|
|
Haksöz toplatılıyorsa, Nur Serter'in asılması lazım!
Haksöz dergisi, Esra Çiftçi'nin "Teslimiyeti Değil Alternatifi Tartışmalıyız!" başlıklı yazısı gerekçe gösterilerek toplatıldı. DGM Savcısı'nın yorumuna göre, yazar "halkı din ve mezhep farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik" ediyordu, dolayısıyla cezalandırılmalıydı. Mezkur yazıyı intişarı sırasında okumuştum. İnternetten indirip, bir kez de "tahrike hazır" bir ruh haletiyle okudum. İlginçtir, tahrik olmadım. Sayın savcı, hangi dinler arasında fark gözetildiğini, halkın hangi kesiminin "din ve mezhep farklılığı" gözetilerek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik edildiğini "örnekleriyle" açıklamış olsaydı, işimiz kolaylaşırdı. Bunları, muhtemelen, yargı safahatında, yani sayın savcının iddianamesi ortaya çıkınca öğreneceğiz. Esra Çiftçi'nin yazısı, okuduğum ve anladığım kadarıyla, "başörtüsü" meselesini tartışıyor. Sadece başörtüsü... Başörtüsü, bir "mesele" olarak ortaya çıkınca, beraberinde iki ayrı çözüm önerisini getirdi; Anayasa Mahkemesi'nin "kamusal alan" tanımını "tartışılamaz ve esnetilemez" sayanlara göre, evet, örtünmek dinin gereğiydi, emirdi, ama devletin de bazı kuralları vardı, okumak ve "kişisel gelişimini" tamamlamak isteyenler, "füruattan" sayılması gereken bu meselede taviz verebilirler, yani başlarını açarak kamusal alana dühul edebilirlerdi, dolayısıyla "özel alan"da saklı kalmak suretiyle başörtüsü meselesi kendiliğinden hallolmuş olurdu. Bu görüşe karşı çıkanlara göre ise, evet, örtünmek dinin gereğiydi, emirdi, ama aynı zamanda bir "insan hakları sorunu"ydu, madem ki Anayasa "kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz" diyordu, eğitim ve öğrenim hakkından yararlanmak vatandaş yükümlülüğünden (vergi vermekten, kamusal etkinliklere katılmaktan, seçme hakkını kullanmaktan) vareste tutulmayan başörtülülerin de hakkıydı, dolayısıyla kamusal alan bu esaslar doğrultusunda yeniden tanzim edilmeli, başörtüsüne yönelik bu anlamsız yasağa son verilmeliydi. Esra Çiftçi, yazısında bu iki görüşü tartışıyor. Daha doğrusu, "teslimiyetçi" saydığı birinci görüşe karşı, ikinci görüşü (alternatif görüşleri) savunuyor. "Çözüm yok, tek çözüm okuyup cahil kalmamak, başörtünüzü çıkarıp okullarınıza dönün" diyenler, yazara göre "çözüm"ün değil, "sürdürülen yasağın" bir parçası durumundalar. Bir görüş... Birincisine göre daha doğru, daha "demokratik" bir görüş üstelik. Başörtüsü konusunda alternatif görüşlerin varolduğunu/varolabileceğini savunmak, çözüm önerisinde bulunmak suç mu? İnsanlar düşüncelerini açıklayamayacaklar mı? Görüş bildiremeyecekler mi? O halde, Nur Serter'in eylemini nasıl tecziye edeceğiz? Nur Serter, yayınladığı "hukuk dışı" bir genelgeyle tam da 312. maddenin tarif ettiği suçu işlemiş, yani hem başörtülü hastaların "sağlık hizmeti"nden yararlanmalarını engellemiş (bu uygulama halen yürürlükte), hem de din, mezhep ve inanış farklılığı gözeterek halkı açıkça kin ve düşmanlığa tahrik etmişti. Haksöz Dergisi toplatılıyorsa, Nur Serter'in asılması iktiza. Çünkü, demokratik ülkelerde (Avrupa'nın birçok ülkesinde), 312'ye karşılık gelen madde, sadece Kemal Alemdaroğlu ve Nur Serter gibiler için uygulanıyor?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |