|
|
İyi güzel de Ergun...
Ne güzel yazılar yazıyor, yüreklere su serpiyor; hele Türkiye'nin "kaçınılmaz olarak yakın tarihiyle hesaplaşma dönemine girdiği", herkesin 12 Eylül ve 28 Şubat müdahaleleri hakkında tutumunu açıkladığı şu günlerde... Ergun Babahan'dan sözediyorum. Şu satırlar, örneğin: "28 Şubat, sandıkta kaybetmiş sivil siyasetçinin, sivil-asker bürokrat ve medya gücünü arkasına alarak siyasi iktidarı ele geçirme hamlesidir. 28 Şubat, bizzat büyük medyanın desteklediği bir süreçtir. 28 Şubat'ı gündeme getirip sonuçlarını tartışmazsanız, konuyu sadece kendi çıkar açılarınızdan değerlendirmiş olursunuz." Yanlış mı? 28 Şubat'ın sonuçlarına ilişkin de şu çarpıcı değerlendirmeyi yapıyor Babahan: "28 Şubat Türkiye'nin en zayıf, medyaya en borçlu siyasi iktidarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. / Mesut Yılmaz, milli iradenin verdiği karar sonucu değil, birtakım güçlerin ittifakı sonucu başbakan olmuştur. O da bunu çok iyi bildiği için iktidara gelir gelmez borç ödemeye başlamıştır. Yılmaz iktidarının elektrik dağıtım kararları Türkiye demokrasisinin utanç belgesidir. / Elinde televizyon veya gazete olan her patrona, TGRT'den Doğan Grubu'na kadar, bir bölgenin elektrik dağıtım ihalesi verilmiştir. / Medya hem kendisine kan kusturabilecek bir kişinin başbakanlığını engellemiş, hem de kendine borçlu bir ismi başbakanlık koltuğuna oturtabilmiştir. / O dönemde pijaması şortu ile başbakan karşılayanlar, içki masalarında göbek atanlar, şimdi sünnet, düğün, marina açılışı demeden başbakan kovalamak durumuna düşmüştür." Biraz uzun oldu. Mümkün olsa da yazının tümünü aktarabilsem. Babahan, özetle, "laiklik adı altında yürütülen talan siyasetini" eleştiriyor ve "bu dönemin kirli yüzünü ortaya koymadan 28 Şubat'ı bir demokrasi mücadelesi ilan edenlere", hadi ismini de verelim, Ertuğrul Özkök ve gibilerine giydiriyor. Eline sağlık... Sırtını, fazla vitrinde olmamanın rahatlığına dayayan bir belirsizlikten bu derece ihtiraslı bir biçimde istifadeye kalkışılmasının verdiği şaşkınlığı bir kenara atıp şu soruyu soralım: İyi de, o dönemde sen ne ile iştigal ediyordun Ergun? Kurdurulmuş hükümetin, millî iradeyi değil, "İstanbul büyük medyasının çıkarlarını koruma görevi üstlendiği" netameli 28 Şubat sürecinde, sen nasıl bir "yönelim" içindeydin, "demokrat tavrın" neresindeydin? Hemen belirteyim: Maksadım, yazdıklarının tümüne imza atacağım Ergun Babahan'ı incitmek değil. İyi kötü "meşruiyetçi bir yol" tutturmuş gidiyor; hiç de ihtiyacımız olmadığı halde bize geçmişin penceresinden sesleniyor, akıllar fikirler veriyor, zihnimizi açıyor; gelgelelim geçmişin penceresinden görünen fotoğraf hiç parlak değil. Babahan, Andıç manşetinin atıldığı toplantıda Zafer Mutlu'nun dizinin dibinde oturuyordu; talan siyasetinin yürütüldüğü dönemde ise, militer alışkanlıklardan kurtulamamış Yeni Binyıl gazetesinin başındaydı. Yeni Binyıl, hem 28 Şubat mağdurlarını (Hasan Celal Güzel, Abdurrahman Dilipak, Mehmet Kutlular) aşağılayan, muaheze eden yayınlar yapıyor, hem de "darbecilerin utangaç sesi" işlevi görüyordu. Nasıl mı? Belki başka zaman anlatırım.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |