T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Darbeler dönemi başlıyor mu?" derken...

Venezüella'da ordunun gerçekleştirdiği darbe sonrası, "Güney Amerika'da darbeler dönemi yeniden geri mi geliyor?" sorusunu sormamla, bu sorunun yanıtını almam arasında çok az bir zaman geçti.

Darbe tersine döndü ve iki gün önce generaller tarafından görevinden alınan Hugo Chavez, aradan 48 saat geçmeden onbinlerce yandaşının desteğiyle yeniden iktidar oldu.

Ajans haberlerine göre, Chavez geri dönerken, halktan ''yeni demokrasi''nin de zafer nidaları yükseliyordu

Bu olay, kuşkusuz sadece Venezüella açısından değil, dünyanın çeşitli bölgelerindeki sancılı ülkeler açısından da önemli bir dönüm noktası sayılmalı.

"Sabah erken kalkan generalin ötekilerden önce darbe yaptığı dönemlere mi,

ABD belgelerince de CIA tarafından düzenlendiği kanıtlanmış olan kanlı Şili darbesi dönemlerine mi dönüyoruz?"

Demeye kalmadan olay tersine döndü. Demokrasi galip geldi.

Arjantin'deki darbe beklentilerinin boşa çıktığı bir dönemde Venezüella'da askeri darbe olması ve bu darbeye ABD'nin anında yeşil ışık yakması bu soruyu ister istemez gündeme getirmişti.

ABD tarafından yakılan yeşil ışığın anlamı buysa uzun bir süredir Güney Amerika ülkelerinde darbeleri değil de demokrasiyi dstekleyen politikalarından vaz geçiyor demekti.

Asıl mesele buydu...

Eğer böyley idiyse –ki Bush yönetiminin terörle mücadele gerekçesine dayandırdığı şimdiye kadarki uygulamaları ve yaklaşımları bu tür gelişmeleri doğruluyor– dünyanın her tarafındaki darbe meraklılarına gün doğuyor demekti.

Venezüella'daki askeri darbe, şimdiye kadar, "ABD yeşil ışık yakmaz" gerekçesiyle ve bazan da yakmadığı için faaliyete geçemeyen ya da başarılı olamayan darbeciler ve dikta heveslilerine büyük moral verebilirdi...

Aynı zamanda '28 Şubat türü' darbecileri de birçok külfetten kurtarabilecek yeni bir yaklaşım olabilirdi...

(Burada, sansürcüler ve ellerinde büyüteçle dava açılacak yazı arayan görevliler için açıklayayım: '28 Şubat türü' derken Türkiye'de 28 Şubat'ta yapılanların benzeri demek istiyorum. Yani konu Türkiye değil. Memleketin biri...)

Ne toplum mühendisliğine, ne tek tip hale getirilmiş göstermelik siyasal düzene, ne devletleştirilmiş sivil toplum örgütlerine, ne çeşitli çapraşık düzenlemeler ve ayarlamalarla yasamanın yerine geçirilen yeni tür bir 'yürütme' yaratmak için gösterilecek çabalara ve ne de yürütmenin yargıyı tümüyle kontrol edebilmesi için harcanacak zamana gerek yoktu.

Düdüğü çalar, Venezüella'da olduğu gibi, 12 Eylül'de olduğu gibi herşeyi emir komuta zinciri içine alırsın olur biterdi.

Yani bu kadar zahmete gerek kalmazdı.

Ülke içindeki uslanmaz muhalefete de, siyasal partilerin çekişmelerine de, sokak gösterilerine de, toplumu kışkırtan aykırı görüşler ve fikir akımlarına da, sendikal hareketlere de, ülkeyi bölme ihtimali olan etnik grupların farklılık ve kültürel haklar iddialarına da anında son verilmiş olurdu...

Ülke de huzur ve refaha kavuşurdu!..

Belki Venezüellalı darbeciler de böyle düşünmüşlerdi ABD'nin darbeyi canıgönülden destekleyen mesajını aldıktan sonra, hatta ağızlarına birer Küba pürosu bile yerleştirmiş olmalılar.

Nitekim ABD de, darbecilere gönderdiği mesajda, seçimle işbaşına gelmiş devrik yönetimin Küba ile, Libya ile ve hatta Saddam'ın Irak'ı ile tehlikeli ilişkilere girdiğini ve ABD çıkarlarına zarar vermeye başladığını söylemiyor muydu?

En büyük müttefikimiz ABD'nin başkanı Bush'un yönetimi, ülkede meydana gelen olayın, darbe değil, bir hükümet değişikliği olduğunu, devrik lider Hugo Chavez'in de şimdiye kadar yaptığı yanlışların bedelini ödediğini bildiriyordu.

Ajans haberlerine göre, 1998 yılında seçimle iktidara geldiğinden beri ABD karşıtı politikalarıyla dikkat çeken devrik başkan Chavez, Libya lideri Muammer Kaddafi, Küba Devlet Başkanı Fidel Castro ve Irak lideri Saddam Hüseyin ile dostane ilişkileri geliştirerek, Washington'un şimşeklerini üzerine çekmişti. Yüzbinlerce muhalifin sokaklara dökülmesi ve eylemlerde 13 kişinin ölmesi üzerine Chavez generallerin baskısı sonucu istifa etmek zorunda kalmıştı. Ordunun desteğiyle devlet başkanlığına getirilen Pedro Carmona, ilk olarak Meclisi feshetmişti.

Bu darbe girişimi, işin başında, hiç kuşkusuz Güney Amerika'nın değişik ve hatta dünyanın sorunlu bölgelerindeki yarı demokratik ülkelerde, kendilerine göre çeşitli gerekçeleri olan birçok generale büyük bir umut vermiş olmalıydı.

Belki de, tam "Memleketi kesin olarak kurtarmanın tam zamanıdır" demiş bile olabilirlerdi.

Hele kendilerine yeşil ışık yakabilecek bir ABD yönetimi de işbaşında olduğuna göre…

Bu yazının son bölümünde önce aşağıdaki satırlar yer alıyordu:

"İnanıyorum ki şimdi bazı generaller, memleketlerindeki çatışma konularının, ihtilafların, sorunların ve huzursuzlukların listesini yapıyor olmalı.

Venezüella darbesi bütün bu gelişmelerin yeşil ışığı olabilir (mi?)"

Ama şimdi, darbe tersine döndükten sonra "Darbeler dönemi başlıyor mu" demek doğru değil.

Tabii halk kendi iradesine sahip çıktığı sürece...


15 Nisan 2002
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED