|
|
"Hindistan yıllardır Keşmir'deki Cihadi hareketi terörist faaliyet olarak göstermek ve bunun arkasında da Pakistan yönetiminin olduğunu ispatlamak için uğraşıyor."
Pakistan ve Hindistan sorununun bugünlerde tekrar ateşlenmesini neye bağlıyorsunuz? Sizce bunu kimler ateşliyor? İlk önce bu konuşmayı fırsat bilerek, benim ve tüm Pakistan halkının içten sevdiği Türk halkına sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Öte yandan, Yeni Şafak gazetesine dünya ve İslam aleminin sorunlarını gündemine taşıdığı için de tüm çalışanlarına başarılar diliyorum. Pakistan ve Hindistan arasında ortaya çıkan bu son sorunun aslında birçok sebebi bulunmakta. Evvelen Hindistan bağımsızlık mücadelesi veren Keşmirli mücahitlerin başarılarından dolayı bir sorunla karşılaşıyor. Bundan dolayı Hindistan yıllardır Keşmir'deki Cihadi hareketleri çökertmek ve Pakistan'ı da bu krizin içine çekip, onunla savaşmak için mücadele ediyor. Hindistan yıllardır da dünya kamuoyunda Keşmir'deki Cihadi hareketi terörist faaliyet olarak göstermek ve bunun arkasında da Pakistan yönetiminin olduğunu ispatlamak için uğraşıyor. 11 Eylül olayının ardından Afganistan'ın vurulmasıyla birlikte, Hindistan yönetimi ve liderleri bunu bir fırsat bilip dünya kamuoyuna ve özellikle ABD'ye Pakistan'ın terörist ülke olduğunu ve Afganistan ve Keşmir'deki terör faaliyetlerinin arkasında aslında Pakistan'ın olduğunu ispatlamak için kolları sıvadı. Böylece Hindistan yönetimi ilk önce El-Kaide'nin Afganistan ve Keşmir'deki gruplara askeri eğitim verdiğini ve bunun için de Pakistan'dan destek aldığını ispat etmeye çalıştı. Hindistan-İsrail ortaklığı
Ancak bunda başarısız olunca ve Batı dünyası, özellikle ABD Hindistan'ın bu tür delillendirmelerini red edince, Hindistan, İsrail ile ortaklaşa bu defa yeni bir planı ortaya koydular. Örneğin, yakın günlerde yaşanan uçak kaçırma eylemi, Keşmir parlamentosuna yönelik düzenlenen saldırı, Sih'lere ve bazı bayanlara yönelik saldırılar, Hindistan istihbaratının gerçekleştirdiği eylemlerdir. Aslında tüm bu planlar, tecrübeler ve tavsiyeler Hindistan'a İsrail tarafından yapıldı. İsrail'in bu tür konularda çok tecrübeli olduğu su götürmez bir gerçektir. İsrail Filistin'de ve diğer bazı ülkelerde gerçekleştirdiği eylemleri üzerine gitmek istediği devlet veya gruplara mal etmeyi çok iyi beceriyor. Hindistan'da bu siyaseti benimsedi. Hindistan şu anda yıllardır eline geçiremediği bu altın fırsatı kaçırmamak için didiniyor. Dünyanın içine sürüklendiği bu kaos ortamının kurtulmadan önce, Pakistan ile olan tüm hesaplarını halletmek istiyor. Bundandır ki, Hindistan ABD'nin bölgeden çekilmeden ve Afganistan'da istikrarlı bir yönetim yerleşmeden Pakistan'ı dünya terörizmine destek veren ülkeler listesine koymak için uğraşıyor. Savaş çıkmaması için gayret ediyoruz
Peki sizce tüm bu gelişmelerden sonra bir savaş olur mu? Biz savaş olmaması için elimizden gelen tüm gayreti sarfediyoruz. Pakistan makul olmayan açıklamalar ve savaşa sürükleyici her türlü davranıştan uzak durmak için elinden geleni yapıyor. Fakat görünen o ki, Hindli liderler işi daha da yokuşa sürüklemek için son hız uğraşıyorlar. Ancak olaylar bu mihvalde devam ederse, olacak her türlü sonuca karşı hazırız. Eğer bize savaş açarlarsa buna da hazırız. Fakat imkanımız ölçüsünde böyle bir savaşın vuku bulmaması için büyük bir gayret içindeyiz. Her iki ülkede nükleer güce sahip olası savaşın sonucu çok kötü olabilir. Sizce muhtmel bir savaşta nükleer silahın kullanılma ihtimali var mı? Hindistan'ın hiçbir kanun ve ilke tanımadığı ortada. Böyle bir şeyin olmasını tahayyül bile etmek istemiyoruz. Ama Hindistan yönetimin sorumluluktan anlayan bir idare olmadığı da biliniyor. Bundan dolayı da, Hindistan'ın böyle bir işe kalkışması ihtimal dahilindedir. Hindistan ve Pakistan'da asıl sorunu oluşturan Keşmir konusuna sizce bir çözüm bulunamaz mı? Biz buna bir çözüm bulunsun diye uğraşıyoruz. Savaşsız bir barışın gerçekleşmesi bizim asıl emelimizdir. Keşmir sorununun tek çözümde bu halka kendi bağımsızlığını tevdi etmektir. Bu da BM'nin 50 yıl önce aldığı kararlar çerçevesinde gerçekleşebilir. Hindistan ilk yıllar bu kararlara uydu. Ama şimdi Hindistan geçmişte kabul ettiği bu kararları reddediyor. Yani anlayacağınız BM kararlarını kabul etmeyen Hindistan, Pakistan değil. Birkaç gün önce Pakistan ulemasıyla ortaklaşa düzenlediğiniz toplantının hedefi neydi ve ne tür kararlar aldınız? Toplantının hedefi, dini hareketlerin liderleriyle, Pakistan yönetimi arasında bir uzlaşmaya varmaktı. Toplantıda genel sorunlar konuşuldu. Özellikle Pakistan devletinin şu an yüz yüze geldiği sorunlar, Hindistan'ın tehditleri gibi konular konuşuldu. Özellikle bu aralar Pakistan içinde bir birliğe ihtiyacımız var. Devlet Başkanı Sayın Müşerref ile ulema arasında gerçekleşen bu toplantıdan çok iyi bir sonuç ile çıktık. Ulema hükümetin karşılaştığı sorunları anladılar ve Hindistan'la olan sorunlar konusunda alınacak tüm kararlara destek vereceklerini açıkladılar. Aynı zamanda dini medreselerin kontrolü ve tescili konusunda uzlaşmaya vardılar. Ulema bunu anlayış ile karşıladı. Sizin medreselere baskı yaptığınız ve bazı derslerin okutulması konusunda bir zorunluluk getirdiğiniz ileri sürülüyor, bunların gerçeklik payı ne kadar? Hayır kesinlikle böyle bir şey yok. Bu konuda yaptığımız her işi ulemayla ortaklaşa aldığımız kararlar ile uygulamaya koyuyoruz. Bugün Pakistan uleması da dini eğitimin, asri eğitim ile birleştirilmesinin zorunluluğuna ikna olmuş durumda. Hükümet dini medreselerin tamamen modernleştirilmesi için uğraşmıyor, hükümet bu medreselerin ihtisaslaşmasını istiyor ve hükümet bu medreselerden mezun olanların asri ilimlere de vakıf olmaları için çaba sarf ediyor. Örneğin öğrencilerin İngilizce öğrenmelerini istiyoruz, dini eğitim almış insanlar dini tebliğ etmek istiyorlarsa, İngilizce eğitimin ne kadar önemli olduğunu bilmeleri gerekir. Peki bu okullarda okuyanların Talibancı oldukları ve Taliban'ın bu medreselerden ortaya çıktığı iddia ediliyor... Taliban, lügatte, ilim öğrenen öğrenci manasına gelir. Pakistan'da medreselerde okuyanlara 70'lerden beri Taliban deniliyor. Bunların Afganistan'da ortaya çıkan Taliban'la bir alakası var mı? Taliban, Pakistan'da çıkmadı. Talibancıların hepsi Afganlıdırlar, az bir kısmı müstesna. Taliban'ın ortaya çıkmasının sebebi, Afganistan'ın tarihine ve oradaki siyasi ortamla bağdaştırılmalıdır. Pakistan'daki dini medreselerin bu konuda hiçbir rolü yoktur. Asgari musibeti seçtik
Bir de son savaşla birlikte, Peştunlar (Patanlar) ile Pakistan yönetiminin aralarının bozulduğu belirtiliyor. Peştunlar, ABD ile savaşlarında Pakistan'ın kendilerini desteklemediğini söylüyorlar. Afganların, Ruslara karşı olan cihadlarında onlara çok destek verdik. Hatta Taliban yönetimi kurulduğunda onu ilk biz tanıdık. Ayrıca biz Suudi Arabistan'ın ve Arap Emirliklerinin Taliban yönetimini tanımaları için uğraştık. Bu son savaşta her iki ülke de desteğini çekerken, biz Taliban yönetimini tanıyan tek ülke konumuna düştük. Tüm dünyaya karşı, gelebilecek her türlü zorluğu göğüslemeye çalıştık. Büyük ülkeler bize karşı çıkıyordu. Daha sonra öyle bir duruma düştük ki, iki şey arasında tercih yapmamız gerekiyordu. Birincisi Pakistan'ın muhafazası, ikincisi Afganistan'ın müdafaası. Biz de her ikisini birlikte götüremeyeceğimizi anladık. Bundan dolayı ehven olanı, asgari musibeti seçtik. Ve yaşananlar gerçekten bizim için büyük bir bela ve musibetti. Eğer asgari olan musibeti seçmeseydik, büyük musibetle yüz yüze gelirdik ki, bu da Afganistan ve Pakistan'ın birlikte sonu olurdu. 'AFGANİSTAN'I ÖNCE BİZ TANIDIK'
Yeni Afgan yönetimiyle Pakistan yönetimi arasında ilişkiler sizce ne düzeyde olacak? Yeni yönetimi de ilk tanıyan biz olduk ve Başkan Müşerref yeni geçici Afgan yönetimiyle ilk telefonlaşan kişiydi de. Biz yeni yönetimle dayanışma içine girmek istiyoruz. Yeni Afgan yönetiminin de ilerlemesi için destek vermeye hazırız. Pakistan Dışişleri Bakanı olarak, Afgan ulemasıyla bir araya gelip, İslam ümmetinin karşılaştığı sorunları çözmeye gayret sarfedecek misiniz? Biz buna hazırız. Biz onlara orada dini ve modern eğitimi birlikte cem etmiş medreselerin inşası için yardım edebileceğimizi bildirdik. Ancak tüm bunlara rağmen Pakistan devletinin ve hududlarımızın muhafazasını ilk aşamada düşünmekte İslam ümmeti üzerine oynanan oyunlar ise yeni değil, bilakis kadim sorunlardır. Bunların çözümü de ancak İslam ülkelerinin birliği ve vahdetiyle gerçekleşebilir. Bu ülkelerin liderlerinin de birbirlerini anlaması gerekiyor. Ancak bilindiği üzere İslam ülkelerinin hepsi kendi iç sorunlarıyla meşguldür. Ayrıca, biraz önce belirttiğiniz gibi Hindistan ve Pakistan sorununu İsrail de ateşlemekte. Sizce ABD'nin de böyle bir girişimi var mı? Veya böyle bir şey seziyor musunuz? Biz ABD'nin bu sorun karşısında barışçı ve çözüm bulucu bir tavır sergileyeceğini umuyoruz. Çünkü, ABD güçlü ve uluslararası bir devlet statüsüne sahiptir. Bundan dolayı ABD'nin adaleti elden bırakmayacağı en büyük temennimizdir. ABD'de bu sorumluluğu hissedip bu soruna bir çözüm bulacağını umut ediyoruz. Barış ve adalet güvencenin temel esaslarındandır ve birbirinden ayrılmaz bir bütündürler. Pervez Müşerref geçenlerde, Çin ziyareti esnasında, bir Çin tv kanalına yaptığı açıklamada, Doğu Türkistanlılar hakkında terörist sözcüğünü kullandı. Buna ne dersiniz? Bu açıklamayı duymadım. Ancak Çin ile Pakistan arasındaki bağlar çok güçlüdür ve Çin ile olan bu kuvvetli bağımızdan dolayı Çin'de bir istikrarsızlık olsun istemiyoruz. Ancak buna rağmen Çinliler ile Doğu Türkistanlıların iyi ilişkiler içine girmeleri için görüşmelerimiz de olmuyor değil.
|
|