|
|
Dünkü Hürriyet, Aydın
Doğan'ı çok üzmüştür!.
Fruko'nun ve Tamek'in sahibi Melih Sipahioğlu'nu, çok uzun yıllardan beri tanırım.. Babası da, babamla arkadaştılar.. Melih Sipahi, Amerika'da okudu.. Türkiye'ye dönünce, baba mesleği olan nakliyeciliğe değil, gıda sanayiine girdi.. Ve "Tamek" konserveleri ile, Türkiye'ye "kalite"yi getirdi.. Biraz ağzının tadını bilen herkes, mesela "zeytinyağlı barbunya" denilince, önce "Tamek"i hatırlamaz mı konservede? Fruko'yu, sonra Pepsi Cola izledi.. Pepsi Cola'nın pazarlanmasında, dünya çapında başarı sağladı bu uluslararası şirkette.. Ve geçen hafta da, kendince iyi bulduğu bir fiyata, 100 milyon dolara, şirketinin hisselerini "Pepsi.co.İnt"e devretti.. Özetle, bu öykü, bir işadamı için, "Başarı Öyküsü"dür.. Kurduğu işi kurumsallaştırmış, markalarını yerleştirmiş ve kriz-kolik bir ülkede, batıp çıkmadan, önemli bir yabancı sermayeyi devreye sokmuştur.. Söyledim.. Çok uzun yıllardır tanırım Melih Sipahi'yi.. İş hayatındaki "mutlu son"u veya "yeni başlangıc"ı duyunca, arayıp tebrik etmeyi düşündüm.. Ama satışın ertesi gününden başlayarak gazetelerde Sipahioğlu ailesinin iç-kavgalarına ilişkin çıkan haberler, beni ürküttü.. Hele dünkü Hürriyet'in manşetinde, Melih Sipahi'nin eşi hakkında, ağıza alınması bile ayıp ve kural dışı (ayrıca yasa-dışı) olan dedikoduları okuyunca, afalladım.. Aynı Hürriyet'te Ertuğrul Özkök, Mesut Yılmaz'dan aldığı bilgilerle, Avrupa Birliği fırsatının kaçmasını, bir "Felaket Senaryosu" olarak sunuyordu.. Belli ki "Avrupalı olmak" kavramını benimsemiş bir kişi Ertuğrul Özkök.. Ama onun o yazısının çıktığı o gün, onun yönettiği gazetede, bırakın Avrupa'yı, dünyanın herhangi bir uygar ülkesinde ayıp sayılacak tür, dedikodu-habercilik yapılıyordu.. Allah, kimsenin karşısına böyle bir haksız saldırı, özel hayata saygısızlık ve dedikoduculuk çıkartmasın.. Sayın Aydın Doğan'ın gazetesi olmasa ve iş hayatındaki bir başarısının ertesinde, manşetlerden, özel hayatına tecavüz edilerek aşağılandığını görse, ne yapardı acaba? Melih Sipahi'nin konserve yemek yaparken fasulyanın, domatesin, yağın seçiminde gösterdiği özeni, bir gazete, haberlerinde, "özel hayata saygı" konusunda göstermek zorunda değil midir? Bütün o offset makinaları, kağıtlar, binalar, onca personel ve onca mali risk, Melih Sipahi'nin kişilik haklarına, özel hayatına manşetten, kirli ve iğrenç dedikodularla girip, onun sağlığını ve esenliğini dinamitlemek için mi hazır tutulmaktadır? Muteber bir işadamını hayatının en başarılı anında, pis dedikodularla "manşetten vurmak", habercilik midir? Dün sabah, Hürriyet'i okuyunca, üzüldüm, utandım ve şaşırdım.. Bazı sütunlarda hakaretin, aşağılamanın, müfteriliğin ve saldırganlığın egemen olmasına alıştık ki, okuyor, susup geçiyoruz.. Ama Hürriyet gibi büyük bir kitle gazetesini manşetlerden de marjinalleştirmeye, tabloidleştirmeye kimin hakkı olabilir? "Kalite Belgeleri", bunun için mi alınıyor? Yazın, bu konuda Sayın Aydın Doğan'la mektuplaşmıştık ve o da, "özel hayata saygı"nın en büyük ilkesi olduğunu vurgulamıştı.. Herhalde Aydın Doğan, ailesi ile birlikte dün sabah Hürriyet'i okurken, ezilmiştir.. Melih Sipahi'yi kutlayacakken, "geçmiş olsun" demek durumundayım.. Allah, başka "bela" vermesin ailesine..
ŞAKA
Meğer "Beyaz"mış!.
Arkadaşımız Abdullah Muradoğlu, boksör Muhammed Ali'yi, Prof. Nevzad Yalçıntaş'ın kutlamasını yazmış.. - Ali'yi kucaklayan ilk beyaz adam, başlığıyla vermiş bizim gazete bunu.. Bu vesile ile, savunduğu düşüncelerinden ötürü kendisini "Türkiye'de bir zenci" zanneden Prof. Yalçıntaş da, "Beyaz Adam" olduğunu öğrenip, sevinmiştir..
"GİZLİ KANUN" OLUR MU?
Ya bir de "Gizli Anayasa" varsa!.
Dün Haberx.com'da, Emin Şirin'in çok önemli bir yazısı vardı.. Şirin, "1937 tarih ve 2425 Sayılı Kanun"un "gizli kanun" olduğunu duymuş, buna inanmamış ve soruşturmuştu.. Bir milletvekili arkadaşından, 1937 tarihli ve 2425 Sayılı Kanun'un ne olduğunu anlamasını istemişti.. O milletvekili de, bunu TBMM Kanunlar Arşiv Dairesi'nden sormuştu.. Gelen cevaba göre, "Bu kanun gizli bir kanundu ve Genel Sekreterlik izin vermeden, bu kanun milletvekiline verilemez"di.. Siz de merak etmiyor musunuz? Milletvekillerine bile verilmeyen, gösterilmeyen bir kanun, nasıl bir kanundur acaba? İçeriğinde olağanüstü yetkilerin, olağandışı kurumlara verildiği kanunlarımız var.. Örneğin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ne ilişkin kanun, böyle.. Ama, "Gizli Kanun" acaba nasıl oluyor.. Ya birgün karşımıza, kimsenin görmesine ve bilmesine izin verilmeyen bir "Gizli Anayasa" da çıkarsa, ne yapacağız? Olmaz olmaz burada..
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |