|
|
Kıvılcım
"Kendini sev" diyor günümüzün akıldaneleri. Ardından başkaları için o kadar sevgi sözü ediliyor ki; insan kelimeden ve kavramdan, jestlerden ve sözlerden artık gına geldi diyor. Evet yıprandı sevgi sözcükleri, orta malı oldu, pörsüdü. Bir yerden kulağınıza sevgi mırıltıları, mısraları, melodileri çarpıyorsa, "bu işte bir bit yeniği var" diyorsunuz, bir yapaylık, bir sahtekârlık. İnsanoğlu modern zamanlarda ele geçirdiği konforu (nefsî tatmini) muhafaza için etrafına bir çelik kafes örmüştür."Kutsal rahatını" kaçırır diye çocuk sahibi olmaya bile çekinmektedir. Oysa sevgi evvelemirde "vermek"tir. Emeğini vermek, zamanını vermek, malını vermek, canını vermek. Bunun için Yunus Emre:
deyivermiş. Ve "Kişi Müslüman kardeşini severse ona sevdiğini bildirsin" buyrulmuş. Bu "bildiri" merhametle, hizmetle, şefkatle, fedakârlıkla, feragatla, sabırla gerçekleşir. Hz. Peygamber: "Müminler birbirini sevmekte birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkat göstermekte tek vücut gibidirler. O vücudun bir organı rahatsız olsa ötekiler de acı çeker" buyuruyor. Bu yüzden amellerin en üstünü "Allah için sevip, Allah için nefret etmektir." Kıyamet gününde Cenab-ı Hak şöyle buyuracak: "Celalim hakkı için birbirlerini sevenler nerede? Onları gölgemden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı şu anda gölgemde gölgelendireceğim." Bir mecliste Hz. Peygamber ashabına şöyle seslendi: -Allah'ın kullarından bir takım insanlar vardır ki, ne peygamberdirler ne de şehittirler. Lakin Allah katındaki mevkilerinden dolayı kıyamet günü hem peygamberler hem de şehitler onlara gıpta edeceklerdir. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, onlar kimdir?" -Akraba olmadıkları halde ve maddiy önden hiçbir çıkarları bulunmadığı halde birbirlerini sırf Allah için seven kimselerdir. Vallahi onların yüzleri nurdur. Şüphesiz onlar nur üzre olacaklardır. İnsanlar korktukları zaman onlar korkmayacak, üzüldükleri zaman üzülmeyecekler. Sonra şu âyeti okudu: "Haberiniz olsun Allah'ın velileri var ya, onlar için ne korku vardır ne de mahzun olacaklardır." Sevgi sözlerinin "boş laflar"dan öteye geçmesi için öncelikle içine hapsolduğumuz bencillik kafesini kırmalıyız. İnsanoğlu fıtraten buna eğimlidir. Ancak nasıl kendi putunu kendi yapıyorsa, bu nefis cenderesini de kendisi açmalıdır. Ülkemiz ve insanlarımız bir derin imtihandan geçiyor. Gelir dağılımı uçurumlar doğurdu. Etrafımıza bakalım, meselâ Kanal 7'deki "Deniz Feneri" programına bir göz atalım. Orada gördüklerimiz yüreğimizi kaplayan külleri üfürecek; belki de son kalan sevgi kıvılcımını parlatacak. "Bir kişiye uzanan yardımeli nedir ki" demeyin. Altı-üstü bir TV programı demeyin. İsterseniz hiç TV seyretmeyin. Yeter ki, o tek kalmış kıvılcıma üflemeyi sürdürün. Bir yangını başlatın kalbinizde. Çelik yumuşasın, erisin ve yürünecek yol görünsün.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |