T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
12 Eylül 1980 döneminde Avrupa ile ilişkilerimiz

Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Tuncer Kılınç Paşa'nın, Avrupa Birliği hakkında söylediği sözler günlerdir basınımızı meşgul etmektedir. Bu beyanat medyada, ordunun Avrupa Birliği'ne nasıl baktığı sorusunu hatıra getirmektedir.

12 Eylül 1980 günü, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin idareye el koyduğu günlerden birisidir. Bu tarihten sonra, seçimler yapılıncaya kadar, Türk dış politikasının yönlendirilmesi de ordu tarafından yapılmıştır. 12 Eylül müdahalesi sonrası kurulan Milli Güvenlik Konseyi'nin, Avrupa Konseyi ile olan ilişkileri, askerlerin bu konuya bakışlarına ait bazı ipuçları verebilir.

12 Eylül 1980 günü sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve milletvekillerinin çoğunun telefonları kesilmişti. Benim telefonum ise kesilmeyen telefonlardan birisiydi.

12 Eylül 1980 günü, İngiliz Milletvekili Lady Gill eşiyle birlikte misafirim olarak Türkiye'ye gelecek ve bizimle birlikte 15 gün tatil yapacaklardı. Bu sebeple, kulağım telefon sesindeydi. Saat 10.00 sıralarında telefonum çaldı. Telefon eden misafirim değil Dışişleri Bakanlığı'ydı. Telefonda, Avrupa Konseyi Başkanı De Koster tarafından gönderilen bir mesaj aldığı haber verilmekteydi. Avrupa Konseyi Başkanı bu mesajında; milletvekillerinin ve bilhassa Avrupa Konseyi üyelerinin hayatlarının ve emniyetlerinin garanti altına alınmasını istemekteydi.

Aradan bir iki saat geçtikten sonra telefonum yeniden çaldı. Telefon eden yine Dışişleri Bakanlığı'ydı. Bu mesajda, Avrupa Konseyi Başkanı, Türk Delegasyonu Başkanı olarak beni ve Konsey Başkanvekili olarak Turan Güneş'i Eylül sonunda yapılacak Genel Kurul Toplantısı'na katılmaya davet etmekteydi. Gerekirse, bizim yol masraflarımızın, Konsey tarafından karşılanacağı, ayrıca ilave edilmişti.

Aradan bir iki saat daha geçmişti ki, telefonum yeniden çaldı. Bu defa telefon eden, Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Haydar Saltık Paşay'dı. Saltık Paşa konuşmasında aynen şunları söyledi:

"Avrupa Konseyi Başkanı'ndan, bir mesaj aldık. Sizi toplantıya çağırıyorlar. Bu davete katılmak isterseniz, yarın gelin bu konuyu görüşelim."

Ertesi gün kararlaştırılan saatte, Genelkurmay Başkanlığı'na gittim. Rahmetli Turan Güneş de benden birkaç dakika önce gelmişti. Biz içeri girdiğimizde, Konsey üyeleriyle tanıştık ve sonra Saltık Paşa'yla başka bir odaya geçerek konuşmaya başladık. Saltık Paşa bize aynen şunları söylüyordu:

"Avrupa Konseyi Başkanı, Konsey toplantılarına katılmak üzeri sizi davet ediyor. Biz size illa bu toplantıya katılın diye bir telkinde bulunmuyoruz. Fakat toplantılara katılmak isterseniz size mani olmayacağız. Hatta gerekli imkanları da sağlayacağız. Katılmanız bizim yararımızadır. Avrupa ile ilişkilerimizi bir süre daha iyi şekilde sürdürmek istiyoruz."

Saltık Paşa'nın bu sözlerinden sonra ben "Biz bu görevi yapmaya hazırız. Ancak, bizim bu görevi yapabilmemiz için gereken önemli hususlar vardır: Evvela oraya doğru bilgi vermeliyiz. İkincisi, istenilen bilgiler bize çok çabuk ulaştırılmalıdır. Üçüncüsü, verdiğimiz sözleri mutlaka yerine getirmeliyiz" dedim.

Saltık Paşa, "Bu konuda şüpheniz olmasın. Size özel kalemimin telefonlarını da veriyorum, İstediğiniz bilgiler gecikirse beni arayabilirsiniz" dedi.

Bir sual daha sordum: "Sayın paşam halen birçok milletvekili gözaltında tutuluyor. Bunların durumunu sorarlarsa ne diyelim? Şu cevabı verdi: Biz bu milletvekillerini kanunen bir ay gözaltında tutabiliriz. Bu bir ay içerisinde, bunlar hakkında mahkemece bir karar verilmezse, serbest bırakılacaklardır.

Biz bu taahhüdü aldıktan sonra Konsey toplantılarına katıldık. Bize sordukları ilk sual gözaltında tutulan parlamenterlerin durumu oldu. Biz haklarında mahkemece tutuklama kararı olmayan parlamenterlerin serbest bırakılacağını söyledik. Doğru bilgi vereceğimizi ve istenen bilgileri zamanında ileteceğimizi beyan ettik. Hakikaten, Milli Selamet Partisi ve MHP milletvekilleri dışındaki tüm milletvekillerini 30'uncu gün serbest bıraktılar.

Toplantı başlarken Avrupa Konseyi Tüzük Komisyonu'nda, bizim delegasyonun yetki belgelerinin geçerli olup olmadığı tartışıldı. Tüzük Komisyonu bizim yetkilerimizin her yıl Mayıs ayında yenilenmesi kaydıyla Türkiye'de yapılacak yeni seçimlere kadar geçerli olduğuna karar verdi.

Delegasyonumuz, konseyin Ocak ayı toplantısına giderken Saltık Paşa Konsey'deki delegasyon üyelerini görüşmeye davet etti ve onlara Milli Güvenlik Konseyi'nin kararlarını tebliğ etti. Saltık Paşa diyordu ki:

"Şunu bilmenizi istiyorum ki, delegasyonunuzdan Metin Toker dışında hepinize siyasi yasak getirilecektir. Bunu bilerek Konsey çalışmalarına katılabilirsiniz veya isterseniz toplantıya katılmayabilirsiniz."

Toplantıda bulunan üyelerden Muammer Aksoy, Uğur Alacakaptan, Kemal Kaçar ve Oral Karaosmanoğlu bu bilgiye rağmen toplantıya devam edeceklerini söylediler. Bu karara sadece Turan Güneş itiraz etti ve siyasi komisyon üyeliğinden istifa etti fakat gene toplantılara katıldı.

Bizim yetki belgelerimizin yenileneceği Mayıs ayı toplantısına Türk delegasyonunun yetki belgeleri gönderilmedi. Bu sebeple de Tüzük Komisyonu raporunun görüşmelerine ve oylamalarına katılamadık.

Bu arada bazı siyasi çevrelerimizin Türk delegasyonunun yetkilerinin yenilenmemesi için Strasbourg'a telefon ettiklerini öğrendik. Bu sebeple de Konsey'de bizleri savunan birçok üye oylamaya katılmadı ve tüzük komisyonu raporu 49'a karşı 53 oyla reddedildi.

Bu olaydan sonra Milli Güvenlik Konseyi Avrupa Konseyi ile olan ilişkileri askıya aldı. Gelen raportörleri kabul etmedi, siyasi partiler kapatıldı, Türk delegasyonu üyelerinden Kemal Kaçar hakkında daha önce çıkarılmış olan tutuklama kararı infaz edildi.

Ben olanlar hakkında bir değerlendirme yapmak istemiyorum fakat ilk gün Saltık Paşa'nın bize söylediği "Bir süre daha Avrupa Konseyi'ne muhtacız" sözlerini hatırımızdan çıkaramamıştık. Bu söz Saltık Paşa'nın ağzından mı kaçmıştı, bilerek mi söylemişti?

Ocak ayı sonuna kadar Avrupa Konseyi ile olan iyi olan ilişkiler neden askıya alınmış ve neden Türk delegasyonunun yetki belgeleri yenilenmemişti? Acaba ilk gün bahsedilen süre mi dolmuştu yoksa Avrupa Konseyi'nin hazırladığı raporlardan rahatsız mı olunmuştu?

Bu olaylar bugün askerlerin Avrupa Birliği'ne bakışını izah edecek bazı ipuçları verebilir. Askerlerimizin Avrupa Birliği'ne karşı olmadığı herkesçe bilinmektedir. Ancak bazı çekinceleri olduğu sonucu çıkarılabilir mi?

Belki de bugün asıl tartışılması gereken konu budur.


18 Mart 2002
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED