T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yılbaşı ve tarih ilmihali

Yılbaşı tartışmaları toplumun değişim, başka bir deyişle modernleşme serüveni ile kendi oluşu arasındaki ilişkinin mahiyetini yansıtması bakımından iyi bir gösterge sayılabilir. Yılbaşı tartışmaları kadar Batılılaşma/modernleşme hevesimizin köksüzlüğünü ele veren örnek zor bulunur.

Her toplum hep aynı olduğu yerde kalmaz; başka toplumlarla, kültürlerle ilişkiye geçer. Burada sorun olan bu ilişkinin, etkileşimin mahiyetidir. Eğer iki kültürün birbirini etkileşimden bahsediliyorsa farklı iki kültür, algı/lama biçiminden söz ediyoruz demektir.

Türkiye'deki sorun, "öteki"ni algılamakla ilgili olduğu kadar kendi olmak, kendini fark etmekle ilgili olan hastalıklı bir duruma işaret ediyor. Bu noktada tarih, gelenek, toplumsal/kültürel değerler, modernleşme gibi bir yığın parametre devreye giriyor. Kısaca bizde farklı olanla kendi/ne ait olanın farkını fark edip etmemek, yabancı/farklı olanı tanımlayıp tanımla/yamamak gibi medeniyet ve kültür düzeyinde varoluş sorununa dönüşmektedir. Veya yaşanan varoluşsal sorunların tezahür ettiği gösterge/ler dizgesi haline gelmektedir.

Eğer güçlü kültüre sahip sağlıklı bir toplum iseniz farklı olanı tanımlayıp kendi bünyenize adapte edebilme başarısını gösterirsiniz. Burada tanımlama ve seçme düzeyinde kendinden emin toplumların farklı/yabancı değer ve birikimlerle kurduğu ilişki söz konusu.

Klasik dönem İslam düşüncesinin grek düşüncesi ya da medeniyetiyle ilişki kurarken bunu İslam medeniyetinin gelişimine katkıya dönüştürmesinin sırrı burada düğümlenmektedir. Modern Batı toplumlarında da farklı kültür ve medeniyetlerle kurulan ilişkileri tanımlanıp yabancı ile yerli olanın farkına var/dır/an bir bilinç söz konusudur. Kendi dışındakilerden, alırken bile neyin yerli neyin yabancıya ait olduğunun bilincinde bir seçme yapılır.

Türk modernleşmesinin ilkel evrensellik, çağdaşlık ya da güncel deyimiyle yılbaşına "karşı olma"yı Talibanlık gibi sığ bir zemine indirgenmesinin nedeni budur. Bu ülkede neyin yerli, tarihi ve dolayısıyla bize ait neyin farklı /yabancının eseri olduğu özellikle belirsizleştirilmiştir. Bu fark/lılık özellikle silinmek istenmektedir. Yabancı olanının farksızlaştırılması kendi/ne ait olanın silikleşmesini beraberinde getiriyor. Kendi/n ortadan kalkıyor. Zaman, tarih telakkisinden hayat biçimine kadar tüm oluş biçimlerinin yok edildiği, buharlaştırıldığı bir değer algısının dayatılması söz konusu.

Tarih ilmihali

Tarih bilinci ile kültürel varlık alanı arasındaki kopmaz bağ bizim gibi toplumlarda doğrudan varoluş sorunu haline gelmektedir. Ve tarihi olan her toplum için de tarih bilinci bir tür varoluş bilincini besler.

Son günlerde karşılaştığım en harika kavramsal buluş/icad: tarih ilmihali. Değerli bilim adamı Sabri Orman'ın yenilerde çıkan "İktisat, Tarih ve Toplum" başlıklı kitabında (Küre yayınları, İst. Tel: 0212 5891295) çizmeye çalıştığı bu kavramsal çerçevede bilinen anlamda ilmihal ile tarih arasındaki doğrudan ilişkinin mahiyetine gönderme yapıyor. Tarih ve kültür, hayat biçimi ve ilmihal bilgisi bir arada düşünüldüğünde yılbaşı denilen kutlama biçiminin neye tekabül ettirilmek istendiği daha iyi anlaşılır. Sabri Orman'ın yeni bir tarih felsefesi kuramı geliştirmeye çalıştığı kitabını burada değerlendirecek değilim. Ancak geliştirdiği tarih ilmihali gibi nefis bir kavramsallaştırmayla Müslüman bir toplum ve medeniyette tarih ve değerler skalası arasındaki ilişkiyi tanımlaması açısından sırf bu kavramı nedeniyle kutlanmaya değer görüyorum.

Tarih ilmi ile hal/durum arasındaki ilişkinin; bir hayat tasavvuru ve yaşama biçimi arasındaki bağı ilmihal gibi bir alanla formüle eden medeniyetin varisleri için yaptığı çağrışım ve içerdiği anlamın trajik boyutuna tekabül eden en sembolik olay yılbaşı olsa gerek.

Söz tarihten açılmışken bugün başka bir tarih kitabından bahsetmek istiyorum. Bizdeki tarihsizleştirme çabası yaşama biçimimizle birlikte yaşadığımız çevreyi de kapsayacak kadar geniş boyutlardadır. Yaşadığımız semt , sokak hatta şehrin tarihi ile olan ilişkimiz bir turist ilgisi kadar bile değildir. Hayatımızdan teker teker çekilen değerler gibi çevremizle anlamlı ilişki kuramaz hale geldik; hafızasızlaştırıldık. Üsküdar Belediyesi anlamlı bir çalışmaya imza akmış. Üç cilt halinde bastırdığı Üsküdar Tarihi diğer resmi kurumlar için de örnek olacak nitelikte. Mehmet Nermi Haskan'nın yıllar önce yaptığı çalışmayı "Yüzyıllar Boyunca Üsküdar ismiyle gün ışığına çıkarılması önemli bir kazanç. Bir köşede ayakta kalabilmeyi başarmış bir taşın sıradan bir taş olmadığını fark ediyorsunuz bu tür mahalli tarih (local history) çalışmalarıyla. Böylece bastığınız-yaşadığınız yerle-semtle ontolojik bir ilişkiye geçiyorsunuz.


1 Ocak 2002
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED