
|
Kutsal ve tabu
"Tabak sevdiği deriyi döver" sözü, tabağın (debbağ) değer verdiği deriyi kullanışlı hale getirmek için gerekli olan süreçten geçirdiği fikrini ifade ediyor. Deriyi kullanışlı hale getirmek ve onun kalitesini yükseltmek için yerden yere çalınır. Tabak sevdiği deriyi koklayıp okşayarak onu iyileştiremez. Dövülüp yerden yere çalınması gereken deriye el bebek gül bebek muamelesi yapılırsa, o deri işe yaramaz hale gelir. Dokunulmaya kıyılmadığı için asal işlevinin dışında bırakılmış olan şey de âtıl, dahası çürümeye bırakılmış sayılır. "Her şey" kendi istikameti doğrultusunda ve kendi işlevini icra etmek üzere kullanılmayı bekler. Bir kısım insanların indinde dinin yeri de, aynen "kendisine kıyılmadığı için" dokunulmadan bırakılan nesneye dönüşmüştür. Ona gösterilmesi gereken "saygı", onu hayatın dışında tutmayı gerektiriyormuş gibi telâkki edilmiştir. Kitab'a o kadar saygıyla yaklaşılmıştır ki, o, daima başlar üstünde tutulduğu sanılırken, aslında hayatın dışına itilmiştir. Onu el altında bulundurmak yerine torba içinde muhafaza edip duvara asmak, onu hayatın dışına itmek değilse, nedir? Kitabı torbasına koyup duvardaki çiviye asanın, sonra da onu asıldığı yerde unutanın, bu işi, dine ve kitaba duyduğu saygı yüzünden yaptığına kuşku yoktur. Fakat o kişi acaba dine düşman olsaydı bundan farklı mı davranacaktı? Ve daha farklı davranmakla bundan daha düşmanca bir fiil mi irtikap etmiş olacaktı? Kullanılmayan bir inancın, kullanılmayan bir itikadın yaşanan hayat içinde ölü bir nesne durumuna düşmekten farkı kalır mı? İnanan bir insan için, şerefesinde ezan okunmasına müsaade edilmeyen görkemli bir minare mi anlam taşır, yoksa üzerinde ezan okunabilen tenekeden bir minare mi? İnançlara saygılı olduğunu ileri süren birisinden görkemli minareler inşa edip ezan okunmasını yasaklaması mı beklenir, yoksa tenekeden de olsa bir minareden okunan ezanın duyulmasını sağlaması mı? Nehru, ineklerini tabu telâkki edip onlara saygı gösteren hemşerilerine sık sık: "Hint ineklerinin, ineklerin o denli saygı görmediği ülkelerinkine göre daha sefil bir hayat sürdürdüklerini" hatırlatırmış. Müslüman ülkelerin domuzları da, başka ülkelerinkinden daha hür sayılmaz mı? Kutsal, hayatın içinde olan bir olgudur, ona dokunabiliriz. Tabu ise hayatın dışına düşürülmüştür. Kutsal olanı ayağa düşürmek ne denli yanlışsa, onu hayatın dışına itmek de öylesine yanlıştır. Kutsallık hayatın dışına itilmeyi değil, fakat hayatın ta göbeğinde yer almayı tazammun etmelidir. Buna bakarak, öldürmek istedikleri değerleri kutsallık maskesi altında hayatın dışına itenlerin, bize karşı, ahlâkî bir katakulli içinde olduklarını iddia edebiliriz.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |