T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Basın Yasası: Hem yerel, hem evrensel...

Ben yazarın soru soranını severim. Kürşat Bumin de çok soru soran yazarlardan. Dün, Yeni Şafak'taki köşesinde, "Metro Türkiye'ye girerse ne olur?" diye soruyordu. Yazının sonunda cevabı da yer alıyor: "Eğer 'Metro' Türkiye'ye girerse, ülke gazetelerinin büyük çoğunluğu zaten büyük ölçüde 'Metro'nun özelliklerini taşıdığından, 'paralı gazeteler'e hayat hakkı tanımaz! Zaten 3 milyona inmiş tirajlar hepten tarümar olur! Ülkenin basın sektöründe Fransa'da olduğu gibi güçlü sendikalar bulunmadığından, bu fırtınanın önünde maalesef gazeteciler de tutunamazlar. Aslında, işin bu faslı (yani yeniden binlerce gazetecinin işsiz kalması) olmasa, 'Metro'nun Türk gazetelerini silip süpürmesi belki de hayırlıdır... 'Ak koyun ve kara koyun'un belli olması açısından..."

Bilmeyenlere açıklayayım: 'Metro' bazı Avrupa ülkelerinde parasız dağıtılan bir gazete. İsveç'te tutunca gazeteyi çıkaran şirket onu başka ülkelerde de yayınlamaya başladı. Bugünlerde tartışılıyor olması, basın sendikalarının gücüyle bilinen Fransa'ya da sokulmak istenmesi. "Yerli basını öldürür, işlerimizi kaybetmemize yol açar" düşüncesiyle, sendikalar, 'Metro' gazetesinin ülkede basımına geçit vermiyorlar. Şirket, Fransa'da bedava dağıtılacak gazeteyi Lüksembourg'da bastı; sendika üyeleri, matbaa önünde mevzi kurup gazete kamyonlarına el koydular ve basılı nüshaları tahrip ettiler...

Benim kötü huyum da her soruya cevap bulmak. Kürşat Bumin'in sorusu üzerinde ben de düşündüm. Bana göre, "Metro Türkiye'ye girerse ne olur?" sorusunun bir şimdi verilebilecek cevabı var, bir de hazırlıkları son safhaya ulaşmış 'Yeni Basın Yasası' çıktıktan sonra... Acil cevap şu: "Biraz zor girer..." Yasa çıktıktan sonraki cevap da şu: "Engellemeye kalkan kendini demir parmaklıklar gerisinde bulur."

Şaşırdınız, değil mi?

TRT ile Basın Yayın ve Enformasyon genel müdürlüğünün kendisine bağlı olduğu devlet bakanı Yılmaz Karakoyunlu, geçen hafta, bazı gazeteciler ile meslek örgütü yöneticilerini toplantıya dâvet etti. Elimizde yasa çalışması TRT'nin Oran'daki binasına gittik. Yasanın birçok maddesi eskisine göre 'ileri' özellikler taşıyor. "Gazetecilerin kaynak açıklamaya zorlanamayacağı" ile ilgili madde sözgelimi. Bazı durumlarda hapis cezası kaldırılıyor. Para cezaları ise artırılıyor.

Nazlı Ilıcak, önceki gün, taslakta gazete sahipliği ile ilgili bir maddenin, müstehcen neşriyattan hüküm giymiş kişilerin gazete sahibi olamayacaklarını öngören biçimini bozduğunu yazdı. Yürürlükte olan yasaya 1983 kasımında eklenen bir fıkra ile, bazı suçlardan mahkumiyet, sorumlu yazı işleri müdürü ve sürekli yayın organı sahibi olmayı engelliyordu. O suçlar arasında, 'müstehcen ve hayasızca yayın' da bulunuyor. Yeni tasarı bu engelleyici hükme son veriyor gerçekten... Taslak yasalaştığında, 'müstehcen ve hayasızca yayın' yüzünden mahkum olduğu için gazete sahipliğini bırakması istenen gazete patronları rahat nefes alacaklar...

Toplantıya katılanlardan biri de Basın Konseyi'nin dünya basın konseyleri birliğine de başkan seçilen başkanı Oktay Ekşi'ydi. Konsey adına yaptığı konuşmada, Oktay Bey, okuduğumda bana da anlamsız gelen bir maddeye işaret etmeden geçemedi ve yeni metnin 26. maddesi için, "Tasarının getirdiği 'basılmış eserleri tahrip, bozma, engelleme' suçunun mantığını anlamak mümkün değildir" dedi. Tepkisini sütununa da taşıdı Oktay Ekşi.

Yürürlükteki yasada bulunmayan "Basılmış eserleri tahrip, bozma, engelleme" başlığı ilk kez taslakta karşımıza çıkıyor. Buna göre, "Kanuna uygun olarak basılmış eserleri, bunların yayımını, veya dağıtımını veya satışını önlemek amacıyla koparan, tahrip eden veya bozan" kişiler cezalandırılmayı gerektiren bir suç işlemiş oluyorlar. Hem para cezası, hem de bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası gerektiren bir suç... Suç, "Umumi mahalde veya matbaanın veya umuma satış yapan veya dağıtım yapan yerlerin etrafında toplanan kişiler tarafından işlenirse" cezanın yarı oranında artırılacağını da öngörüyor taslak.

Yani, mevcut basın yasasında bulunmayan, ülkemizde bugüne kadar pek karşılaşılmadığı için Basın Konseyi başkanının ne için getirildiğini anlamakta zorlandığı bir 'yeni suç' ihdas ediliyor ve cezaları genellikle hafifleten yeni taslakta, bu 'suç' için, muazzam ağır ceza öngörülüyor.

Yeri geldiği için kaçınılmaz soruyu burada sorayım: Neden acaba?

Taslağı okuduğumda Oktay Ekşi gibi benim de anlamakta zorlandığım bu madde, bedava dağıtılan Metro gazetesinin Fransa'da başına gelenleri öğrendiğimde zihnimdeki yerine kolayca oturdu. Taslağın bu maddesi, hiç kuşkum yok, Metro veya benzeri çok-uluslu bir basın organının gelişinde, ya da medyaya yabancı sermaye girdiğinde gelişebilecek tepkileri cezalandırmaya yönelik...

Meclis'ten bu haliyle çıkarsa, bir yandan bazı patronların patron olarak devamına imkân sağladığı için 'muazzam yerel', bir yandan da çok-uluslu sermayeyi medyaya dâvet etmesi yönüyle 'muazzam evrensel' maddelerle donatılmış bir 'basın yasamız' olacak...

Kürşat Bumin'in "Metro Türkiye'ye girerse ne olur?" sorusunu biraz değiştirerek sorayım: "Metro Türkiye'ye ne zaman gelir?" Cevabım şu: "Basın yasası hazırlanan taslak istikametinde değişmeden gelmez..."


21 Şubat 2002
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED