T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Peruk' almaz mıydınız?

Önümde bir yazı duruyor. Hürriyet'ten Tufan Türenç'in "Türbanlı genç kızın iç dünyası..." (11 Mart) başlıklı yazısı. Türenç'in yazısı "film gibi" denen türden bir yazı... 22 yaşında başı örtülü bir genç kızla "örtünmek" ve "inanç"a dair yaptığı bir sohbeti sütununa taşımış. "Genç kızın kimliğinin anlaşılmaması için mekân ve bazı isimleri özellikle yazmadım" diyor. Bence gereksiz bir hatırlatma; ne yani, bir de kimliğini mi açıklayacaktı!

Türbanlı genç kız şikayet ediyor: "Bilmiyorum nasıl olacak? Üniversitelerde de türban sorunu var." Türenç, genç kızı "teselli" edercesine: "Kurallar böyle. Bazı formüller bulunabilir. Üniversite içinde türban çıkarılıp bere veya peruk takılabilir. Eğer amaç siyasi değilse..." Tuhaf ve haddinden fazla yersiz bir "teselli" değil mi? Düşünün, bir gazeteci, karşısındaki türbanlı genç kıza "peruk" takmanın bir çözüm olabileceğini hatırlatıyor. Çünkü "kurallar böyle"ymiş ve "bazı formüller" bulunabilirmiş... Ayrıca, dikkat ettiyseniz, Türenç'in "bere ve peruk" formülü şarta da bağlı; "Eğer amaç siyasi değilse" diyor. Yani bir bakıma, eğer amaç "siyasi" ise, bu "formüller"in de bir hükmü yok! Hey Allahım, bu zamanda bir gazeteci (kendisi peruk taksın ya da takmasın) karşısında "başörtüsü yasağı"ndan şikayet eden bir genç kıza nasıl olur da "peruk" önerebilir? Yani insan kendisini tutamasa, "Madem öyle bu formülü siz niçin denemiyorsunuz?" diyecek!

Genç kız "Ben çok açılmak istedim ama yapamadım. Çevremden çekindim. Ben İmam Hatipliyim ve yıllardan beri kapalıyım. Şimdi açılırsam çevrem beni dışlayabilir" diyor. Tufan Türenç'in yorumu: "Seni zor durumda bırakacaksa açılma... Ama türbanın okumanı engellemesine de razı olma. Ailene, toplumuna vermen gereken şeyler var. Bunlardan vazgeçme." Bu yorum da içinden çıkılacak gibi değil. Genç kızın hem "başını açmaması" hem de "okumaktan vazgeçmemesi"nin birlikte nasıl mümkün olacağının formülü henüz ortada yok...

Belki çözüm yine birinci formülde, yani "peruk"ta...

Genç kız: "Bilir misiniz, bizim İmam Hatipliler'de de öteki liseler gibi gırgırlar, haylazlıklar olur." Türenç'in yorumu: "Mutlaka... Siz de gençsiniz." Genç kız sıralıyor: "Biz de gizli gizli sigara içtik. Biz de çok ceza yedik. Bizim de erkek arkadaşlarımız oldu." Yorum: "Bütün bunlar çok doğal." Ama o da ne? Genç kız İmam Hatip Liseleri'nde "çocuk aldıran" arkadaşlarının olduğunu da "itiraf" ediyor. Eh bu kadarı da fazla, Türenç tasvip etmiyor: "Onlar sıradışı olaylar. Onaylanacak şeyler değil." Tamam iyi güzel de, madem "sıra dışı olaylar"dan söz ediliyor, bu "itiraf"ı yazıya sıkıştırmanın ne anlamı var?

Sohbet, "çocuk aldırma" konusundan sonra daha metafizik meselelere doğru ilerliyor. Genç kız: "Bir insanın inançsız yaşayabileceğini aklım almıyor. Örneğin ateistler." Türenç'in bu sorunun altından kolayca kalktığını görüyoruz: "Onların da inançları var. Tanrı değil ama başka bir ideal. Örneğin insanlara hizmet etmek, bilime, doğaya, sanata yönelmek gibi... Unutma ki dünyada tanrısı olmayan milyonlarca insan var. Örneğin Japonlar, Çinliler, Hindular..." Türenç'in cevabının epeyce karışık ve karmaşık olduğu söylenebilir. "Tanrı inancı"nın yerine "insanlara, bilime, doğaya, sanata yönelmek" gibi bir yönelişin konması doğrusu biraz "aceleye gelmiş" bir iş gibi duruyor. Bu yorumdan Tanrı'ya inanan insanların bu işlerden uzak durduğu gibi bir sonuç çıkabilir... Sonra şu Japonlar, Çinliler ve Hindular meselesi de tam yerini bulmamış gibi. Tamam bu milletlerin İbrahim Peygamber'den hareket eden dinlerin anladığı gibi bir "Tanrı"sı yok, ama bu insanlar yine de dindar değil mi? Bu milletlerin genç kızın sorusunda bahsi geçen "ateistler"le ne ilgisi var?

Genç kız: "Ama ben inançla yetiştiğim için aklım almıyor. Örneğin camiye gidince içimi bir huzur kaplıyor, mutlu oluyorum. Sizin de olmuyor mu?" Cevap: "Oluyor tabii... Yalnız senin değil, her Müslüman'ın olur." Anlaşılan o ki, Türenç de bir Müslüman; ama başörtüsünü çıkarmak istemeyen Müslüman genç kızların "peruk" takmalarının daha yerinde olacağını düşünen bir Müslüman. O da haklı, "Kurallar böyle", başka ne diyebilir ki?

İşte böyle... Hoş ve aydınlatıcı bir diyalog değil mi? Ben Türenç'in yerinde olsam, bu tür diyalogları sürdürür ve işin sonunda bu sohbetleri "TUFAN TÜRENÇ ve TÜRBANLI BİR GENÇ KIZ: Açılma, lise çağındaki gençlerin alışkanlıkları ve metafizik sorunlar üzerine sohbetler" başlığı altında kitaplaştırmayı bile düşünürdüm. Aydınlatıcı, İmam Hatipliler'i rahatlatıcı, metafizik sorunları açıklayıcı ve tabii ki bu arada "peruk" kullanımını teşvik edici neredeyse "terapi" niteliğinde sohbetler...

Fena mı olurdu, madem "Kurallar böyle", fena mı olurdu?


18 Mart 2002
Pazartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED