T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Venezuella darbesi ve RTÜK Yasası

Siyasi tarihi doğru okumak isteyenler, siyasi gelişmelere arkaplan oluşturan maddi dinamikleri ve maddi dinamiklerin siyasi talepleri biçimlendirmesini görmek zorundadırlar. Örneğin, cumhuriyet döneminde çıkarılmış olan Köy Kanunu'nun, sadece köyün kalkınması ile ilgili olmadığı, Kürt ve İslamcı hareketliliklerin oluşturduğu "siyasal taşra"yı kontrol etmeye dönük bir iç mimarisi olduğu bilinmek zorundadır. Buna benzer şekilde, CHP içinden çıkmış kadroların DP'yi kurmalarını oluşturan maddi dinamik, İkinci Dünya Savaşı koşullarında güç kaybeden "büyük tüccar" sınıfının, kendi çıkarlarını koruyacak yeni bir siyasi temsile ihtiyaç duymalarıdır. Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren ortaya çıkan ve "mantıki ve siyasi sonuçları cumhuriyet rejiminin kurulmasını sağlayan" dinamiklerin en öenmlilerinden biri "basın hürriyeti" talebidir. Padişahların statükoyu korumak adına basına sürekli sansür uygulamaları, basını yoğunlaştırılmış bir biçimde 'hürriyet hareketleri'nin için çekmiştir. Namık Kemal'in siyasi çizgisinin şekillenmesinde bunun rolü biliniyor. Basın hürriyetine dönük kısıtlamalarla mücadele etmek, padişahlığa karşı "siyasal muhalefet"in en önemli dinamiklerinden biri olmuştur.

Cumhuriyet döneminde de, dış dinamikler bahane edilerek, bunların iç dinamik haline getirilmesinde son derece otoriter yollar takip edilerek "basın hürriyeti" defalarca kısıtlanmaya çalışılmıştır. Tüm bunlar karşısında ise basın genel olarak kendi hürriyetini koruyan bir tutumla hareket edebilmiştir. Bugün RTÜK Yasası ile gerçekleştirilmeye çalışılan "sansür ve baskı zihniyeti"nin en büyük destekçisi ise belli başlı basın kuruluşları. Rant mekanizması ile iç içe geçmiş bir basın yapısı yüzünden, basın hürriyetinden siyasete akan değer üretimi ters yüz edildi ve rant ilişkilerinden basın hürriyetine akan bir güç sistemi ikame edilmeye çalışılıyor. Gerçekten utanç verici bir biçimde, basın hürriyetinin önüne dikilen engellerin en büyük dayanağını, büyük basının "kuzuların sessiziliği"ne parmak ısırtan "suskunluğu" oluşturuyor.

Bu ülkede değer üretiminin hiçbir etik temeli kalmadığını gösteren bir tablo bu. Bir avuç aydın dışında, bu utanç verici duruma ses çıkaran da yok. Bu durumda, cumhuriyet rejimini kurmuş bir ülkenin, padişahın sansür uygulamalarından farksız olan bir yasayı nasıl ürettiğini iyi sorgulamak gerekiyor. Üstelik ülkenin "hukukçu" Cumhurbaşkanı tarafından, son derece yüksek ahlaki ve siyasi gerekçelerle daha önce veto edilmiş bir düzenleme bu. Tüm bunlara rağmen böyle bir düzenlemenin yeniden hayata geçirilmeye çalışılması, ülkenin geleceğine dönük doğru tutum alması gereken 'siyasi irade'nin de düşkünlüğünü gösteriyor.

Haziran 2001'de kabul edilen ve sonra Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilen yasa bugün yine gündemde. Veto edilecek kadar ağır bir hukuk ve ahlak dışılıkla yüklü yasa, siyasetçiler sayesinde çıkarılmıştı. Bu, ülkedeki "siyasi değer üretiminin" içine düştüğü acınası durumun bir göstergesiydi. Bugün ise hiçbir şey olmamış gibi bu yasa yeniden ve yine siyasi irade desteğiyle geliyor. Basın patronlarının devlet ihalelerine girmesini temin etmek üzere, basın hürriyetini linç eden ve siyasi alanı tamamen sıfırlayan bir düzenleme, tüm siyasi değerleri ve basın ilkelerini ayaklar altına alarak, herşeyi ezerek ve çiğneyerek hakim kılınmaya çalışılıyor. Peki bu ülke ne olacak? Bu ülkenin varoluşunun dinamiklerini bu derece zedeleyen uygulamalar nasıl engellenecek ?

Bakın Venezuella gibi, buraların ilgi sahasında olmayan bir ülkede bile insanlar nasıl 'inatla' ve 'inançla' sahip çıkıyorlar geleceklerine... Venezuella Devlet Başkanı Chavez, ABD destekli bir darbe ile görevden uzaklaştırıldı iki gün önce. Darbeciler, Chavez'in yerine 'patronların patronu ' denen Comorra adlı işadamını atadılar. Kimdi Chavez? Dünyanın en büyük dördüncü petrol ihracatçısı olan ülkesinin kaynaklarının bir avuç kişiden oluşan oligarşik bir yapı tarafından kullanıldığını gören ve bunun önüne geçme sözü vererek % 56 oy oranı ile iş başına gelen bir eski asker ve siyasetçi. Ülkesindeki yoksullar için hazırladığı programları yürürlüğe koyan, petrol fiyatlarını yükselterek, kaynakların Batı ülkelerine tek taraflı akmasının önüne geçmek isteyen ve Castro ile aynı siyasi frekansta olan biri. Chavez, ABD destekli bir darbeyle devrildi. Fakat, Venezuella Baş Yargıcı bu darbeyi 'tanımadı' ve halkın desteğiyle Chavez yeniden görevine iade edildi. Venezuella halkı, kendi ülkesine sahip çıktı. Basın ve siyasetçiler Chavez'in temsil ettiği 'meşru siyasi irade'ye sahip çıkarak, Venezuella'nın geleceğinin karartılmasına direndiler.

Basın hürriyetini patronların devlet ihalelerine girmeleri sürecine endeksleyen RTÜK yasası, Venezuella patrollerinin halka değil bir avuç kişiye akması kadar gelecek karartıcıdır. Türkiye'de de halkın, aydınların ve özellikle siyasetçilerin, ülkenin geleceğini karartan bu yasaya direnmeleri gerekmektedir.


15 Nisan 2002
Pazartesi
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED