|
|
Irak'a asker göndermek
Türkiye'nin içini de karıştırır
Başbakan ne derse desin, –söylediklerine inanıyor ya da inanmıyor olsun– farketmez. Türkiye Irak'a, barışın sağlanmasına katkı ve Irak halkına yardım etmek gerekçesiyle de olsa dostça amaçlarla gitmiyor. Bunu kabul etmek gerekir. Aksi olsaydı, yani Türkiye gerçekten barışçıl amaçlarla Irak'a gitmeyi düşünseydi zaten böyle gitmezdi. Bir işgal ordusuna yardımcı olmak ve terörü önlemek gerekçesine sığınarak Irak'ta işgale direnen güçleri sindirmek gibi bir göreve talip olmazdı. Yine başbakan ne derse desin, Türkiye'den Irak'ta beklenen bu.. Irak'ta asayişi sağlamak için savaşmak gerekiyor. Kan dökmek gerekiyor. ABD işgal güçlerinin komutanı General Sanchez de aynı şeyi söylüyor. "Koalisyon güçleri daha fazla savaşmak, daha fazla kan dökmek ve daha fazla zayiat vermek zorundadır" diyor. Zaten aksi olsaydı Irak halkının bir anlamda Türk askerine 'kucak açması' gerekmez miydi? Bırakalım 'kucak açmayı', şu sırada Irak'ta kimse Türk askerini istemiyor. Ne Kuzey'deki Kürtler, ne Türk askerlerinin konuşlanması ihtimali büyük olan merkezi Irak'ta yaşayan Sunni Araplar ne de güneydeki Şii Araplar... Hatta, Türkmenler... Evet, çoğu Kerkük, Süleymaniye ve Erbil bölgelerinde yaşayan Türkmen nüfusun büyük bir çoğunluğu böyle bir askeri yardımdan, destekten yana değil. Türk askerinin bölgede sorun yaratacağını söyleyip duruyorlar. Türkmenlerin, devletin güdümüyle Türkmen Cephesi olarak biraraya getirilmiş bölümünü oluşturan partilerde bile huzursuzluk var. "Türkiye'nin dayatıcı müdahalesi bizim huzurumuzu kaçırıyor" diyorlar. Böyle giderse Türkmenlerin Irak'ta barınması zor olacak. Çünkü devletin derin güçleri Türkmenleri, Irak Kürtlerinin içinde bir Truva atı olarak değerlendirmek istiyor. Bir müdahale durumunda Türkmenlerin iyice sıkışacaklarını ve Kürtlerle çatışma ihtimallerinin artacağı muhakkak. Türkiye'deki derin güçlerin de amacı bu... Böylece Kuzey Irak'taki istikrarsızlığı gerekçe göstererek o bölgeye müdahale edebileceklerini ve Kürt yönetimlerini baskı altında tutabileceklerini hesaplıyor olmalılar. Böyle bir hesabın Bağdat'tan değil, Zaho'dan geri döneceğini bildikleri halde... ABD, Irak'ın hala en istikrarlı bölgesi durumundaki Kürt bölgelerinde istikrarı bozacak herhangi bir girişime kesinlikle karşı olduğunu defalarca gösterdi... Genelkurmay Özel Harekat Timi'nin Süleymaniye'de ABD askerleri tarafından sansasyonel bir şekilde derdest edilmesinde ve bu timin neyin peşinde olduğunun açıklanmasında bu gerekçe fazlasıyla mevcut. Kerkük'te Türkmenlerle Kürtler arsında çıkan –çıkartılan- çatışmanın ardından ABD askerlerinin Türkmenlere yönelik sert tavrı da bu yaklaşımın bir ifadesi... ABD, Türkiye'deki güçlere –sığ, derin farketmiyor- diyor ki: "Kuzey Irak'ta bir çatışma ve istikrarsızlık istemiyorum. Hatta Türkiye'nin oralarda dolaşmasını bile istemiyorum." Buna rağmen devleti yöneten odaklar kararlı görünüyor. Irak'a asker gönderirken sevkiyatın Kuzey Irak üzerinden yapılmasında israrcı olunması ve bunun bir tehdit gerekçesi olarak sunulması bu yaklaşımın bir sonucu. Başta Kuzey Irak Kürtleri olmak üzere Irak'ı oluşturan etnik ve dini unsurların Türk askerine karşı oluşlarında tarihi nedenlerin ötesinde Türkiye'nin Irak'a yönelik niyetleri ağırlık taşıyor. Türkiye, söylemi ne olursa olsun Irak'a karşı dostane bir yaklaşım içinde değil. Ne Kuzey'deki Kürtlere yönelik barıçcı yaklaşımları var, ne de Irak'ı oluşturan diğer halklara ve topluluklara saygıyla yaklaşıyor. Türkiye, otoriter ve militarist bir yaklaşımla çoğulcu ve federatif bir Irak'ın oluşmasını istemiyor. Özellikle de federatif bir yapılanmadan çok çekiniyor. Irak'ın üniter bir devlet olmasını istiyor. Kürtlerin şimdi sahip oldukları serbestlikten daha fazlasını almasını ve özerkliklerinin sınırılarını genişletmesinden korkuyor. Daha şimdiden Irak'ın iç işlerine müdahale etmiş oluyor. Bu nedenle Irak'ta Türk askerine yönelik tepki büyüyor. Özellikle Kürtlerle Türkiye arasındaki ilişkiler gerginleşiyor. Çatışma ihtimali karşılıklı demeçlerle tırmanıyor. Barışın, her türlü provokatif eylem ve komployla kolayca bozulabileceği bir bölge olan Kuzey Irak'ta huzursuzluk artıyor. Öte yandan bu huzursuzluk Türkiye'nin içine de sirayet ediyor. Özellikle Güneydoğu'da, Kürtlerin yaşadığı ve Olağanüstü Hal'den yeni kurtulmuş bölgelerde gerginlik tırmanıyor. Irak'a müdahele ile birlikte bölgede sıkıyönetim ilanı ihtimali konuşuluyor. Böylece Irak'a dostane olmayan asker gönderme kararı ile hem iç barış hem de sınırlarımızın ötesindeki barış tehlikeye girmiş oluyor. Hep söylüyoruz: AKP asker gönderme kararı alır ve Meclis grubuna da bu kararı onaylatırken acaba sonraki muhtemel gelişmeleri de hesaba kattı mı? Unutmamak gerekir ki, sıkıyönetimlere neden olan siyasi iktidarların siyasi gelecekleri de pek parlak olmuyor. Sıkıyönetimler bu iktidarlara pek hayırlı gelmiyor... Irak'a asker gönderme kararı görüldüğü gibi sadece Irak'ı değil, Türkiye'nin de içini karıştıracak nitelikte bir yanlış.. Türkiye kararı almakla birlikte askeri göndermeyerek hala bu yanlıştan dönebilir...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |