|
|
İsrail'in geleceği karanlık
Ekonominin dinamizmi, kırsal alanlardan daha çok büyük yerleşim birimlerinden kaynaklanır. Ekonomik patlamanın sürükleyici gücü köylerde değil, şehirlerdedir. Şehirlerin büyüklüğü, talebi artırır. Talebin artışı da arzın artmasına yol açar. Arzın artması demek ise, üretimin ve bolluğun artması demektir. İbn Haldun'un gözlemlediği gibi: "Şehir kalabalık olduğu ölçüde refah içinde olur." Şehirler için geçerli olan, ülkeler için de geçerlidir. Belirli bir nüfus gücüne ulaşamayan ülkelerin, büyük bir ekonomik gücü ulaşmaları mümkün değildir. Bu yüzden İsrail ne kadar büyük bir orduya sahip olursa olsun, Ortadoğu'da belirleyici bir güç olamaz. Çünkü Yahudilik bir ırkın dinidir. Bir kişi istese bile "ben Musevi oldum" diyemez. Ayrıca Yahudiler'de anne önemlidir. Annesi Yahudi olmayan onlardan olamaz. Siyonistler, ikibin yıldan beri Nil'den Fırat'a kadar uzanan "büyük İsrail" rüyası görseler de, böylesine geniş topraklara sahip olabilecek bir nüfus büyüklüğüne ulaşmaları hayal bile edilemez. Zaten İsrail Ortadoğu'da kendi ekonomik gücü ve büyük nüfusuyla değil, Batı dünyasının silah ve finans desteğiyle ayakta durmaktadır. Amerika'nın Ortadoğu'daki vurucu gücü olarak gördüğü İsrail'e sağladığı şartsız ve sınırsız destek olmasa, Yahudiler Araplar'ın arasında varlıklarını bir gün bile koruyamazlar. Newsweek dergisi, Nisan'ın ilk haftasındaki sayısını İsrail'in geleceğine ayırmış. Dergi, güçlü ordusunun İsrail'i koruyamadığının üzerinde duruyor. Artık tehdit ülkenin dışından değil, içinden geliyor. Böylesine içiçe geçmiş iki toplumu askeri tedbirlerle birarada tutmanın kolay olmadığı görülüyor. İsrail devleti gücünü arkasına gizlendiği Musevi geleneğinden daha çok "Yirminci Yüzyılın Vebası" olan ırkçılıktan doğmuş "Siyonizm"den alıyor. Sırplar'ın, İsrailliler'in ve Ruslar'ın soykırımda değişmez örneği Nazizm oldu. Aslında Komünizm'i de, Faşizm'i de Nazizm doğurdu. John Lukacs'ın "Yirminci Yüzyılın ve Modern Çağın Sonu" isimli kitabında vurguladığı gibi: "Yirminci Yüzyılın gerçek devrimcisi ne Mao'dur, ne de Lenin'dir. Asıl devrimci Hitler'dir." Gerçekten Filistin topraklarında Yahudiler'in estirdikleri Siyonizm fırtınası yirminci yüzyılda Nazizm'den esinlenen en büyük ırkçılık hareketidir. Newsweek dergisinin Amerika'daki yetişkinler arasında yaptığı bir kamuoyu araştırmasında, toplumun yalnızca yüzde 34'ü gelecek elli yıl içinde İsrail'in varlığını sürdürebileceğine inanıyor. Toplumun yüzde 23'ü ise, içinde Filistinliler'in güçlü olacağı karma bir devlet bekliyor. Araştırmaya katılanların yüzde 18'i de İsrail'in gelecek elli yılda varlığını sürdüremeyeceğini söylüyor. İsrail izlediği ırkçı ve şiddet politikaları yüzünden tek müttefiki olan ülkede bile desteğini artık yitirmiş durumda. Sürekli savaş politikası özellikle Batı ülkelerinden İsrail'e göçü de durdurmuş. Yapılan nüfus projeksiyonları, gelecek elli yılda Gazze, Batı Yakası ve Kudüs'te Filistinliler'in yanında Yahudiler'in azınlık konumuna düşeceklerini gösteriyor. Ayrıca dünyada 15 milyon Musevi yaşıyorsa, 10 milyon da göçmen Filistinli yaşıyor. Bütün Yahudiler İsrail'e gelmez, ancak bütün Filistinliler gelebilir Kuşkusuz İslam dünyası, özellikle Osmanlılar, İspanya'dan sürülen Yahudiler'e sınırlarını açmıştır. Türkler'le Yahudiler 500 yıldan bu yana birarada yaşıyor. Bu dönemde ciddi bir huzursuzluk olmamış. Çünkü Osmanlılar hiçbir zaman "Yahudi karşıtı" olmamışlar. Bugün tartışılan, İsrail'in ırkçı "Siyonist" politikasıdır. Geçen yüzyılda bütün savaşların ana kaynağı ırkçılık olmuştur. Oluşmakta olan dünyada ırkçılığa kesinlikle yer yoktur. Çünkü globalleşme birbirlerini sevmeseler de farklı ırklardan oluşan toplumları birarada yaşamaya zorluyor. İsrail yarınını bugünden görmek zorunda.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |