|
|
Özkan, Önal ve ekonomi
Siyasî istikrar sağlanamadığı için, ekonomideki aksaklıklar bu istikrarsızlığa fatura ediliyor. Ve Kemal Derviş'in uyguladığı politikaların isabeti tam olarak değerlendirilemiyor. Gazeteler, ekonomik reformlar rayında giderken, politikadaki belirsizlikler yüzünden işlerin rayından çıktığını ileri sürüyor. Millet, gazetede okuduğuna mı inansın, yoksa yaşadığı hayata mı? Derviş'in başarısı İMF ile yürüttüğü müzakerelerde. Ve uluslararası camiadan yüksek miktarda borç alma becerisinde. Acaba, bu performans yeterli mi? Borç al, borç öde. Toplam borç artmaya devam ediyor.
Derviş'in vaadleri
Derviş Şubat 2001 krizinden sonra göreve atandı. Dolayısıyla bir enkaz devraldı. Mamafih ekonomiyi enkaz haline getiren iki isim, Hüsamettin Özkan ve Recep Önal, şimdi "Yeni Oluşum" içinde, yepyeni bir umut haline geldiler. Derviş 1 yılı aşkın bir zamandır işbaşında. Ama, vaad ettiklerini gerçekleştirdiği söylenemez. İlk gün, plan program yaptı ve meselâ 2001 yılı itibariyle büyümenin -%3, toptan eşya fiyatlarının % 57.6, tüketici fiyatının da % 52.5 olacağını öngördü. Gerçekleşme 2001 sonunda sırasıyla, % 88 ve % 68 oldu. Küçülme de % 9'u buldu. Finans kesimine büyük kaynaklar aktarıldı. (Kasım 2001 sonu itibariyle, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Tevfik Altınok'un açıklamasına göre, Fon bankalarına 20 milyar 157 milyon 949 bin dolar para verildi. Fon'daki bankaların zararı 5 milyar dolar oldu. Kamu bankalarına da 20 milyar dolar tahsis edildi) Tabii, finans kesimini düzeltirken, Türkiye'nin borç yükü ziyadesiyle ağırlaştı. Yine de, arzu edilen sonuca ulaşılmamış olmalı ki, geçen ay Pamukbank'a da el konuldu. Şu an için, geri kalan bankaların sermaye yeterlilik rasyoları % 8'in üzerinde olmakla birlikte, yeni bir sarsıntıda Allah kerim! Güven bir türlü tesis edilemiyor. Kamu bankalarının ve kendi bankalarının içini boşaltanlardan para tahsil ediliyor mu? Cüzi miktarların haricinde, hayır. Her biri işinin başında. Hayat standartlarında en ufak bir oynama yok. Hazine'den sorumlu olan Derviş, acaba alacağına şahin mi, yoksa güvercin mi? Büyük sermaye çevreleriyle sıkı fıkı ilişkisi mi, devletin alacağını takipte biraz geniş davranmasına yol açıyor?
"Ekonomi tam da rayına girmişti... Faiz düşüyordu. Büyüme başlamıştı. Ecevit'in hastalığı ile taşlar yerinden oynadı" iddiası da bir aldatmaca. En azından gerçeği tam olarak yansıtmıyor. 2002 büyüme sinyali ile başladı ama, 2002'nin ilk üç aylık döneminde, milli gelir büyürken, özel tüketim, yani vatandaşın harcadığı para % 2 oranında küçülmeye devam etti. 2002'nin ilk üç ayında özel yatırım harcamaları ise % 26.3 oranında azaldı. Kamu yatırımının da % 17.7 oranında daraldığını unutmayalım. Büyüme kamu tüketimindeki artıştan kaynaklanıyor. Nereden nereye
Hele Derviş hariç, şu 5 yıldır işbaşında olanlar, yeni umut diye ortaya çıkmıyorlar mı? Bakın ekonomiyi, nereden nereye taşımışlar. 1997'de iç borç stoku (dolar olarak) 30.6 milyar dolardı; dış borç stoku 87.8 milyar dolardı. (Toplam 114.7 milyar dolar) 2001 sonu itibariyle iç borç stoku 92 milyar dolar, dış borç stoku 120 milyar dolar. (Toplam 212 milyar dolar) Toplam borç stoku 114.7 milyar dolardan, 212 milyar dolara yükselirken, 1998-1999-2000-2001 yıllarında 112 milyar dolar faiz ödendi. 2001'de yaşanan büyük devalüasyon iç borç stokundaki sıçramayı kısmen perdeliyor. TL ile rakamları verirsek, içine düşürüldüğümüz bataklık daha iyi anlaşılıyor. 1997 Haziran'ında Refahyol, iktidarı, Mesut Yılmaz ile Bülent Ecevit'e devrederken, 4.2 katrilyon lira iç borç stoku mevcuttu. 2001 sonu itibariyle iç borç stoku 122 katrilyon lira, 2002 Haziran sonu itibariyle de 126.8 katrilyon lira. 1997'de iç ve dış borç faizi toplam bütçe harcamalarını % 28'ine denkti. 2001'de bu oran % 55'e yükseldi. 1997'de kişi başına Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 3 bin 079 dolardı, 2001'de 2 bin 160 dolara, toplam GSMH, 194 milyar dolardan 148 milyar dolara düştü. İşsiz sayısı 1 milyon 363 bindi, 1997'de. 2 milyon 335 bine çıktı. (İşsizlik % 6 oranından % 10 oranına yükseldi) Ekonomi 1997'de % 8.3 büyümüştü; 2001'de % 9.4 küçüldü. 1997 Haziran'ında, ekonomi, Mesut Yılmaz işbaşına gelirken devredilirken 1 dolar = 150 bin liraydı. 5 yılda geldiği noktaya bakınız: 1 dolar = 1 milyon 650 bin lira.
Önal-Özkan ikilisi
Bir de yepyeni umut olarak ortaya çıkmıyorlar mı? Hele Recep Önal ve Hüsamettin Özkan! Türkiye'yi savaş yıllarını aratır bir duruma düşürenler bu ikisi değil mi? Önce Kasım 2000 krizi, sonra Şubat 2001 krizi... Derviş'in, Cem ve Özkan'la arasına mesafe koyması olumlu. Belki DSP'de kalır. Belki DSP'ye Tantan'ın da katılımıyla, bu parti yeni bir cazibe merkezi olur... Yeni Oluşum'u sol çizginin ötesine taşırmaya çalışıyorlar. Kırk yıllık Yani olur mu Kâni? İsmail Cem, 30 yıldır sosyal demokrat çizgide yürüyor. Solun o bağnaz laiklik anlayışını, -ne derse desin- temsil ediyor. Ecevit de "inançlara saygılı laiklik" diye ortaya çıkmış, maalesef 28 Şubat'ın taşeronluğunu büyük bir başarıyla yürütmüştü. Laiklik adına girişilen balyoz harekâtının öncülerinden Metin Bostancıoğlu da Yeni Oluşumcu değil mi? Nasıl milletle bütünleşecekler? Yeni Oluşum daha ziyade Kemal Alemdaroğlu veya Kemal Gürüz ile kaynaşabilir.
Gayrisamimiyet
AB konusundaki gayrisamimiyet RTÜK Yasası değişirken sergilenmişti. İlk değişiklik sırasında, muhalefet -şahsen ben de- Kürtçe yayın yasağı kalksın diye önerge vermiştim. Bu önerge, özellikle MHP'nin itirazıyla, gürültülü protestosuyla karşılaşınca "Kurt gibi ulumakla olmaz" diye kürsüden onlara lâf atmıştım. O tarihte Mesut Yılmaz neredeydi? İsmail Cem, Hüsamettin Özkan nerediydi? Soralım onlara; niçin Ulusal Program'a kültürel haklar meselesini (Kürtçe yayın ve öğrenim) koymadınız? Neden demokratikleşme paketi içinde, anadilde eğitimin sadece Türkçe olabileceğini söyleyen Anayasa'nın 42'nci maddesi yer almadı? Yeni Oluşum sözde Avrupa Birliği eksenli kuruluyor. Baktım bazı kanallarda, "muhalefetin samimiyetini sınayacağız" diyorlar. Önce 5 yıllık iktidarın samimiyeti sınanmalı. 10 Aralık 1999 Helsinki zirvesinden sonra, ipe un serenler neden birdenbire ayağa dikiliverdiler? AB'yi seçim malzemesi yapanlar kim? Bu soruları doğru cevaplandırırsak, hakikati -bizi yönlendirmek istedikleri zaviyeden değil- kendi gözlerimizle apaçık görebiliriz.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |