T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dünya sistemi meşruiyet üret(e)mezse..

Bosna konusuna uluslar arası iradenin "müdahale etme biçimi" nasıl kaldı hafızalarda? Bosna'ya müdahale edildi, ama bu öyle bir "zamanlama" ile yapıldı ki, müdahalenin "meşruiyet"ten çok siyasal çıkar ve hesaplara dayandığı izlenimi kaldı hafızalarda. Bu durumda dünya sisteminin meşruiyet üretme katsayısının, büyük güçler tarafından ezilen insanların taleplerine yetişemediği ve dünya sisteminin refleksleri ile siyasal meşruiyet arasındaki "kopuşların" son derece ciddi olduğu ortaya çıkmıştı.

Şimdi bu daha vahim bir şekilde Filistin'de yaşanıyor. Filistin'deki vahşeti günlerdir seyrediyor dünya sistemi. Hatta vahşet dünya sisteminin patronu ABD'nin dolaylı desteği ile sürüyor. Gelişmiş ülkelerin dışındaki yerlerde, yani dünyanın ezici çoğunluğunda nasıl bir "bilinç yaralanmasına" yol açıyor bu? Açık olan şu, ABD ve ona benzeyen güçlerin dışındaki yerlerde yaralı bilinçler ortaya çıkıyor, bu yaralı bilinçlerden başka bir şey kalmıyor geriye.

"Yaralı bilinçlerin siyasallaşması" diye bir olgu var artık ortada. Bu siyasallaşma, her şeyi, dünyanın Aydınlanma'dan bugüne elde ettiği tüm kazanımları gündemden kaldıracak bir "türbülans" yaratmaya yöneliyor. Dünya sistemi, siyasi değerleri ve siyasal meşruiyeti zedeleyen tutumlar sergiledikçe, bundan zarar görenler, uğradıkları bilinç yaralanmasını telafi etmek için daha radikal kopuşlar yaşıyorlar. Böylece dünya, birbirine karşı konuşlanan güçlerin, artık hiçbir zaman ortak bir dili konuşamayacakları bir noktaya öteleniyor.

Şu anda Filistin'de olanlar, dünya sisteminin güçlü odaklarının dışında kalanlara, tek bir mesaj veriyor; bir gün bu olanlar sizin de başınıza gelebilir ve o zaman sizin de yardımınıza koşan kimse olmayabilir. Dünyanın ezici çoğunluğunu bu ruh haline sokan bir dünya sisteminin meşruiyetinden bahsedilemez. Bu derece meşruiyet kaybına uğramış bir gücün, "pax"ın adresi olması beklenemez.

Bu durumda dünyanın geleceği nasıl şekillenecektir?

Şu anda Avrupa'nın bir "siyasal etkinlik" üretemediği görülüyor. ABD'nin ürettiği "siyasal etkinlik" ise, meşruiyet üretmenin tam tersi yönde çalışıyor. İslam dünyası ile "siyasal etkinlik" kavramlarının yan yana gelmesi ise imkansız görünüyor.

Bu şartlar altında, dünya meşruiyetten kopmuş bir güç sisteminin içine sürüklenmektedir. Bunun neticesi, kimsenin lehine olmayan bir dünya statüsünün ortaya çıkması demektir. Dünya üzerinde güç kullananlar, bu şartlar altında, kullandıkları gücün kendilerine döneceğini beklemelidirler. Bugün tekellerinde olan güç, yarın "bumerang" etkisiyle kendilerini hedefe koyacaktır.

Bunun olmaması isteniyorsa, gerçekten 11 Eylül'den doğru bir ders alınmışsa, "siyasal meşruiyet" üzerinde yeniden kafa yormak gerekir… Özellikle ABD, Clinton'un dediği gibi, "bir gün bu kadar güçlü olmayacağı günleri öngörerek atmalıdır bugünkü adımlarını…"


10 Nisan 2002
Çarşamba
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED