T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Konsolidasyon (2)

Bu başlık altında çıkan yazım üzerine birkaç şey söylemek maksadıyla bana yazan bir okuyucumu sütunumda misafir etmek istiyorum:

"Devletin borçlarını döndürememesi karşısında "konsolidasyon"a gidebileceği yönündeki fikirlerinizi beyan eden Pazar günkü yazınızı okudum. Bu konuda ben de size birkaç şey söylemek isterim.

Birincisi: Devlet neden borçlanma ihtiyacı duyar? Bu borcu nereden ve ne karşılığında alır? Bir işletme, mevcut durumunu döndürmek için yüksek miktarda borçlanırsa ne yapar? Devlet ne yapmalıdır?

Siz de söylüyorsunuz, "personel maaşı ve borç ve faiz ödemelerine yetmez hale gelmiş bütçe" bu durumu değiştirmek yerine, hala personel alıyorsa, kendisinin yapmaması gereken işler için kurumlar, müdürlükler istihdam ediyorsa, kar etmeyen ve devlet memuru kafasıyla kar etmesi mümkün olmayan bir sürü iktisadi işletmeyi inatla açık tutuyor ve o işletmenin götürüsü, getirisinin 3-5 katıysa ve en azından personel maaşını karşılayamıyor ve onu ödemek için borç alınmak zorunda kalınıyorsa; yanlışlık nerede hocam? Bir işletme bu durumda olsaydı ne yapması gerekirdi? Fazlalık personeli çıkarmak, zarar eden birimi kapatmak gerekmez miydi? Ama devlet bunu yapmıyor, neden? Çünkü; yazınızın sonunda belirttiğiniz hesabını bilmeyen devlet, vatandaşın cebine sürekli olarak el atma hakkına sahip olmasının kolaylığını kullanıyor, hiçbir adalet ve mantık kurallarına uymayı kendine göre görmüyor. Ceberrut devlet, nasıl olsa günün birinde "borcumu ödemiyorum" deme hakkını da saklı tutarak, her türlü zulmü uyguluyor.

Keşke hiç borçlanma ihtiyacı olmasa. Ama bu bir gerçeklik. Eğer borçlanma ihtiyacı artıyorsa, bu ihtiyacı doğuran sebepleri ortadan kaldırmak en doğru, makul ve adil tavır olmaz mı? 2.300.000 memur, 230.000 resmi araç, lojmanlar, sosyal tesisler, 1.000.000 devlet işçisi, nüfusun yarısı kadar, devletten taban fiyat bekleyip, ürettiğini sadece ve yüksek fiyatla devlete satmayı bekleyen tarım kesimi, sanayi ve ticaretin önündeki, adeta "bu ülkede iş yapmak enayiliktir" dedirtircesine engeller, yüksek ve çok sayıda vergi, yüksek sigorta maliyetleri, ve tabii bunların neticesi "pahalı finans." İşte bunlar hep devletin yanlışları. Bunların hiçbirinde düzelme emaresi görüyor musunuz? Bunu düzeltmek yerine daha fazla borç doğuyor. Hocam; müslümanlar olarak biz faizi hep hastalığın sebebi olarak gördük. Ama ben diyorumki artık: "Faiz hastalığın sebebi değil, ateşidir." Ekonomik durum ne kadar kötüyse, piyasada ne kadar para azsa, hesapsızlık had safhadaysa ve az sayıda ve düşük oranda vergi yerine, çok sayıda ve yüksek oranda vergi yüzünden yatırım yapılamıyorsa, borç verenler faiz oranını o kadar yüksek tutacaklardır. Bir de bu faizden vergi almaktan bahsedince, borç veren vergiyi de üstüne koyarak, daha yüksek faizle borç vereceklerdir. Asıl bu, fakir fukaranın üstüne yüktür. Bunun üzerine bir de "konsolidasyon"dan bahsederseniz, o borç parayı da bulamazsınız. Üstelik yukarıda saydığım hastalıkları düzeltmeye niyetiniz de yoksa, Arjantin gibi maaş dahi veremezsiniz."
Melik Nazır ESİRCİ

Sayın Esirci "Borçların nasıl ödeneceği ve durumun nasıl düzeleceği konusunda bilgi almam için bir partinin yayımladığı bir kitabı da tavsiye ediyor. Buna teşekkür ederim. Benim şikayetim, yokluğundan yakınmam, iktidarda olan siyasetçiler ile konsolidasyona karşı çıktıkları halde makul çözümden söz etmeyen ötekilerle ilgilidir..


5 Temmuz 2002
Cuma
 
HAYRETTİN KARAMAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED