AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y E M E K
11 AYIN SULTANI, HOŞ GELDİN
YA ŞEHRİ RAMAZAN

RAMAZAN ALIŞVERİŞİ
Bütün İslâm dünyasında ve Osmanlı'da Ramazan ayına çok önem verilirdi. Ramazana bir-iki ay kala, her evde hazırlık ve tedariğin yanında bayram havası eşliğinde tatlı bir telaş başlardı. İftarın önemli özelliği olan iftariyelikler hiç üşenilmez, İstanbul'da belirli yerlerden alınırdı. Meselâ peynir çeşitleri bir yerden alınırken zeytin çeşitleri tamamen aksi bir istikametteki zeytinleriyle ünlü bir dükkandan temin edilirdi. Pek tabii bu iş erkekler tarafından yerine getirildi. Çarşı pazarlarda bakkallar, demet demet renkli baplara bağlanmış güllaçlar, sucuk veya pastırmalar asar, şekerci dükkânlarında türlü reçel numuneleri birer ufak tabak içine konur, dükkânlar envâi şerbetlik şekerlerini, haması denen şerbetliklerle sunardı. Hanedeki sahan, tencere, sini gibi bakır kapların hepsi kalaylanır, hallaçlar çağrılır, yatak takımlarının yün ve pamukları attırılırdı. Hanımlar Ramazan'da giymek için kendilerine ve yardımcılarına elbiseler yaptırır, hatta bazıları oda döşemelerini dahi yeniletirdi. Hali vakti yerinde olanların hısım ve akrabaya, konu komşuya Ramazanlık göndermesi adettendi.

İFTAR SOFRASI

Evin hanımı için Ramazan'ın ilk günü büyük sınav anlamına gelirdi. İftariyeliklerle süslenmiş sofra başında, konuklarla birlikte topun sesini ve camilerin kandillerini gözleyen çocuk çığlıklarını beklemek sevap sayılırdı. İftariyelikler arasında, Mekke'den getirtilen Zemzem suyu ve Medine hurması olmasına önem verilirdi. Çerezler, gülden kayısıya, çilekten ahududuya kadar çeşitli reçeller, tulumdan örgüye,beyaz peynirden kaşar peynirine kadar peynir çeşitleri, pastırmalar,zeytinler; börekler, kaymak, bal, tereyağı açılan orucun ilk yiyecekleri olurdu. Tiryakiler biraz bir şeyler yedikten sonra tütün kutularını aramaya başlarlardı. Daha sonra kısa bir ara verilir, sağlıklı yemeğe özellikle dikkat edildiğinden bir anda çok fazla yemek yenilmezdi. Bu esnada hane halkı topluca namaz kılmaya kalkar, namazdan sonra evin hanımı asıl müthiş lezzetleri sofraya dizmeye başlardı. Osmanlı mutfağında çorbasız iftar olmazdı. Çorbalar çeşitli et suları ile zenginleştirilerek pişirilirdi. Yayla, tarhana, şehriye, düğün çorbası... Daha sonra Ramazan'ın vazgeçilmez yemeği olan pastırmalı yumurta kapağı horozlu, kalaylı sahanlar içinde takdim edilirdi. Yanında mutlaka Ramazan pidesi olurdu. Ramazan pidesinin meraklıları, susam ve yumurtasını alarak iftardan yarım saat önce fırına giderek pidesini bizzat kendisi yaptırırdı. Sonraki yemekler etinden sebzesine, pilavından böreğine ev sahibinin gücüne göre sıralanırdı. Bazı iftar yemeği listeleri kırk çeşide kadar çıkardı. Bütün bunlar yenilirken ne içilirdi diye sorabilirsiniz, tabii ki şerbet. Arnavut Kasım şerbeti, cüllab şerbet, tarçın hacı şerbeti, imam şerbeti, tiryaki şerbeti, menekşe şerbeti... Bu şerbetler içinde en sevileni de kuşburnundan yapılanı olurdu. Sahurda içilen şerbetin gün boyu susamayı engellediğine inanılırdı. Şerbeti elmasiye, muhallebi, güllaç gibi hafif sütlü tatlılar takip ederdi.

SAHUR YEMEĞİ

Ramazan'ın ilk gecesindeki sahur yemeği çok önemliydi. Çocukların bile bu manevi havadan tat almaları için Ramazan davuluna eşlik eden manilerle tatlı uykularından uyandırılır, sahura kaldırılırdı. Sahurda yenen yemekler iftarda yenen yemeklere oranla da basitti. "Anadolu'da, Rumeli'de sahur yemeklerinde ekseri gözleme, börek yerlerdi. Kadınlar gece hamur yoğurur; gözlemeleri, börekleri sofraya taze taze getirirlerdi. İstanbul'da sahurda pek börek yenilmezdi. Sahur sofralarına kazandibi çöreklerle, kaşar peyniri, gerdan ve dil söğüşü konurdu. Bir akşam pilav, bir akşam taygan denilen makarna pişerdi. Herkes birer kase yoğurt, birer kase hoşafla pilavı veya makarnayı yedikten sonar ağzını çalkalayıp niyet etmeden evvel bir kase hoşaf daha içerdi. Sahur yemeğinden sonra sabah namazına kadar hatim sürülür, sabah ezanı okununca da namazlar kılınıp yatılır, öğleye kadar da uyunurdu.

DAVULCULAR

Ramazan mahalle bekçisinin davuluyla ilan edilir, sahurda da yine halk davulla uyandırılırdı. Davulcular hem davul çalar, hem de duruma uygun mani söyler ve bahşiş beklerlerdi. En çok söylenen manilerden biri de şöyledir;

Yeni Cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Benim karnım toktur amma
Arkadaşım börek ister

"Ramazan Seyahatleri"nde buluşalım

Sevgili okuyucularım; Ramazan ayı boyunca sizlerle gazetemizin Ramazan sayfasında "Ramazan Seyahatleri" yazı dizilerimle buluşacağım, Ramazan ayından sonra yine Cuma günleri "Hem Ziyaret, Hem Ziyafet" başlıklı yazı dizilerimize geri döneceğiz.

"Ramazan Seyahatleri" adlı köşemde yayınlanmasını istediğiniz Ramazan anektotlarınızı tarafıma faks veya e-mail yoluyla gönderebilirsiniz. Ramazan ayına girerken, bu kutsal ayın feyzinden ve bereketinden doyasıya nasip alabilmeniz dileğiyle, hayırlı Ramazanlar dilerim...


Sofraların en şerlisi, zenginlerin çağrıldığı fakirlerin de ihmal edildiği sofralardır.
(Hadis-i Şerif) (Buhari'den)


1 Aralık 2003
Pazar
 
RAMAZAN BİNGÖL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED