AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Camcı dükkanınız varsa...

Öyle denir: -Camcı dükkanınız varsa karşınızdaki dükkana taş atmayacaksınız.

Çünkü mukabele görür ve zarara uğrarsınız.

Genelkurmay adına İmam Hatip eleştirisi yapmak nasıl bir şey? Ve bunu yaparken ülke ihtiyacı ve mevcut öğrenci sayısı gibi hesaplamalara girmek?

Dün buna karşılık, boştaki ziraat fakültesi mezunlarından tutun veterinerlere, sümeroolji veya fizik - kimya mezunlarına kadar öğrenci sayısı ve ülke ihtiyacı arasında kıyaslamalar yapan pek çok makale yayınlandı. Tabii asker sayısı da gündeme geldi.

* * *

Geçenlerde kısa dönem (5,5 ay) askerlik yapan üniversite mezunu bir tanıdıkla görüştüm. İşte aramızda geçen ve ilk bakışta çok sıradan gözükecek bir diyalog:

-Askerliğini nerede yaptın?
-İzmir Özdere'de...
-Ne olarak?
-Nizamiye çavuşu olarak.
-Nasıl yani?

-Orası subay ve astsubaylar için düzenlenmiş bir kamp yeri. Subay ve astsubaylar aileleriyle birlikte 10'ar gün kamp yapmak üzere geliyor ve orada kalıyorlar.

-Ve sizler de...
-Ve bizler de onlara hizmet ettik.
-Ne gibi işler yaptınız?

-Ben nizamiyede görevliydim. Bazı arkadaşlarımız çöpçülük yapıyorlardı. Bazıları kamp çevresinde nöbet tutuyorlardı. Bazıları lokantada, barda konuklara her türlü servis hizmeti üstlenmişlerdi... Gece geç saatlere kadar servis yapıyorlardı. İşte böyle...

-Bu tarzda çalışan asker olarak kaç kişiydiniz?

-70 kadar çavuş, 500 kadar da asker vardı.

Alın size bir askerlik türü...

Şimdi söyleyin bakalım nasıl okumalı bu tabloyu?

Hepsi 4 yıllık üniversite mezunu, hepsi işte güçte ve askerlik için işini gücünü bırakmış insan... Alıyorsunuz ve 5,5 ay süreyle onlara askerlik yaptırıyorsunuz. Askerlik, kamp yerinde subay ve astsubaylara hizmetçiliğe dönüşmüş...

-Yüksek okul mezunlarını (veya her eğitim seviyesindeki insanı) askerlik adına bar komisi veya çöpçü olarak kullanmak önce psiko - sosyal, sonra ekonomik açıdan rasyonel bir istihdam türü müdür? Sorusunu sorabilir miyiz?

-Acaba bu, asker sayımızın ihtiyaç üzerinde tutulmasının sonucu olarak, mevcut atıl kapasiteyi eritme yöntemi midir? Sorusunu sorabilir miyiz?

-Acaba Türkiye'de askere giden insanlardan yüzde kaçı "askerlik gibi askerlik yaptım" diyecek bir tatmin yaşamıştır, sorusunu sorabilir miyiz?

-Acaba Genelkurmayımız, kendisini çok daha yakından ilgilendiren bu istihdam fazlası hakkında bir öneri sahibi midir? Sorusunu sorabilir miyiz?

Aslında belki ülkenin tüm insan potansiyeli için böyle bir verimlilik değerlendirmesi yapılabilir. Yapılmalı... Hakikaten insan potansiyelimizle uyumlu olmayan bir istihdam vakıamız var ve bunun sonucu gerçek bir "insan israfı" oluyor. Ama her alanda yaşanan bu plan – programsızlığın faturasını İmam Hatiplilere ödetmek ve onların geleceğini biçince her şeyin düzeleceğini düşünmek, en azından gerçeği gözardı etmek oluyor... Ötesinde ise ayrımcılık var.

* * *

Askerin İmam Hatip konusunda tavır koymasının bir başka boyutu, Irak'a asker gönderme meselesinin gündemde olduğu bir zamanda dünyaya verdiğimiz "asker imajı" ile ilgili. Dün Yeni Şafak'ta Resul Tosun'un sütununun başlığı "Askerimiz ateist değildir" şeklindeydi. Resul bey, Irak'lı aşiret reislerinden Mecid Ali Süleyman'ın "Türk milleti müslümandır, bizim kardeşimizdir. Ama Türk askeri ateisttir, ibadet etmeleri yasaktır ve dinleri de yoktur" şeklindeki sözlerine cevap veriyor, kışlalardaki camileri ve oralarda ibadet imkanı sağlanmasını örnek olarak gösteriyordu. Bu kuşkusuz olumlu bir tanıklık, buna kim itiraz edebilir?

Burada sorulması gereken soru, Irak'lı aşiret reisinin söz konusu yargıya nasıl vardığının tesbitidir.

Hangi bilgiler, haberler bu yargıya sürükledi bu şahsı?

Irak'a asker gönderirken onun "Müslümanlığı"nın, yani Amerikan – İngiliz askerinden farklılığının altı çiziliyor. Bunu daha önce de yazdım. Ama öte yanda böyle bir ön yargı zemini söz konusu... nasıl oldu bu iş?

İşte burada, ben sadece şu soruyu sormak istiyorum:

-Acaba İslam dünyası, Genelkurmay İkinci Başkanı'nın, Irak'la ilgili bir değerlendirmenin içinde, yani "kel alaka - hangi sebeple?" diye nitelenebilecek bir ortamda, İmam Hatiplerle ilgili bir tavır koymasını nasıl algıladı?

Biliyoruz ki askerler, böyle gerilimli ortamlarda propagandayı da önemserler, karşı propagandayı da...

İslam'la bağlantılı konularda ortaya konan olumlu veya olumsuz bir tavrın sadece Türkiye'de okunmadığını bilmem hatırlatmaya gerek var mı?

Bela:

Hürriyet'in başyazarı Oktay Ekşi, dünkü yazısında şu cümleyi kullandı: "imam Hatip liselerini tekrar laik eğitim sistemi başına bela etmeyi amaçlayan yasa tasarısı..." Bu, çirkin kelimesinin bile ifade etmekten aciz kalacağı bir üsluptur. Başbakan'ı İmam Hatip kökenli olan bir ülkede bu üslupta bir yazı yazmak için nasıl bir Oktay Ekşi olmak gerekiyor, varın siz değerlendirin.


16 Ekim 2003
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED