AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
'Din dili'nde kırılma

Bilmem farkında mısınız Türkiye'de din konusunda topluma yönelik verilen mesajlarda önemli bir değişiklik/kırılma yaşanıyor. Genelde din, özelde İslam konusunda söz söyleme hakkını kendilerinde bulanların üslubundaki bu kırılmanın dinin özüne ilişkin kavrayışın, din anlayışının değişiminden bağımsız olduğu söyelenemez.

Üsluptaki değişim aslında 'din dili'nin değişimini haber veriyor. Söz konusu olan eğer "din dili"ndeki değişim ise, burada dini benimseyenlerin dine ilişkin mesajlarındaki değişimin varlığından bahsetmek gerekiyor. Kendini dinle hiçbir zaman ilişkili görmediği halde, Müslümanlar'ın inancının, ibadetlerinin nasıl olması gerektiği konusunda ahkam kesen, hatta inancını biçimlendirmeye çalışan laik papazların tavrından bahsetmiyorum.

Bizzat kendini dinle alakalandıran, din adına topluma bir şeyler söyleme makamında gören okumuş-yazmışlardan, Diyanet görevlisi cami hatibine kadar geniş bir kitlede üslup dönüşümü söz konusu. Yaşanılan toplumsal ve siyasal çalkantıların sonucu ortaya çıkan edilgen, mahcup tavırlar görünür planda dinin özellikle toplumsal yanına ilişkin söylemde tezahür ediyor. Bireysel dini özgürlüklerin bile korunamadığı bir toplumda dinin topluma ilişkin emirlerinden, yasaklarından söz etmek ayıplanmayı göze almayı gerektirir hale geldi.

Söz konusu olan sadece üslup sorun değil, bunun arkasında yatan din dilinin değişmesi, daha derinde ise 'din algısı'nın değişimidir. Bir yanıyla, sosyolojik anlamda din-modernleşme sorunuyla karşı karşıya olduğumuz düşünülse bile, temelde dinin aktarımıyla ortaya çıkan dinin anlaşılması, din anlayışı sorunundan söz etmek daha doğru olur.

Din dilindeki bu değişim daha geniş anlamda din anlayışının sekülerleşmesinin habercisidir. Bilinçli bir sekülerleşme tercihi söz konusu olmasa bile, sekülerleştirilmiş bir din dilinden bahsedilebilir. Din dili ise din anlayışımızdan, kavrayışımızdan bağımsız değildir. Din tasavvuru felsefi olarak, insanın varoluş sorunsalını anlamlandırabildiği yegane alandır ve din dilindeki bu değişim ise modern idraklerin parçalanmasıdır. Dini çerçeveden uzaklaşmayı özgürleşme olarak gören din dışı kavrayışın toplumsal etkileri dini idrakini de şekillendirmeye, bir tür ontolojik parçalanmaya sürüklemektedir.

Din felsefesine girmeden, basit bir gözlemle yapılacak tespit bile, İslam adına verilen toplumsal mesajlardaki edilgen muhteva, din dilindeki daha doğrusu din tasavvurundaki kırılmayı; yani bir tür sekülerleşmeyi açık etmektedir. Toplumsal ve siyasal dayatmaların etkisi altında bireysel ibadetlerin meşruiyeti negatifinin meşruiyetinden geçtiği bir dil kimsenin gözünden kaçmıyor. Ontolojik olarak da dini olarak da esas olanla arızi olan eşit statüye indirgenmiş, asıl arızi olana açılan varlık alanı karşılığında meşruiyet kazanır olmuştur.

Din nasihat ve güzeli olanı tavsiye olduğu kadar kötülüğü de nehyetmeyi içerir. Bugünkü din adına verilen mesajda İslam'ın yasaklarından bahsedilmez oldu neredeyse. Kilise papazlarını hatırlatır biçimde soyut bir iyilikten, yaşanan hayatta karşılığı olmayan müphem bir ahlak ve bir olumluk düşüncesinden öteye gitmez hale geldi dinle kurulan ilişki.

Ahiret korkusunu hatırlatmayan, azgınlıktan men etmeyen bir din var karşımızda. Bir yanda din sekülerleştirilirken diğer tarafta her türlü din anlayışı ve yorumuna yer veren, "gelenek"ten mahrum protestanlaştırılmış bir din profili ortaya çıkıyor.

Herkesin tercihine saygılı olmak gibi hiçbir 'dini karşılığı' olmayan bir din anlayışı dini sevdirmek adına ortaya sürülüyor. Din katında bir şey ya meşrudur ya değildir. İnsanın bunun dışına çıkması ancak beşer olarak hoş görülebilir, affedilebilir; ama dini olarak buna meşruiyet kazandırılmaz.

Başörtülü ve başı açık kızların yan yana resim çektirmesi sosyolojik olarak istenen bir şey olabilir. Ancak dini olarak kimin neden başını kapatması gerektiğini açıklamaktan çekiniyorsanız, farklı hayat tarzlarına saygı adı altında fuhşiyat ve azgınlığa karşı çıkamıyorsanız dinin özüne ilişkin sorunlarınız var demektir. Azgınlığa karşı çıkma cesaretini din adına bile ortaya koyamıyorsanız, Bodrum gibi mekanlarda gece kusmuklarına karışan çocukların resmettiği toplumsal çürümeye ortak oluyorsunuz demektir.

Bu sorun,Türkiye'de 'Müslümanlığın sosyolojikleştirilmesi' ile yakından alakalıdır. İslamcı geçinen birçok kimsenin artık kendini, "muhafazakar, laik" gibi sonu 'demokrat'la biten değişik sıfatlarla tanımlamasıyla noktalanan sürecin kökenini de izah eder.


26 Ağustos 2003
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED