T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gazeteci kalp kırar

Gazetecilik zor meslek. Çünkü eğer doğru bildiğinizi yazarsanız, kalp kırmamak mümkün değil.

Sözgelimi, hangimizin hoşuna gidiyor Ecevit'e "Sen hastasın, çekil" demek. Şahsen ben, hem Rahşan Hanım, hem de Bülent Bey için üzülüyorum. 1970'lerden beri tanırım onları. Zaman zaman farklı noktalara savurulmuş olsak bile, Ecevit ve eşi ile aramızda dostluk vardı. Hatta, ona, Demirel'in "Bir bilen" lâkabına karşılık "Bir bölen" dediklerinde, yanına yaklaşan nadir gazetecilerden biriydim. 12 Eylül döneminde yayınladığı dergisine destek için Tercüman'ın abone olmasını sağlamıştım.

Ben, "Pavlov'un köpekleri" yazımdan dolayı büyük bir tazminatla mahkûm olunca, o da banka hesabıma, destek için para yatırmıştı.

Ecevit'in, basının kartelleşmesini içine sindirdiğini hiç zannetmem. Peki, öyleyse, neden RTÜK tasarısına arka çıktı? Hüsamettin Özkan tarafından yönlendirildiği kanaatindeyim. Hastalığı dolayısıyla Özkan, Ecevit'in yanından uzaklaşmamış olsaydı, acaba Pamukbank operasyonu gerçekleşebilir miydi?

Aksoy

Sadece Ecevit değil... Mehmet Emin Karamehmet, Dinç Bilgin, Erol Aksoy, Cavit Çağlar ve diğerleri. Sanık durumuna düşen bu zengin işadamları hakkında yazı yazmak, hiç de kolay değil.

Meselâ, "Erol Aksoy, niçin Doğuş Civata'nın üzerine gösterdiği o yalıda halâ oturuyor?" diye yazıyorsunuz. Muvazaa ihtimaline dikkat çekiyorsunuz. Sonra bir düşünüyorsunuz ki, Aksoy'un eşi ve çocukları kimbilir ne kadar üzgündür. Özene bezene dekore ettikleri o evi terk etmek, belki onlara çok acı gelecek... O derin yeis tablosu, inanın benim de yüreğimi sıkıştırıyor.

Bilgin

Bir başka örnek: Dinç Bilgin. Esasında Dinç Bilgin'in de bugün, eskisi gibi zengin bir hayatı yaşayamaması gerekirdi. Gazetesi ve televizyonu çoktan el değiştirmeliydi.

Mehmet Emin Karamehmet'e, mahkeme, "2 milyar lira ile geçin" diyor da, Bilgin, alacaklı durumda olan BDDK tarafından, geliri de, gideri de hiç denetlenmeyen bir müessesenin (Sabah'ın) başında nasıl kalabiliyor?

Borçlarına karşı gösterdiği teminat yeterli mi? Ödeme taksitleri plana uygun gerçekleşiyor mu? Aydın Doğan'a esir düşmek Dinç Bilgin'e yakıştı mı?

O, belki de bankacılık böyle yapılır sanıyordu. Zimmet iddialarını duyup da, "hortumculukla" suçlanmasına bu yüzden çok şaşırdı.

Oysa, Etibank kaynaklarının büyük bölümü Sabah grubu şirketlerine aktığı için batmıştı.

Geçen gün, Basın Araştırma Komisyonu'na davet edilen Bilgin, bankacılık gibi bilmediği bir işe girmiş olmasından dolayı pişmanlık duyduğunu söyledi.

Babıâli'nin bu önemli patronunu hesap verirken görmek hoşuma mı gidiyor sanıyorsunuz. Ama yanlışları, yolsuzlukları ve usulsüzlükleri takib etmek zorundasınız.

Karamehmet

Aynı şekilde Mehmet Emin Karamehmet... Dün Vakit'ten Serdar Arseven'in de yazdığı gibi, "Hey gibi Pamukprens, elindeki ekranlar aracılığı ile eğitim hakkı talep edenlere hücum ederken ne kadar mağrurdun. Milyonların destek verdiği partilerin, binbir emekle bir yerlere getirilen vakıfların kapatılması için muhbirlik yaparken de pek etkiliydin. Yıllarca birlikte olduğun dostların Emin Şirin'i, Nazlı Ilıcak'ı malûm zevatın emriyle, hem de tazminatlarını dahi ödemeden kapının önüne koyduğunda 'üzgünüm arkadaşlar' demeye bile gerek görmemiştin."

İşin tuhaf tarafı, tesadüf, sadece Mehmet Emin Karamehmet değil, Dinç Bilgin ve Erol Aksoy'un da doğrudan ailemize bir çok kötülüğü oldu.

"Deprem Allah'ın işi" diyenler 312'den hapse düştüler ama, tesadüfün böylesine "Allah'ın takdiri" demeden edemeyeceğim.

Ama gene de istemezdim, böyle çaresiz olmalarını. Onlar ki hep kazanmaya alışmışlardı. Başkalarını pire gibi görürler, ezip geçerlerdi. Menfaatleri olmadan tek bir kişiye yardım ettiklerini duymadım. Onlara "Allah sizden razı olsun" diyecek bir vatandaş çıkar mı bilemiyoruz.

28 Şubat'ta her biri irtica tehlikesine göğüslerini kalkan yaptılar.

Basının bu derecede itibar kaybetmesinin müsebbi de bu kişiler. Herkes, yatlarda ve özel uçaklarda ağırlanan ekonomi bakanlarını hatırlıyor. Medyanın boğazına kadar iş takibine bulaştığını da...

Sanki biz istemez miydik, bu zengin işadamlarıyla, basın patronlarıyla övünmeyi, "herkesin hakkını hukukunu korudunuz" diye onları tebrik etmeyi.

RTÜK ve kamu ihalesi

Her biri, kendisini kuralların üzerinde görmenin acısını çekti. Acaba, geride kalanlar ders alacak mı?

RTÜK Yasası değişikliği Anayasa Mahkemesi tarafından iptâl edildi. Bu durumda, bir tv kuruluşunda % 10'dan fazla hisseye sahip olanlar, kamu ihalesine giremez, Borsa'da işlem yapamaz.

"Kanun iptâl edildi. Şu anda boşluk var. Haydi devletten Vakıfbank'ı da alalım" diye düşünen bir medya patronu varsa, dikkat etsin! Çünkü RTÜK'e bildirilen sahte isimlerle kamu ihalesine girmek, evrakta sahtecilikten ihaleye fesat karıştırmaya kadar bir dizi suçun kapsamı içine giriyor. Herhangi ciddi bir hükûmet, biraz araştırsa, hülle ve hile yapıldığını tesbit edecektir. O "boşluk" işe yaramaz. O ihale de iptâl olur.

Kim derdi ki, Dinç Bilgin'e, Cavit Çağlar'a, Mehmet Emin Karamehmet'e dokunulabilecek!

Çağlar, Refahyol'un yıkılışında aktif görev aldı. Bilgin, Mehmet Barlas'tan kurtularak düze çıkacağını zannetti. Karamehmet, her şeyiyle iktidara teslim oldu.

İnsanın aklına gelmeyen başına geliyor.

Ve bizler de, inanın üzülerek bu satırları yazıyoruz.

Keşke Ecevit'e "Sen haklısın, iyisin, sağlıklısın. Kal hükûmetin başında" diyebilsek.

Keşke, medya patronlarını, başarılarından dolayı alkışlayabilsek. Basın hürriyetini her şeyin üzerinde tuttukları için ödül versek.

Biz istemez miyiz onları övmeyi. Keşke övebilecek bir yanlarını bulsak.

"Çalışanın hakkını yemezler, işçinin serbestçe örgütlenmesine izin verirler; kanunlara saygı gösterirler. Mütevazi insanlardır. Her türlü lüks ve israftan kaçarlar; siyasetçilerle kendi menfaatleri doğrultusunda katiyen ittifak kurmazlar. Gönül adamıdırlar" diyebilsek.

Ama gel gör ki, bunların siyasetçilerle işbirliği dolayısıyla Türkiye can çekişiyor. Gazetelere bakarsanız her yer güllük gülistanlık. Mamafih Pamukbank'ı kaybettikten sonra Karamehmet muhalefete başladı. Diğerleri de hasta Ecevit'i gözden çıkardılar, yeni müttefik arıyorlar.

Tekrar edelim: Gazeteci kalp kırar. Bu, onun görevinin icabıdır. Eğer tatlı su muhallebisi ise o başka!


22 Haziran 2002
Cumartesi
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED