|
|
Bosna'dan Bağdat'a Erdoğan imajı
Moriçe Han, Saraybosna'nın en nostaljik köşelerinden biridir. Bir zamanlar şairlerin duvarlarına şiirlerini yazdıkları bu han aynı zamanda son dönem Osmanlı Bosnasının karmaşık hatıralarıyla doludur. Son gidişimde Başçarşı'nın kalbindeki bu mekanda oturup kahvelerimizi yudumlarken zihnim de geçmişle gelecek arasında mekik dokuyordu. Boşnak dostlarla Bosna'dan çok Türkiye'yi konuştuk. Türkiye'nin geleceği ile Bosna'nın geleceği arasında doğrudan bir bağ kuran genç Boşnakların gözünde Türkiye'deki iktidarın nasıl algılandığını gözlemlemek hayli ilginçti benim için. Bir duvarında Fatih'in Bosnalı Hrisityan din adamlarına her türlü özgürlüğün verilmesini isteyen fermanın asılı olduğu Moriçe Han'ın kafesinde yapılan Tayyip Erdoğan benzetmesi Fatih'in fermanına bir gönderme gibiydi: Türklerin Fatih'ten bu yana yetiştirdiği en büyük devlet adamı! Muhatabımın kesin hükmü karşısında bu kadar abartmamasını söylesem beni dinleyecek durumu olmadığını fark etmekte gecikmedim. Bu kanaatine gerekçe olarak da birinci tezkere oylamasını göstermesi beni daha çok şaşırtacaktır. "Amerika ile ince bir siyaset yürüttü, meclisteki oylamayı yönlendirerek Irak'a asker göndermeyi engelledi; işgale ortak olmadı." Başbakan Erdoğan'ın, en azından kimi Boşnaklar açısından Fatih Sultan Mehmet'e denk bir devlet adamı olarak algılanmasına gösterilen gerekçenin "Irak'a asker gönderilmemesi sağlayan siyaseti" olması üzerinde düşünmek gerekiyor. Hem Tayyip Erdoğan'nın şahsında Türkiye'ye biçilen misyon hem de bu misyonun tarihle olan ilgisi. Önceki gün Bağdat'taki Türk Büyükelçiliğine yapılan bombalı saldırı sonrasında başbakanın bunu "terörist saldırı" olarak yorumlayan açıklamasını dinlerken Moriçe Han'daki konuşmayı hatırladım. Bir Bosnalı Müslümanın Türkiye ile kurduğu ilişkinin bu denli derin tarihi referanslara dayandırması, aktüel olandan kopuk bir zihnin nostaljik düzeyi geçememesi ile izah edilemez.
Derin hafıza
Özellikle Irak krizinin patladığı günden bu tarafa olayı tarih, kimlik ve bilinç çerçevesinde ele alarak toplumların varlığına anlam kazandıran temel dinamiklere ısrarla vurgu yapmaya çalıştığımız göz önüne alındığında yukarıdaki Fatih göndermesinin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır. 80 yıllık izolasyonist dış politikası ne olursa olsun Türkiye'yi Bosna'dan Bağdat'a kadar uzanan hatta duruşunu anlamlandıran, ilişkilerine meşruiyet kazandıran referans sistemi yine tarihten gelmektedir. Toplumların hafızası bir günde inşa edilmiyor çünkü. Yüzlerce yılın imbiklerinden geçen bir deneyim, ortak paylaşım sizin diğerleriyle olan ilişkinizi, bakışınızı belirliyor. Ve sizden bu çerçevede bir tavır bekliyor, rol oynamanızı umuyor. Türkiye'yi yönetenler Irak'a asker gönderme kararı alırken hangi gerekçelerle hareket ederlerse etsinler uzun vadede, hafızalarda yerini alacak olan imaj ile derin hafızada kazılı olan arasındaki çelişkidir. Türkiye'nin en büyük çelişkisi de burada yatıyor zaten; yüzlerce yıl içinde oluşan imajı ile gerçek arasındaki çelişkinin uzlaşmazlığı büyük sarsıntılara neden oluyor. Güncel duruma tekrar dönecek olursak, henüz asker göndermemiş olsak bile Türk toplumunun işgalcilere ve işgale direnen Iraklılara bakışı, tam da bu tarih, bilinç, kimlik faktörlerinin belirleyici biçimde devreye girdiği bir kırılmaya tekabül ediyor. Reddi mirastan pek hoşlanan resmi söylemin sık sık tekrarladığı "esir ulusların kurtuluş mücadelelerine öncülük etme" övüncü elinden alınmıştır. 'Muhafazakar demokrat'ların, toprağını işgal edenlere karşı özgürlük mücadelesi verenlerin yanında olan bu topluma ait hangi hasleti muhafaza edeceklerin sormak zorundayız. Kim ne derse desin bu toplumun vicdanı, toprağını işgal eden Amerikalılara karşı savaşan Iraklıdan yanadır. Irak'ta Amerikan askerlerine karşı girişilen her saldırı bu toplumda hiç de terörist saldırı olarak algılanmamaktadır. Fiili bir destek veremese bile bu toplum özgürlüğü için savaşanlardan, ezilenlerden yanadır. Resmi politika Cezayir'de Fransızları desteklerken öteki Türkiye'nin Cezayir özgürlük savaşçılarının yanında olması gibi.. Resmi Türkiye İsrail'le stratejik ilişkilerini geliştirirken öteki Türkiye'nin Cenin'de katledilen Filistinlilerin yanında olması gibi… Yarın Türkiye Irak'a asker gönderildiğinde bu toplum vicdanı ile evlatları arasında sıkışacaktır. Muhafazakar demokrat iktidar, bu toplumun çağdaş sömürgeciliğin Amerikalı versiyonuna karşı oluşu/tavrı elinden alınmaktadır. Bu tarihi kırılmaya ortak olmak neyin muhafazakarlığıdır? Bu milletin zalimlere karşı olma hasletini elinden almayın…
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |