Şu Tayyip Erdoğan'ı ne yapmalı? Bir gazete, "Yargının son kararı" başlığı altında kendi gönlünden geçeni ilân edivermiş: "Milletvekili olamaz." Habere göre, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı belli olmuş. AK Parti lideri Erdoğan milletvekili yeterliği taşımıyormuş; bu yüzden parti kurucusu da olamazmış...

Bir güne bir haber yetmiyor, hemen her gazetede Tayyip Erdoğan'la ilgili bir başka haber daha var: Yargıtay başsavcısı, bazı usulsüzlük iddialarını inceleyen Danıştay'ın "Yargılanmasına gerek yok" kararına itirazla İstanbul başsavcılığını göreve çağırmış. Bu gelişmeyle, Erdoğan'ın belediye başkanlığı sırasında suç işlediği iddialarını reddeden Danıştay yerine normal mahkemelerin devreye girmesi isteniyor; bunu yapabilmek için de, suçun mahiyeti değiştiriliyor... Atf-ı cürüm 'yüz kızartıcı suç' olduğu için, mahkum edilirse, Tayyip Erdoğan yine politika dışı kalacak...

Ölümlerden ölüm beğenin...

Yalnız her iki habere esas teşkil eden gelişmelerde sırıtan yönler var. Tayyip Erdoğan'ın 'siyaset dışı' bırakılmak istendiği belli de, bunun için seçilen yollar sonuç alıcı değil.

Neden mi?

Yeni gibi duyurulan ilk haber aslında üç ay öncesine dayanıyor. Meclis'in çıkardığı 'şartlı tahliye yasası' sonrasında Hasan Celal Güzel'in siyasete dönebileceğine hükmeden Anayasa Mahkemesi, Tayyip Erdoğan hakkında farklı bir tavır belirlemiş ve bunu açıklamıştı da. O tavır, haberi etekleri zil çalarak veren gazetenin şimdi yazdığı gibiydi: 312 mahkumu Tayyip Erdoğan için, yasadaki, "Affedilse bile milletvekili olamaz" ifadesi geçerliydi. Anlaşılan Anayasa Mahkemesi bu kararının gerekçesini nihayet yazmış, gazete de bu bayat haberi 'yeni' imiş gibi sunuyor...

Oysa, haberin içinde o da var; Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı sonrasında durumu değiştiren bir gelişme yaşandı: Meclis, Erdoğan'ın mahkum olduğu TCK 312. maddenin 2. fıkrasında değişiklik yaptı. Diyarbakır DGM'nin, mahkumiyet kararı verirken kullandığı gerekçe yeni değişiklikten sonra Erdoğan için uygulanabilir olmaktan çıktı. Erdoğan'ın yasanın yeni biçiminden yararlanacağını Adalet bakanı Prof. Hikmet Sami Türk defalarca açıkladı. Ak Parti lideri kendisini mahkum eden mahkemeye başvurup dâvâsının yeniden görülmesini isteyecek ve yasanın yeni biçimi mahkumiyetine yol açan 'eylemi' suç olmaktan çıkardığı için, bu defa –büyük ihtimalle– farklı bir karara varılabilecek...

Gazetenin neredeyse bütün bir sayfasını işgal eden "Tayyip Erdoğan milletvekili olamaz" haberi, görüyorsunuz, herhangi bir güncelliğe sahip değil; son gelişmeler ışığında geçersiz de...

Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının Danıştay'a yaptığı başvuru da, iyiniyetli bir girişim olsa bile, hukuki prosedüre uygun değil. Bizim yargı sistemimizde, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, birbiriyle ast-üst ilişkisi içerisinde bulunmayan, ayrı birer kurumdur. Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı, anayasa görevi kendisine verdiği için, siyasi partilerle ilgili kapatma dâvâsını Anayasa Mahkemesi'nde açar (m. 69), kanıtlarını oraya sunar (m. 149). DGM'lerin verdiği kararların temyiz mercii de Yargıtay'dır (m. 143). Ancak, Danıştay'ın kararını Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının beğenmeme, ya da kararı geçerli saymayıp re'sen harekete geçme yetkisi yoktur.

Anayasa ve yasalarla belirlenmemiş bir yetki kimse tarafından kullanılamaz. Başsavcının haberlere konu olan girişimi, Yargıtay (m. 154) ve Danıştay ile ilgili anayasa maddelerinde bulunmayan bir yetki kullanımıdır ve bu sebeple, hukuki açıdan fazla bir anlam taşımamaktadır.

Ancak bu itirazlarımız en başta sorduğumuz sorunun geçerliğini ortadan kaldırmıyor, tersine onu daha da önemli kılıyor. O halde yeniden soralım: "Şu Tayyip Erdoğan'ı ne yapmalı?"

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu