|
|
Yolun orta noktası
Türkiye'de bugün yaşanan sorunların altından nasıl kalkılacak? Tabii siyasetle. Siyaset, Türkiye'nin kendi ürettiği sorunlar için çözüm üretme aracı değil yalnızca; birçok 'dış' sorunun bugün aldığı biçim de Türkiye'deki siyasetle ilişkili. Bir yol ayrımında olduğuna kuşku bulunmayan ülkemizin doğru tercihler yapmasını istiyorsak, siyasetle yakından ilgilenmemiz gerekiyor. Soruyu şöyle soralım: Aciz ve her başı sıkıştığında Washington'a bakan bugünkü hükümetin yerinde farklı bir iktidar bulunsaydı, acaba ABD Afganistan'a bu kadar kolay savaş açabilir, Ariel Şaron Filistin'de bu kadar fütursuzca vahşet uygulayabilir miydi? Bu soruya verilmesi gereken cevap şu: Bu iki uluslararası gelişme, Türkiye'nin aktif desteği olmaksızın, bu denli kolay gerçekleşemezdi. Yakın geçmişte yaşadığımız birbirinden zararlı iki ekonomik krizin, Avrupa Birliği ile yollarımızı ayırmayı gerektirecek tıkanıklığın, IMF ve Dünya Bankası ile vesayetçi ilişki tarzının, en son örneğini 'virgülü değiştirilmeden' Meclis'ten geçirilmek istenen RTÜK Yasası'nda yaşadığımız, 'sorumsuzların sistem üzerinde giderek artan ağırlığı'nın esas sebebi siyasidir ve bu durumu değiştirmenin yolu da siyaseti biçimlendirmekten geçiyor... Tayyip Erdoğan'ın Anadolu turunun Şanlıurfa, Adıyaman ve Gaziantep bölümlerini izlemek, günümüz siyasetinin belirleyici aktörlerinden olan AK Parti'nin, siyasi tıkanıklığı çözüp çözemeyeceğine dair –elbette ihtiyatlı– bir fikir edinmeyi mümkün kıldı. Meydanlara toplanan kalabalıklar, konvoyun kent içinde gördüğü ilgi, konuşmalara kalabalıktan gelen tepkiler, bir kanaat notuna dönüştürülebilir... Bu üç ilde gördüğü ilgiye bakılarak AK Parti'ye verilecek not 'geçer'in biraz üstünde... Köklü bir geleneğin içinden doğan 'yeni' bir parti AKP; o geleneğin tabanının AK Parti'ye bir 'kopuş', bir 'sapma' gözüyle bakmadığını bu gezide gördüm... Meydanları dolduran canlı kalabalıklar, AK Parti'nin içinden çıktığı geleneğin 'büyük partisi' olabileceğinin işaretlerini verdi... Aynı kalabalıklar, kuruluşta belirlenen 'toplumun bütününü kuşatma' hedefine varmada alınacak bayağı mesafe bulunduğunun da göstergesiydi. AK Parti Türkiye'nin aradığı 'büyük buluşmanın adresi' bir parti durumunda değil henüz. Rakiplerinin 'meşruiyet' tartışması başlatması anlamsız elbette; AK Parti mevcut yasalara göre kurulmuş, seçime girme hakkı elde etmiş bir parti. Tayyip Erdoğan'ın önünü tıkayan siyasi yasak ise, Meclis'ten geçen TCK 312. madde değişikliğinden sonra basit bir formaliteyle kalkabilecek. Zamanında yapılacak bir seçime, AK Parti, Erdoğan'ın liderliğinde girebilecektir. 'Meşruiyet' sorunu olmaması, AK Parti'nin önünde bir siyaset sorunu bulunmadığı anlamına gelmiyor. Tersine, Erdoğan'ın liderliğini yaptığı siyasi kuruluş 'büyük buluşmanın adresi' haline dönüşemezse, ciddi bir siyasi sorunla karşı karşıya kalacaktır. AK Parti tek başına iktidarı zorlamak mükellefiyetinde; Meclis'te çoğunluğu elde edemez ve siyaset başka formüllere açık olmaya devam ederse, kendisini hedef alacak yıpratıcı kampanyalara, siyasi rakipleri veya sistem dışı odakların ayak oyunlarına mâruz kalması kaçınılmaz AK Parti'nin... Türkiye'de sistem üzerinde etkili odakların siyaseti doğrudan veya dolaylı etkileme güçleri var; olduğunu, kuruluşundan çok önce başlayan süreçte AK Parti'nin yaşadıklarından biliyoruz. Siyasetin hukukla engellenebildiği, kişilerin 'siyasi yasaklı' olabildiği, partilerin kapatılabildiği bir ülke Türkiye. Eli hiç boş durmuyor, zulasında lider adayı eksik değil. Bu engelleri aşmanın ise tek bir yolu var: Halkın yarısını arkaya almak ve geri kalan yarısını "Ne yapalım, bir de bunları deneyelim" noktasına getirmek... 1950, 1965 ve 1983 tarihleri, sistemin, 'istenmeyen iktidar' formüllerine boyun eğme zorunluluğunu duyduğu dönüm noktalarıdır. Bir dahaki seçimi, AK Parti, benzer bir başarıya sahne yapmak zorunda. İçinden çıktığı geleneğin tabanından ilgi gördüğü anlaşılan AK Parti toplumun bütününü kucaklamak zorunda. Bunu başaramazsa siyasetin önü de açılamaz. Siyasetin önü açılamazsa, ülkemiz, ekonomik, siyasi ve sosyal krizleri geride bırakamaz, dış politikada etkinliğe kavuşamaz. 40 küsur ili dolaşan ve hayli canlı kalabalıklarla kucaklaşan AK Parti liderleri, yolun tam orta noktasındalar...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |