|
|
Bugün Senegal'i yeniyoruz bacım...
Nimet Ceylan bacımız bu köşede çıkan yazıların uğuruna inanmış; "Yarın da okuyacak mıyız?" diye soruyor: "Çin maçı öncesinde yazdınız, bir üst tura çıktık. Japonya maçı öncesinde yazdınız, çeyrek finale yükseldik..." Senegal maçı öncesinde de bir iyilik düşünebilir miymişim? Hay hay, düşünelim. Bugünkü maçın sonucunu Hakan Şükür tayin edecek. Hakan, çünkü, gelmiş geçmiş en büyük futbolcumuz. Hem oynuyor, hem pres yapıyor, hem gol atıyor, hem de Allah nazardan saklasın, gol atmaları için arkadaşlarına boş alan yaratıyor. Turgay'dan da, Can'dan da, Lefter'den de büyük futbolcu. Tabii Senegal de, tabiri amiyane ile "kek takım" değil. Koşan adamları çok. Fiziğe dayalı "takım oyunu" oynuyorlar. Teknik becerileri yüksek. Fransa ve İsveç maçlarında gördük. Yenersek, ne alâ... Yenilirsek de dünyanın sonu değil. Ben asıl, Türkiye'yle Güney Kore'nin ilk sekize yükselmesini "kabus", "can sıkıcı bir olay", "korkunç bir rüya" olarak değerlendiren mütekebbir İtalyanlardan sözetmek istiyordum. Ki, İtalya'ya gol atma terbiyesizliğinde bulunan Güney Koreli Ahn'ın bu ülkedeki futbol hayatını bitirdiler. Bu gol başarıya ve kupaya alışmış İtalyanları çıldırttı. Sadece haset ve kıskançlık değil. Batılı beyaz adama özgü bir şımarıklık, bir küstahlık, bir tekebbür ve "başarıyı ötekine yakıştıramama" hali... Kolonyel dönemden kalma reflekslerle saldırdılar. Dünyayı ateşe verebilir, Güney Kore'yi yerle bir edebilirlerdi... Bu hazımsızlığın bir örneğini Türkiye'de yaşadık. Şenol Güneş milli takım teknik direktörlüğüne getirildiğinde, kendisini "imtiyazlılar" kastına ait sayan kalemler bu "atama"ya isyan ettiler. Şenol Güneş de kim oluyordu, çağdaş, aydın, giyinmesini bilen, "batılı beyaz adam alışkanlıklarına" sahip isimler dururken? Gece hayatı var mıydı? Layla'da boy göstermiş miydi? Ertekin'in barında oturup iki tek atmış mıydı? Mankenlerle çıkmış mıydı? Televole kameralarına "maraba televole" demiş miydi? Hıncal ve Kazım abilerini kutsamış mıydı? Eee? Üstelik giyinmesini de bilmiyordu. Saçlarını "ilkel bir biçimde" tarıyordu, blazer ceketten vazgeçmiyordu, futbolcuların namaz kılmalarına ses çıkarmıyordu, dahası Ünal Karaman gibi aidiyeti belli adamlara tahammül ediyordu. Neyse, lafı uzattık... Bugün Senegal'i yeniyoruz bacım. Hakan Şükür gol atıyor, bir gole de asistlik yapıyor. Hıncal, Kazım ve Tuncay üzülüyorlar. Hıncal, gerçi, işi sağlama aldı, hem eleştirilerine haklılık kazandırmak, hem de muhtemel bir mağlubiyette "ben dememiş miydim?"i oynamak için, Hakan Şükür yerine İlhan Mansız'ı önerdi ama, kulak asma... Hıncal şov adamıdır. Futbolu bilmez. Üstelik, bilmediğini de bilmez.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |