T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Tasavvufa bir kapı

Mustafa Aşkar'ın yazdığı "Tasavvuf Tarihi Literatürü", tasavvufla ilgili birçok soruya ışık tutacak nitelikte bir kitap. Bir "bio-bibliyografya" çalışması olan eser, titiz bir araştırma ve incelemenin ürünü olarak dikkat çekiyor.

Tasavvufla ilgili mevcut doğuda vei batıda, yazma eserler de dahil, kaynakların çokluğu herkesin malumudur. Ülkemizde ve dünyada üzerinde en çok araştırma yapılan İslami disiplinlerden birisi de kuşkusuz Tasavvuftur. Tasavvufa ilgi gün geçtikçe artmaktadır. Akademik anlamda ise İlahiyat Fakültelerinin artmasıyla birlikte sadece Türkiye'de yapılan çalışmalar belli bir seviyenin üzerine çıkmış durumdadır. Yine aynı şekilde böylesine yoğun çalışmaların yapıldığı, müstakil bir bilim dalı haline gelmiş Tasavvufun belli bir metodolojiden yoksun olduğunu görüyoruz. Ayrıca kaynak ve literatür açısından alabildiğine zengin bir alan için kaynak tahlillerinin lüzumunu ifade etmek zaittir.

Mustafa Aşkar'ın bu eseri ise yukarıda ancak birkaçını ifade ettiğimiz Tasavvufla ilgili birçok probleme ışık tutacak nitelikte bir eserdir... Tür olarak bio-bibliyografya olarak niteleyebileceğimiz bu çalışmanın öncelikle yoğun bir çalışmanın mahsulü olduğu dikkatimizi çekiyor.

Eser üç ana bölümde ele alınmış. Birinci bölümde, Tasavvufun zühd dönemi kaynakları, Kitabü'z-Zühd'lerin tanıtımları yapılmış. İlk döneme ait olan bu eserler kronolojik esasa göre, müelliflerin vefat tarihleri esas alınarak tanıtılmış. Eserler, bir sınıf altında toplanırken genel karakterler göz önüne alınarak düzenlenmiştir. İlk dönem tasavvuf kaynakları; 'Tabakat Türü Eserler, Tasavvuf İlmini İzâh Eden Eserler ve İşarî Tefsirler' olarak tasnif edilmiştir. Her alt başlıkta ise eserlerin tanıtımı yapılmıştır.

İkinci bölümde ise Târikatlaşma döneminden sonra yazılan eserler ve son dönemde yazılan eserler ele alınmıştır. Tarikatlar dönemi sonrası; Tabakat Kitapları, Adab Kitapları ve Menakıpnâmeler şeklinde üç başlık halinde tasnife tabi tutulmuştur. Son dönemde yazılan eserler ise; 'Genel Olarak Ansiklopedilik Eserler', 'Bir Tarikatı Ele Alan Eserler', 'Tarikatların Silsileleri ve Tekke Mecmuaları', ve 'Mutasavvıfları Ele Alan Ensab Kitapları' şeklinde alt başlıklara ayrılmıştır. Bununla birlikte her alt başlıkta yer alan eserlerin tanıtımına geçilmeden önce bu sınıfın ortak özellikleri ve bu eserlerin tasavvuf tarihindeki önemi hakkında bilgi verilmiştir.

Üçüncü ve son bölümü ise Tasavvuf Istılahlarını Ele Alan Eserler, Süreli Yayınlar, Tasavvufla İlgili Batıda Yapılmış Çalışmalar ve Türkiye'de Yapılan Bilimsel Çalışmalardan oluşturmaktadır. Ekler bölümünde de müellif, araştırmacılara kolaylık olması açısından bazı meşhur mutasavvıfların kronolojik vefat tarihlerini vermiştir. Bunun yanında da Tasavvuf kaynaklarından bazılarının yazma nüshalarından örnekler verilmiştir.

KİTAPTA NELER VAR?

Kitabın arka kapağında eserle ilgili şu bilgiler yer almaktadır. "Bu eser, tasavvuf tarihi alanında özellikle akademik çalışma yapanlara müracaat kaynağı konumundadır. Ayrıca bu alana ilgi duyan herkese tasavvuf tarihi ile ilgili kaynaklara ulaşmada yardımcı olacaktır. Eser yoğun bilgi ve kaynak tanıtımıyla dolu olup, büyük bir emek ve gayret sonucunda ortaya konmuştur. Eser ülkemizde halen bu alanda yapılan en derli toplu çalışma niteliğindedir. Tasavvuf tarihinde yer alan klasik eserlerin tanıtımından günümüzde yapılmış akademik çalışmalara kadar geniş bir yelpazeyi içine alan bu çalışma, ilim ve kültür dünyamıza yeni açılımlar kazandıracaktır."
Tasavvuf Tarihi Literatürü / Kültür Bakanlığı Yayınları.

 
Biz eskiden eskiden Selenge Yayınları, Hunlar ve Göktürkler başta olmak üzere, kadim Türkler üzerine araştırmalar yapan Nikolayeviç Gumilov'un "Bozkır Üçlemesi"yle "Eski Türkler" üzerine yaptığı araştırmayı kitaplaştırdı.
TÜRK DİL KURUMU DAHA AKTİF OLMALI
Türk Dil Kurumu, 07.11.2001 tarihinde aşağıdaki açıklamayı yayınladı: "Yazı Birliğimizi Bozan Davranışlar" İş yerlerinde, otellerde ve kuruluşlarda yabancı adlar kullanma olumsuzluğunun yanı sıra, son günlerde, Türk yazısında olmayan harflerle Türkçe ya da Türkçeleşmiş adları yazma davranışı da yaygınlaşmaya başladı. Laila, Eskidji, Yemish, Kebapchi  gibi Türk yazısına aykırı yazılış biçimlerinden sonra İstanbul'daki bir otelin, adını Taxim biçiminde yazması kabul edilebilir bir tutum değildir. Türkçeleşmiş ve yazımı Taksim biçiminde gelenekleşmiş olan adın 29 harfi alfabemizde olmayan bir harfle yazılması, Türk yazı geleneğine aykırıdır. 1353 sayılı Türk Harfleri Hakkındaki yasa, başında bizzat Ulu Önder Atatürk'ün bulunduğu bir kurul tarafından belirlenmiştir. Türkçe ya da Türkçeleşmiş sözleri ve adları Türk yazısında olmayan harflerle yazmak, Atatürk'ün yazı devrimine saygısızlıktır. Türk yazı birliğini bozan bu davranışlara karşı belediyeler önlem almalıdır. İş yeri adlarındaki bu olumsuzlukları gidermek içinb ir an önce yasal düzenlemenin yapılmasının ynararlı olacağı düşünülmektedir. TDK" Yukarıdaki açıklamayı okuyunca, eski Dil Kurumu'nun, ilmî gerçeklere, Türkçe'nin gerçeklerine zaman zaman çok aykırı ve zararlı olan aktif, hattâ, muhaliflerine karşı mütecâviz olan tutumunu hatırladım.. Yukarıdaki açıklamanın uyuşuk ve ürkek hâli karşısında: "-Be mubarekler! Siz şimdi bir devlet kuruluşusunuz.. Türkçenin sağlığının ve güzelliğinin korunması için gerekli tedbir ve icraâtı tesbit etmekle mükellef değil misiniz? Toplanın, etüd ve çalışmalarınızı, hukukçuların da iştirakiyle tamamlayın ve kanun teklifinizi Başbakanlığa sevkediniz.. Bunu akıl edemiyorsanız, yahut sizin çalışmalarınız engelleniyorsa koltuklarınızı terkediniz!.." demekten kendimi alamadım..
O. Akkuşak
15 Nisan 2002
Pazartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED